İngiltere-AB pazarlığı ve Türkiye

İngiltere, 1957 yılında kurulan AB'ye karşı 1960'ta rakip olması için EFTA'yı (Avrupa Serbest Ticaret Birliği-European Free Trade Association) kurdu. Ancak zaman içinde AB gelişti ve EFTA'dan daha fazla ilgi gördü. İngiltere, 1961 yılında AB'ye üyelik başvurusu yaptı. Fransa Devlet Başkanı Charles de Gaulle, İngiltere'nin üyeliğini sürekli veto etti, gerekçesi ise "İngiltere AB'yi dışarıdan yıkamayınca şimdi içine girip yıkmak istiyor" teziydi. Bu düşünce özellikle Fransa'da ve Avrupa'nın genelinde hep var oldu. De Gaulle'ün iktidardan ayrılıp Pompidou'nun devlet başkanı olmasıyla Fransa vetosunu kaldırmış ve İngiltere 1973 yılında AB'ye üye olmuştur. Gerçekten de İngiltere, sürekli bir şekilde Avrupa'nın tam entegrasyonuna karşı olmuş ve engelleyici tavır takınmıştır. Zaman zaman da AB'den çıkması gündeme gelmiştir. Genel olarak sol partiler AB üyeliğini desteklerlerken, muhafazakâr partiler AB üyeliği karşısında olmuşlardır. Bugünkü muhafazakâr başbakan Cameron, 2010-2015 yılları arasında Liberal Demokrat Parti'yle koalisyon ortağı olmuş, 7 Mayıs 2015 seçimleriyle de tek başına iktidar olmuştur. Seçim propagandasında tek başına iktidara gelirse AB üyeliğini referanduma sunacağı vaadinde bulunmuştur. Bu vaadi dolayısıyla Kasım 2015'te AB'nin kapısını çalarak İngiltere'nin AB üyeliğinin devamını istiyorsanız bana taviz verin ve ben de Haziran ayında düzenleyeceğim referandumda üyeliği destekleyeyim, aksi takdirde İngiliz halkı AB'den çıkacaktır tehdidinde bulunmuştur.

Riskli anlaşma

Yaklaşık dört aydır süren müzakereler 18-19 Şubat 2016 tarihinde AB zirvesinde anlaşmayla bitmiştir. Ama bu anlaşma biraz riskli bir anlaşmadır. Zira AB içinde bulunan İngiltere karşıtları bu tavizlerden rahatsızdır. İngiltere'de ise AB karşıtları, alınan tavizlerin yeterli olmadığını söyleyerek AB karşıtlığına devam edeceklerini söylemektedirler. Hatta hükümet içinde yedi bakanın referandumda AB'den çıkma yönünde çalışacaklarını belirtmişlerdir. Yerimiz dar olduğu için detayına girmeden İngiltere'nin aldığı tavizleri ana hatlarıyla bir hatırlayalım. Ekonomik olarak üç temel isteği olmuştur. a-Euro Bölgesi'ne dahil olmayan ülkelerin çıkarları da gözetilmelidir, AB'nin tek parasının Euro olmadığı ve diğer paraların da varlığı dikkate alınmalıdır. b-Rekabet koşulları adil olmalıdır. c-AB üyesi ülke vatandaşları ve AB'de yasal olarak çalışan göçmenlerin İngiltere'ye gelmeleri durumunda sosyal kesinti ve sosyal yardımlarda ödeme ayrıcalığı isteğidir. Siyasi olarak ise Avrupa'nın entegrasyona gitmesi durumunda İngiltere'nin bunun dışında kalacağının kabul edilmesi, AB'nin aldığı kararlarda daha fazla millî meclislere yetki verilmesi isteğidir. Avrupa Birliği bu istekleri kabul etmiştir.

AB'den önemli taviz

 Avrupa Birliği, İngiltere'nin AB'den çıkmasının yaratacağı itibar kaybını göze alamamış ve önemli tavizlerde bulunmuştur. Büyük bir olay çıkmadığı takdirde İngiltere, AB'de kalacaktır. İngiltere, Türkiye'nin AB üyeliğini desteklemektedir. İngiltere'nin AB'de kalması Türkiye açısından iyi olmuştur. Ancak çıkması durumunda da AB çok zayıflayacak, itibar kaybına uğrayacak ve birçok ülke de AB'den çıkacaktır. Zaten çok yıpranan ve çok sorunlu hale gelen AB çökme sürecine girecektir, dolayısıyla Türkiye'nin üyelik ısrarından vaz geçme durumu gündeme gelebilecektir. İngiltere'nin çıkması durumunda ise diğer Avrupalı ülkelerle EFTA örneğinde olduğu gibi, siyasi entegrasyon amacı olmayan ekonomik temelli yeni bir örgüt kurma öncülüğünü yapma ihtimali de mevcuttur. Ama ABD ve diğer Anglo-Sakson ülkeleri İngiltere'nin AB'de kalmasını istemektedir. Dolayısıyla İngiltere büyük bir olasılıkla AB'de kalacaktır.

 

Yazarın Diğer Yazıları