İnkâr ve ikrar

Kişi işlediği bir suçtan dolayı alacağı cezadan korkarak, yaptığının üstünü örtme adına yaptıklarını inkâr edebilir. Ancak zaman içerisinde yaptıklarından dolayı çektiği vicdan azabının yükünü taşıyamayarak ikrara yönelerek bu ağır yükten kurtulmaya da gidebilir. Bundan dolayı affa da uğrayabilir. 
Tabii ki affedilme olayı, kişiye karşı işlenmişse, kişi tarafından olmaktadır. Dinimizde de yüce yaradan, insanın diğer insanlara karşı işlediği suçtan dolayı mağdur olanla helalleşip, bir daha yapmamak üzere tövbe etmesi karşılığında affedeceğini buyururken, kul hakkıyla karşıma gelmeyin diye emretmektedir. Yargı ise kamu adına hukukun gereği neyse onu yapmaya devam eder.
Akşam olup da, dışarıdan yorgun ve bitkin eve dönüldüğünde, yemeği yiyip, pijamalarını giyerek koltuğa oturarak geriye yaslanıp, çay veya kahveni yudumlarken televizyonun kumandasına basarak, ülkemde ve dünyada neler oluyor diye izlemeye başlayınca, mutlaka yeni bir veya birkaç tapeye rastlıyorsunuz. Bu tapeler de yer alanlar önce haykırıyorlar. Öyle haykırıyorlar ki, bu bir iftiradır. Bunu yapanlar yaptıklarını ispatlayamazlarsa müfteridirler. Ey vatandaşlarım biz sizin için varız. Bunu yapanlar ise ülkeyi başsız bırakıp, kargaşaya sürüklemek isteyenlerdir. Beyanatlarıyla inkâra yöneliyorlar. Yapılanlarla ilgili insanlar sakinleştirilip, alıştırıldıktan sonra ikrarlar ise peş peşe geliyor. Tabii ki yapılan bu ikrarlarla gündem değiştirilip, olayların üstü kapatılmaya çalışılıyor. 
İsterseniz gelin bu inkâr ve ikrardan bir kaçını birlikte irdeleyerek zihinlerimizde yer edenlere bir bakalım. Dendi ki Türkiye’nin geleceği Oslo’da bölücü örgütle birlikte hükümet tarafından karara bağlanıyor. Vay bunu diyen sizler misiniz denilerek halkı bilgilendirenlere söylenmedik söz ve edilmedik hakaret bırakılmayarak inkâr edildi. Yargı konuyu araştırmaya kalktığında ise acilen yasa çıkarılarak yapanların yargılanmasının önüne geçildi. Yapılanları inkâr edenler olayları kapatamayacağını anlayınca da, bu devleti biz yönetiyoruz tabii ki görüşülecek diyerek inkârı ikrara çevirdiler. Bir yerlerden alınan emir doğrultusunda ordunun üst kademeleri, sivil toplum kuruluş yöneticileri ve gazeteciler Türk destanı Ergenekon’un adını vererek oluşturulan sanal bir terör örgütü kurmak suçlamasıyla tutuklattırılırken, Başbakan davanın savcısıyım demiştir. Daha sonra ise bunlar paralel devletin kumpası diyerek ikrarda bulunmuştur. 
Üç tane oy uğruna devletin yönetimi paylaşılıp, onca bürokrat suçlanarak kıyıma tabi tutulmuş ve boşalan makamlara yandaşlar yerleştirilmiş. Bilahare bunlar beni makamımdan edecekler diyerek korkup, bunları paralel devletin uzantısı ajanlar diyerek ilan ederek inlerine girileceğini söylemiştir. 
Dün referandumda kefili benim diyerek oylatılan yasaların bazılarının kendilerine zarar vereceği korkusuyla halkın arzusunu yok sayarak değiştirmiş. Gerekçe ise özelimize iniliyor diyerek inkâra yönelinmiştir. İnternet yasası çıkarılırken yasaklar getirilmeyecek diye inkâr edenler bugün kapatmalar geliyor diyerek ikrara gitmişlerdir. 
Daha daha niceler konusunda inkârlarla ikrarların aynı ağızlardan döküldüğü günümüzde kalplerin karardığını, duyguların sömürüldüğünü ve inançların kullanıldığını görerek inkârların da ikrarların da güven vermediği halkımız tarafından öğrenilmiştir.

Yazarın Diğer Yazıları