İnsanı sıfırlamanın bedeli

Masa başında aritmetik formüllerle personeli çalıştırıp, onları  bir rakam gibi görürseniz ne olur?

Kağıt üzerinde başarı, gerçek hayatta ise başarısızlık olur.

Ünlü iş adamı rahmetli Sakıp Sabancı, milyarlarca lira harcayarak yeni açtığı bir tesisi gezdirirken yanındakilere  şunu söylüyor:

"Burası kurulurken Avrupa'dan dönemin en modern makinelerini getirdik. Tesise ve makinelere büyük yatırımlar yaptık. Fakat üretime geçtikten sonra ürettiğimiz ürünün kalitesi bizi memnun etmedi. Araştırdık ki o makineleri kullanacak çalışanlara yatırım yapmayı unutmuşuz."

Bugün bankacılık sektöründe bazı bankaların yaptıkları da aynen böyle.

Dev kuleler ve plazalar yapıyorlar ama içinde çalışacak insana yatırım yapmayı unutuyorlar.

Bankacılık sektöründe yapılan bir ankette bankacıların yüzde 68'i yaptığı işi sevmiyor ve mutsuz.

Önceki yazımda hedeflerin nasıl aritmetik formüllerle hazırlandığına dikkat çektim. Bir çok eski bankacı bu yazım üzerine aradı beni ve hiç biri bu işin içinden çıkamadı.

Yıllarını bankacılık sektörüne vermiş duayenler bile bu tür formülasyonların çalışanları mutsuz etmekten başka bir işe yaramayacağını söylediler.

Matruşka gibi hedef içinden hedef çıkıyor her hedefin bir yüzdelik ağırlığı var.

Yurt dışında okuyup kulağına bir küpe takan 2-3 gencin Arşimet gibi "buldum buldum" diye ortaya çıkması ve bunu insanlar üzerinde test etmesinin ağır bir faturası çıktı. Binlerce bankacı bugün işsiz. İşi olanların ise 6 ay içerisinde işini kaybetme riski yüzde 50. Çünkü her an yine o müthiş aritmetik formüle göre G ve Y harflerini alıp işsiz kalabilirler.

Bu formülün insan üzerinde deneme ve kamçıyla yaptırma görevi ise daha ağzında diş telleri bulunan üç günlük çocuklara veriliyor. Bu adaletsizlik bile bankacılık sektöründe mutsuzluğa ve başarısızlığa neden oluyor.

Artık gişeden müdür olma diye bir başarı modeli yok. Onlar eskide kaldı.

Okumuş çalışmış ve 40 yaşınıza gelmiş olabilirsiniz. Ama bir gün sizin üstünüze 27-28 yaşlarında daha annesinin "kuzum benim" diye hitap ettiği çocuklar gelebilir. Tek özelliği müthiş formülasyonun mucidinin tanıdığı olması.

Bu formül başarılı oldu mu?

Peki bu formülü uygulayan bankalar ne kadar başarılı oldu?

Bilançoları ne kadar kârla dolu bir de ona bakalım.

2005 ile 2010 yılları arasında bütün bankalar para kazandı. Hem de dünyada hiçbir bankanın kazanamadığı kadar. Bunun nedeni Amerika'nın parasal genişleme politikasıydı. Amerika'daki ucuz hatta bedavaya yakın paraları Türkiye'ye getirip bize kredi olarak sattılar. Bunun için çok da özelliğinizin olması gerekmiyordu. O dönem her banka kâr patlaması yaptı.

Ama son iki yıldır işler değişti. Şimdi ortalıkta ucuz para yok. Amerika'dan öyle ucuza para dönemi bittiği gibi Türk bankaları kolay kolay sendikasyon da bulamıyor.

Gelin inceleyelim bu müthiş altın(?) çocukların çalıştığı bankanın bilançosunu. 2015 yıl sonu bilançosunda kâr rakamı bir önceki yıla göre yaklaşık yüzde 20 azalmış. Bu yılın ilk bilançosu yani 2016 ilk çeyrekte yüzde 40 düşmüş.

Bir çok bankanın kârlılığı yüzde 40 hatta yüzde 80'e varan oranda artış gösterirken iken bu ekibin yönettiği bankada kârlılık yüzde 40 düşmüş.

Bunun tek nedeni var. Kağıt üzerinde yapılan formüllerin insan üzerinde uygulanması. Uygularsan binlerce çalışanın ekmeğinden oynar, çalıştığın kuruma da büyük zarar verirsin.

Tıpkı bugün yaptığın gibi!

İşsiz binlerce bankacı ve her geçen gün eriyen bilançolar...

Yazarın Diğer Yazıları