Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Serap BESİMOĞLU

Serap BESİMOĞLU

İnsan her şeyi biriktirebilir ama (dost)?

Henüz ergenliğe adım atan oğlumla hayatı sorguluyorduk. Kayda değer olanlar ve olmayanlar ekseninde konuşurken nelerin biriktirilip nelerin biriktirilmediğini sordu. Bir başka deyişle nelerin saklanmaya değer olduğunu, önce biriktirilenleri, sonra saklanmaya değer olanları konuştuk.
İnsan her şeyi biriktirebilir dedim kendisine. Şöhret biriktirir, şan biriktirir, mevki biriktirir. Derinlerinde yatan ise bazen egosunu besleme dürtüsüdür. Önce “Ben” i hep önde gider. Kimisi para biriktirir, süper zengin ise villalar, tablolar, antikalar. Hatta kasalarda dolarlar biriktirir. Kimisi Samanpazarı Sokağı’nda, kimisi Üsküdar Eskiciler Çarşısı’nda kilitler, cam şişeler, eski koltuklar, tombaklar biriktirir. Alim ise kitap biriktirir. Cahil ise kin biriktirir, nefret biriktirir. Ama sevgi biriktirmek kimsenin aklına gelmez. Çünkü o harcanamaz.  Peki buna bağlı olarak çok önemli kavramın içini dolduralım ve genelleme yapalım dedim. Kaç kişinin aklına dost biriktirmek geliyor. Hani bir deneseniz biriktirecek kadar sayıda dostunuz var mı ? Ya da siz kaç kişiye gerçekten dost oldunuz ? Bana göre dostluk tanımlanamazlardandır. Ancak ve ancak yıllar içerisinde deneyimlenerek, yaşanarak anlaşılır. Dost paylaşandır. İki eli kanda da olsa size ulaşandır. Dar anınızda güçlü bir çınar gibi yanınızda duran, sırtınızı dayadığınız kuvvet şiddetini tolere edendir. Eleştiren, yeren değil, dost öven, sizinle övünendir. Dost gören ve gösteren bir aynadır çoğu zaman. Aynı yerde durmak değil, yan yana yürümektir. Bazen yollar, yıllar dost kılar insanı. Bazen dostluklar yola koyar. O yarı yolda bırakmaz sizi hiç. Hatta son yolculuğunuza kadar yanınızda yürür. Dost olmadan ne sevgili olunur ne eş. Ne de karından öte kardaş. Ayağa adımdır, dile sözcük, yaranıza merhemdir, sıcak bir dokunuştur, ağlanacak omuzdur bazen dostluk. İşte bunları biriktirmelisin dedim oğluma. Sevgi kocaman bir kavram.  İçini kin ve nefret ile değil dostlukla doldurmalısın. Buna bağlı  “Yorumcum Grup” tan gelen dostluk ile ilgili bir hikayeyi sizlerle de paylaşmak istiyorum.
“Tanınmış gezgin Thomas Cook, bir araştırma gezisi sırasında Mas Okyanusu’nun ıssız bir yerinde çığlıklar atan milyonlarca kuşun havada daireler çizerek uçtuğunu görmüş. Kulakları sağır edecek denli yüksek sesle çığlıklar atan kuşların kimileri yoruldukça kendilerini okyanusun dev dalgaları arasına atıyorlarmış. Onlar bu hareketleriyle hayatlarına son verip kendilerini okyanusun dalgalarına bırakırken çaresizlikten ölüme teslim oluyorlarmış. Bu olaya yalnızca Thomas Cook değil o bölgedeki balıkçılar da yıllarca şahit olmuş. Kuşbilimciler ise araştırmalarda göçmen kuşların farklı yönlerden gelip okyanusta bu noktada birleştiklerini keşfetmişler. Fakat onların birbirlerinin peşi sıra kendilerini ölümün kucağına atmalarının sebebini bir türlü çözememişler. Gerçek ise geçen yüz yıl ortalarında anlaşılmış. Bu trajik olayın yaşandığı yerde bir zamanlar bir ada varmış. Göçmen kuşların göç yolu üzerinde bulunan bu ada bir deprem sonunda okyanusa gömülmüş. İnsanların yok olduğunun farkına bile varmadıkları ada göç yollarının ortasında vazgeçilmez ” Dinlenme Durağı “ imiş oysaki. Kuşlar ilahi bir ilhamla adanın yerini bilmekteymişler ve uzun yolculukları arasında biraz dinlenip toparlanabilmek için okyanusun ortasındaki adaya geliyorlarmış ama olması gereken yerde adayı bulamayınca yorgunluktan bitkin bedenlerini çığlık çığlığa okyanusun sularına bırakmak zorunda kalıyorlarmış.” Söz kendini toparlamaktan açılmışken sizin hiç kendinizi toparlayacağınız, şöyle taze soluk alabileceğiniz bir adanız oldu mu? Ya da durup sığınmak ve kendisini toplama ihtiyacı duyan kaç dostunuz için siz bir adasınız?

Yazarın Diğer Yazıları