Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Serap BESİMOĞLU

Serap BESİMOĞLU

İnanç ve ilim kendini bilmektir Türkler bu alanda da öncüydüler

Bu haftaki sohbet konumu yine siz değerli okurlarımdan gelen istek üzerine belirledim. Sevgili Deniz Aytemur elektronik postama; “Sayın Besimoğlu, son zamanlarda her şeyde bir batıcılık özentisidir gidiyor. Oysa ki bir çok alanda örnek alınan bir geçmişimiz var. Özellikle de bilim tarihinde keşifler ve mucidler Türk İslâm büyükleriydi ve Tanrı’yı ilimde, irfanda bulmuşlardı. Lütfen bu konuyu da gündeme getirir misiniz?” diye rica etmiş. Kendisine teşekkür ediyorum. Gerçekten de öyle. Araştırdım ve gördüm ki, çağımızda modern adı verilen müspet ilimler, batının bağnazlık, karanlık ve gericilik içinde boğulduğu Ortaçağ süresince İslâm Türk alimlerinin düşünen, araştıran ve uygulayan çalışmalarından doğmuş. Bu büyük alimler inanç ve ilmi birlikte düşünmüşler. Tanrı’nın bizlere bahşettiği aklı hep pozitif ilimlerin ispatı için gericiliği bilgi ile süslemek için mücadele etmişler. Çünkü İslâm inancı daima ilmin ilerlemesini teşvik etmiştir.
Buradan yola çıkarak Türk İslâm kültür tarihine baktığımızda  bilim alanında insanlığa değerli çalışmalarını hediye eden İslâm alimlerinin en büyük güç olarak sığındıkları inancın ilim ile buluşması halinde her ilmin derininde yaratanın gücünün sezileceğini görmüşler. Hakka hizmeti esas alıp insanları aydınlatmanın en büyük ibadet olduğunu bilmişlerdir.Batının ortaçağ karanlığında inançsızlıklarla boğuştuğu dönemde onlar ilmin aydınlığını yakalamışlardır. Kaynakça olarak İhsan Kurt’un “Keşiflerin İçyüzü”  isimli eserinden yararlandığım bilgilerde bu alimlerin buluş ve çalışmaları konumuza ışık tutacak nitelikte. Örneğin fizik alanındaki çalışmaları ve yeni keşifleriyle Nobel ödülü alan Pakistan’lı Müslüman bilim adamı Abdüsselam, ilmin insanı inanmak zorunda bırakacağını şöyle ifade ediyor: “Ben insan beynindeki 10 milyar sinir hücresinin birbirleriyle bağlantılarını görünce iman etmekten başka çare bulamıyorum.” 
İnancın yanı sıra buluşlardaki öncelik de İslâm Türk alimlerine ait. İslâm Türk medeniyetinde musiki bir fen seviyesine çıkmış. Ayrıca Taşköprülüzade Ahmet Efendi, “Mevzuat il ulüm” da, musikiyi fizik ile ilgisi olduğu için riyazi ilimlerden saymış. Yine bu dönemlerde musiki konusunda önemli eserler yazılmış, makamlar tespit edilmiş, musiki aletleri yapılmış. Balkanlar’da özellikle Türklerin büyük etkisi olmuştur. Musikinin teorik kısmıyla uğraşan ilk İslâm Türk alimi Fârâbî’dir. En ünlü eseri “Kitab ül Musiki” dir. Avrupa ölçülü musikiyi bilmezken, İslâm dünyasında 7. asırdan itibaren musikiyi ölçülü olarak yazmışlardır. Yine ilk defa şef sopasını kullananlar da Müslümanlardır. Avrupa’da son yüz yılda ortaya atılan musiki ile tedavi fikri de Türklerde çok önceleri ortaya atılmış ve kullanılmış. Lütfü Paşa’nın Tire’de yaptırdığı Vakfiye’ye yazdırdığı “Vakıfnâme” de akıl hastalarının musiki ile tedavi edilmesi konusunda derin bilgiler var.
Sonuç olarak Türkler tarihe hakim olduğumuz her alanda ve topraklarda büyük etkiler bırakmış. Hatta Avrupalı bestekârlara ilham vermiş. Bu sebeple Türk musikisinden izler taşıyan bestelere Türk tarzında anlamına gelen “Alla Turca” demişler. Buradan tıp alanına uzanırsak, bir çok alanda olduğu gibi yine Türk İslâm bilginleri önde. Astronomi, Fizik ve Tıp alanındaki çalışmalarıyla öne çıkan İslâm alimi İbn-i Sina, tıptaki bir çok buluşunun yanı sıra şeker hastalığında idrardaki şekeri ilk keşfeden kişidir. Bizden 700 yıl sonra İngiliz Thomas Willis bu fikri öne sürmüş. Keşifler ve İcatlar Ansiklopedisi yazarı Dr. Bruno Kaiser ileri sürdüğü  ve de zannedildiği gibi ameliyatlarda ağrıyı hafifletmek için morfini ilk kullanma şerefi de Morton’a ait değil. Ondan asırlarca önce yaşayan İbn-i Sina’nındır. Yine ilk seyyar hastane batıda değil, İslâm Türk dünyasında asker bir millet olan Selçuklular’da kurulmuştur.  Görüldüğü gibi batıda aradıklarımız ya da var sandıklarımız aslında önce bizimdi. Beyin göçü ile giden bilgi mirasını hiç olmazsa bugün korumalıyız. Çok geç olmadan... Ne demiş Yunus? “İlim ilim bilmektir. İlim kendin bilmektir. Sen kendini bilmezsen ya nice okumaktır”

Yazarın Diğer Yazıları