İntikamın resmidir

Başbakan Erdoğan, “28 Şubat’ı ve 28 Şubatçıları yargılamak intikam değildir” diyor.
Bunu, böyle hep tekrarlaması suçluluğun telaşı!
İntikam, öç almak mübarek dinimizde günahtır. Aksine “bağışlayıcılık” İslam’ın meziyetlerinden biridir ve Peygamber efendimizin hayatında intikamın hiç yeri olmamış, düşmanlarını bağışlamıştır. Bağışlayıcılık, yüce Allah’ın sıfatlarından biridir. Helalleşmek, cenazede, ölenleri affetmek ve hakları helal etmek mübarek dinimizin en ulvi üstünlüğüdür...
Gençlerimize Hazreti Muhammed’in örnek hayatı okutulacaksa, önce bu başka hiçbir dinde olmayan vasıflar belletilmeli.

***


 “İntikam”ın resmi olur mu?
Ama oluyor işte. Erdoğan’ın son konuşmasında tekmili birden...
Hınç, kin küpü mübarek!
Meğer Türk Ordusu’na ve Atatürk’e hıncı öyle birikmiş ki içinde, şimdi patladı. “Yumruklarımızı sıkarak tahammül ettik. Bugün mazlumun ahının aheste aheste çıktığı gündür...”
Evet, Erdoğan diyor ki “12 Eylül müdahalesi bugün nihayet sanık sandalyesindedir. Bin yıl değil, 15 yıl geçmiş olsa da 28 Şubat sanık sandalyesine oturmuştur.”
Bu “intikam” değilse nedir, hele yargılamada savcılar ve yargıçlar aynı ise!
Ve “intikamın” kişisel yönü; der ki “28 Şubat’ta önce milletim zarar gördü. Ben cezaevine o talimatlarla girdim. Bir şiirden dolayı bir belediye başkanı hapse atılır mı? Bu oralardan gelen talimatla oldu”.
Yani Erdoğan’ın 28 Şubatçılara hıncı var. Ve şimdi de intikamı aheste aheste değil, hızlı almakta.
Mazlum, mazlumlar kim?
Ülkede, kanlı veya kansız, kadayıfın altı kızarınca şeriat devletini kuracak olanlar!
TC Başbakanlığı konutunda, tarikat şeyhlerini ağırlayanlar... Sincan’da kurdukları çadır tiyatrosunda İran Büyükelçisinin huzurunda, özlemlerini sahneye koyanlar... Şimdi o Belediye Başkanı da intikam peşinde. Sanıkların Sincan Cezaevi’ne konmalarının anlamı; “intikamı hak” addediyor!
Ben buradan tekrar ediyorum: 28 Şubat’ta orada tankları yürüterek bu adamlara hadlerini bildirmeselerdi, vazifelerini ihmal etmiş, suç işlemiş olurlardı.

***


Kürtçülerin ’abisi’olduğu kadar Türk Ordusu’nun hasmı canı olan, Türk Paşası rahmetli Cemal Paşa’nın torunu Hasan Cemal, Çevik Bir’in sözlerini ordunun sivil otorite üzerindeki “vesayet” ine delil olarak gösteriyor ve bu vesayet artık kalktı diye de zevkten dört köşe!..
Türk Ordusu’nun “vesayet” iddiası yok. Vesayet dedikleri o sırada meri olan yasalara göre Anayasal görevi. Son düzenlemelerle bu da kaldırıldı ama şimdi adı, gölgesi bile korkutuyor. Türk Ordusu’nun değerli komutanlarını dedikodularla dize getirdiler. Çoğu “içeride” , dışarıdakilerin de moralleri darmadağın. Milletin, ordusuna güveni lime lime edilmiş, yüzyılların birikimi bozuk para gibi çarçur edilmiş ve edilmekte.

***


Ama ben hâlâ umutluyum. “Karanlık günlerin elbette gelecektir sonu” diye sabahı bekliyorum. Görmezsem bu ışığı, vatan mahzun ben mahzun!

Yazarın Diğer Yazıları