İnsanın değeri
İslamcı kesimin iki de bir “Medeniyetimiz” diye söze başlayan ve dini kavramları kullanarak geçmişe atıflar yapan fikir dünyası var. Sözü döndürüp dolaştırıp “yeniyi” kötüleyerek, geçmişi, gelenekle ilişkilendirip, hayıflanan bu kesime sormak istiyorum: Sözünü ettiğiniz o medeniyetinize göre insanın değeri nedir?
Ömrünün önemli bir kısmını Amerika’da geçirmiş, Türkiye’ye döndükten sonra da bilimsel bilgiyi popüler bilgiye dönüştürerek kitlelere ulaşan rahmetli Prof. Dr. Doğan Cüceloğlu, “İnsanın değeri” konusunda çarpıcı tespitlerde bulunmuş.
Diyor ki; “Benim toplumum, biz, çocuğu adam yerine koyan bir toplum değiliz arkadaşlar. İnsan yerine koymuyoruz. Hâlbuki o küçük bir insan. Niye böyle yaptığımızı da çözdüm. Bir insanın değeri gücü kadar vardır. Çocuklar ve kadınlar güçsüz oldukları için insan yerine koymayız..”
Basitmiş gibi görülse de çok doğru ve yerinde bir tespit.
İşte bakın Marmara Denizi’nde göz göre göre bir gemi battı. Hiç kimse zamanında ne yapılmalı deyip, “acil durum yönetimi” uygulamadı.
Sonrasında Erzincan’da maden faciası yaşandı. İnsanlar, asitle kirletilmiş toprağın altındalar ve hâlen daha bulunacak diye bekliyoruz.
Bir yıl önce, yedi-sekiz ilimizde deprem yaşandı.
Depremden bir yıl önce, deprem olacağı ön görülerek rapor hazırlandı ve güya bu rapor doğrultusunda tatbikat yapıldı. Buna rağmen deprem olunca AFAD ekibi ilk bir iki gün boyunca beklenen yardımı gerçekleştiremedi.
Kızılay çadırları sattı.
EMASYA protokolü iptal edildiği için askerî birlikler acil durum karşısında kışlasından ayrılamadı. Çünkü böyle bir emir gitmedi.
Soma maden kazası oldu.
Tam 301 kişi hayatını kayıp etti.
Çorlu tren kazasında 25 kişi öldü.
Liste uzun.
Ancak bütün bu kazalar ve ölümlerde doğrudan sorumlu olan hiç bir kimse kamuoyunun vicdanını rahatlatacak cezaya çarptırılmadı.
“Ölen ölür kalan sağlar bizimdir” misali, sanki olağan şeylermiş gibi yola devam ediliyor. Hâlbuki ölenlerin hepsi insandı. Hem de bizim insanımız.
İşte benim ülkemde insanın değeri.
Rahmetli Cüceloğlu; “İnsanın değeri gücü kadardır” diyor ya haklı.
İnsanın değeri ile medeniyet arasında da bir ilişki var.
Bizdeki İslamcı kesimin medeniyet söylemine aldanırsak, lafta insanın değeri yüksek. Lakin uygulamada öyle değil. Hatırlattığımız olaylardan da anlaşılacağı gibi insanın değeri cirmi yani “Gücü kadar.”
Aynı durumun benzerlerini adi olaylarda da görüyoruz.
Biri bir başkasını bıçaklıyor veya döverek hastanelik ediyor.
Sonra?
Yasalar yetersiz olduğundan yaptığı yanına kâr kalıyor. Dayak yiyen, yaşam kalitesini kayıp ediyor. Çalışıyorsa işe gidemiyor. Bıçaklanan hastanede yatıyor, bıçaklayan elini kolunu sallayarak hayatına kaldığı yerden devam ediyor.
Peki, insanın değeri bu kadar mı?
Siyasal iktidarın Türk toplumuna reva gördüğü sosyal kalite bu kadar.
Madem öyle, bu tabloya kaliteli bir medeniyet diyebilir miyiz?
Tabii, biri çıkıp, adı hem medeniyet ve hem de kalitesiz olabilir mi diye sorabilir. Felsefi tartışmalar konumuz değil, ama medeniyet sözcüğü Batı’da uygarlık olarak kabul edilmektedir.
İlkel uygarlıklar olduğu gibi, yüksek uygarlıklar da vardır. Uygarlık aynı zamanda kültürdür. Çünkü insanın var ettiği; sözlü, yazılı, maddi ya da manevi, kısaca doğal olmayan her şey kültürdür. Burada belirtici ifade “doğal olmama” durumudur. Dolayısı ile yamyamlık da bir uygarlıktır. Çünkü insandan ortaya çıkmış bir fikre, düşünceye dayalıdır. Genetik değildir.
Uzatmayayım.
İslamcılar, “Müslümanız” deyip, sözle yazıyla övünerek, kendilerinin kadim bir medeniyeti olduğundan söz ediyor, ama biz o medeniyeti hayatın içinde, yüz yüze, mahkemede, işe girerken, ihaleye katılırken, ülkenin madenleri satılırken, deprem ve felaketlerde asla göremiyoruz.
İnsanın değeri ile medeniyet arasında ilişki yok mu?