İnanmış 40 kişi, 40 bin kişiye bedeldir!

Türkiye ilk kez böyle bir seçime gidiyor.

OHAL adı altında iktidar dışındaki tüm siyasi organizasyonlar büyük bir baskı altında... Başta da "hayır" diyenler...

MHP teşkilatları ise karmakarışık bir durumda...

Teşkilatta görevi olanlar "hayır" çalışmasının içinde aktif bir görüntü vermemek için geride kalıyorlar, "evet"i savunacak argümanları zaten yok. Buna rağmen "Liderimizin emrindeyiz" denilerek hareket etmek isteyenlerin küçük bir grup olduğu da mutlak... İşleri güçleri sosyal medyadan "hayır"cıların gittikleri yerleri takip edip, olay çıkarmak!

Bir de MHP'nin yüzde 90'ını temsil eden gerçek ülkücüler, vatanseverler var...

Ellerinde ne bir hazine desteği ne bir devlet imkanı ne de parasal bir güç var... İmece usulü herkes kendi cebinden, gücü yettiğince bir şeyler yapmak istiyor...

Zor imkanlarla salonlar tutuluyor; kürsüler, mikrofonlar bile ödünç alınıyor, aralarında toplanan paralarla pankartlar hazırlanıyor... Gecenin bir körü gidilip o pankartlar asılıyor.

Sanki 1980 öncesinin milliyetçi direniş günleri!

Sinan Oğan, Ümit Özdağ ve Yusuf Halaçoğlu'nun organizasyonlarında türlü türlü saldırılar yapılırken, Koray Aydın ve Meral Akşener'in günler öncesinden duyurdukları etkinlikler iptal ediliyor, hem de hiçbir mantıklı gerekçe sunulmadan...

Son olarak Akşener'in 21 Mart günü Niğde'de yapacağı salon toplantısı "OHAL" gerekçe gösterilerek iptal edildi, şehrin çeşitli yerlerine asılan afişlerin "derhal" toplatılması emredildi.

21 Mart'ları AKP döneminden çok iyi hatırlıyoruz aslında... PKK'nın siyasi uzantıları tarafından tüm şehirlerin en işlek yerlerinde APO posterleri, örgüt paçavraları, terörist kıyafetleriyle Nevruz'lar kutlandı. Çözüm sürecinin başlamasıyla birlikte PKK'nın şehir merkezlerinde yaptığı propagandalar, yandaş gazetelerde "Bahar günleri" diye manşette verilirken, televizyonlar Öcalan'ın ihanet mektubunu canlı yayınladı.

Daha düne kadar, PKK'nın ortaya çıkmasında Cumhuriyet rejimini sorumlu tutanlar, bugün meydanlarda "Bu ikinci kurtuluş savaşımızdır" diyerek oy toplamaya çalışıyorlar.

21 Mart'ları PKK'nın gövde gösterisine döndürüp, anayasal düzeni hiçe sayıp, kolluk kuvvetlerini örgütçüleri korumakla görevlendirenler, şimdi milliyetçilerin etkinliklerini engelliyor.

Nevruz adı altında kampüslerde, şehir meydanlarında PKK propagandasına göz yumup, APO posterlerine alkış tutanlar, milliyetçilerin "hayır" toplantılarını hedef alıyor.

Böyle bir rezalet, böyle bir saçmalık, böyle bir kamu düzeni olamaz.

***

Önceki akşam MHP İstanbul eski İl Başkan Yardımcısı Müjdat Öztürk'ün daveti üzerine Galatasaray Adası'ndaki etkinliğe katıldım. MÇP dönemi dahil olmak üzere İstanbul'da görev yapan MHP ilçe başkanlarının neredeyse tamamı oradaydı.

Tam 139 ilçe başkanı "Başbuğumuz Türkeş'in 1975 yılından beri savunduğu parlamenter sistemden yanayız. Milliyetçiliği ayaklar altına alanlara cevabımız 'hayır' olacaktır" açıklaması yaptı. Bu önemli çağrıyı birçok basın kuruluşu görmedi, devletin haber ajansı olarak vatandaşların parasıyla çalışan AA (Anadolu Ajansı) muhabir göndermesine rağmen, etkinlikten tek satır bile bahsetmedi!

Oysa MHP tarihinde, bu kadar çok sayıda ilçe başkanı ilk kez "hayır" için bir araya gelmişti.

Organizasyon imece usulü yapıldı. Katılımcıların isimleri tek tek not alındı, teyit edildi. Bir kişinin bile ismi hatalı yazılmadı.

Şimdi olayı biraz farklı yönden düşünelim. İnsanlar ceplerinden para harcayarak, ailelerine, sevdiklerine ayıracakları vakitlerden feragat ederek, hepsinden de ötesi iktidarın baskısı altında kalma pahasına büyük külfetlerin altına giriyorlar.

Peki bunu neden yapıyorlar, hiç düşündük mü? Bu sürecin sonucunda maddi anlamda, kariyer anlamında, bireysel anlamda hiçbir kazançları olmayacak.

İşte konunun bam teli tam da burası. Bu insanlar, bu kadrolar sadece ülkeleri için, vatanlarının geleceği için çabalıyorlar, bedel ödüyorlar. Her seçim öncesinde "En büyük vatansever, milliyetçi biziz" diyenler bu tabloyu iyi okusunlar.

İnanmış 40 kişi, 40 bin kişiye bedeldir!

Yazarın Diğer Yazıları