Irak ile gerginlik

Basından öğrendiğimize göre Türkiye, Irak sınırına tank ve asker sevkiyatına başlamış. Bu hareketlilik ve davranış, umarız yeni bir maceranın başlangıcı olmaz. Irak hükümeti, DAEŞ'in Musul'dan çıkartılması için 63 farklı ülkenin bulunduğu uluslararası koalisyonun müdahalesine izin veriyor ama Türkiye'ye Başika kampından ve ülkeden çık diyor, yani 62 ülke kalsın sen git diyor, bu kabul edilecek bir durum değildir. Ama bu sorunu çözmenin diplomatik yolu vardır. Türkiye önce bu yolu denemelidir.

Türkiye'nin Irak'a bir heyet gönderdiğini ve başarısız olduğunu biliyoruz, ısrarlı olması gerekir. Örneğin, İran'ın arabuluculuk teklifi var, bu teklif değerlendirilmelidir. Ancak, İran'ın arabuluculuğu resmen kabul edilmeden önce, pazarlığın hangi zeminde olacağı da önceden bilinmesi gerekir. Zira İran'ın Irak'a olan yakınlığı bilinmektedir. Bu gerginlikte, Türkiye sadece Irak hükümetini karşısına almıyor, Irak'ı bu şekilde konuşturan ve perde gerisinden destek veren ülkeleri de karşısına almaktadır. Bu destekçiler, Türkiye'ye iyi gözle bakmayan ülkelerdir.

 Türkiye'nin sınıra askeri sevkiyatı üzerine, Irak Başbakanı Haydar El İbadi'nin, yaptığı açıklamada hem tehdit hem de çirkinlik bulunmaktadır. İbadi, Türkiye ilerlerse düşman ilan eder gereğini yaparız, Türkiye'nin kendisi parçalanır gibi sözler etmeye başlamıştır. Bu sözler komşu ülkeler arasında ciddi bir gerginliğin olduğunu gösterir. İçinde "düşman" sözcüğü bulunan bir cümle diplomasi dilinde ciddi gerginlik ve krize gidiş belirtisidir. Türkiye'nin ve bölgenin yeni bir krize ihtiyacı yoktur.

 Türkiye, tabii ki hak ve hukukunu koruyacak ve gerekeni yapacaktır, ama bunu daha çok, akıl ve diplomasi kullanarak yapması gerekir. Askeri seçenek, en son seçenek olmalıdır. Burada tekrar etmek istemiyoruz ama Türkiye'nin Musul ile ilgili tavrının ne olması gerektiği konusunda düşüncemizi geçen hafta yazdık. Kısaca Türkiye, Musul konusunda var olan tarihi hak ve hukukunu uluslararası kamuoyuna kabul ettirme çabası içinde olmalıdır.  

ABD ile YPG gerginliği

AKP iktidarı, yanlış Orta Doğu politikası nedeniyle, Türkiye'yi ciddi zararlara uğrattı. Suriye ile gereksiz çatışma ve inatlaşma, Libya politikası, Mısır ile lüzumsuz ve anlamsız ciddi gerginlik, PKK ile masaya yanlış stratejiyle oturma gibi ciddi hatalar yaptı. Bu yaptığı hatalarda ülke ciddi bedeller ödedi ve halen de ödemeye devam etmektedir. Ancak, YPG politikasında haklı ve yerinde bir tutum sergiledi. Zira, YPG, resmen, ABD tarafından kurulmuş ve Türkiye'nin ulusal güvenliğine ciddi tehdit oluşturacak bir tuzaktır. ABD, kendi müttefiki, NATO vasıtasıyla Türkiye'nin güvenliğinde yardımcı olmak durumundayken, tam tersi bir tutum takınması, en azından dostça bir davranışta bulunmaması Türkiye'yi haklı olarak farklı politik ve askeri tutuma sevk etti. Amerika bir nevi suçüstü yakalandı, zira, PKK'ya el altından verdiği destek yıllardır biliniyordu, bu kez, çok saklama gereği duymadı ve YPG'yi açıkça silahlandırıp destekledi. Türkiye açısından ne kadar güvenilir olduğu belli oldu.

Basında, Amerikalıların, YPG'ye verdiği silahları geçici olarak askıya aldığı haberleri çıkmaya başlamıştır. Bu davranış göz boyamaktan başka bir şey değildir. Hükümet şu andaki mevcut ve kararlı tutumunu devam ettirmelidir. ABD, dağdan gelip bağdakini kovmaya çalışıyor. ABD'ye güvenmek ciddi bir hata olur. ABD'nin Orta Doğu planlaması sır değildir. Türkiye de dahil olmak üzere ülkeleri parçalayarak devletleri küçültmek istiyor. Amacı, bölgede, İsrail'e karşı gelecek güçte ülke istemiyor ve kendileri açısından da, küçük ve aralarında sorun olan ülkeleri, daha rahat kontrol edeceğini düşünmesidir. Bu politikasını gerçekleştirmek için de başta PKK-YPG olmak üzere, Kürtleri kullanacağı artık açık bir şekilde bilinmektedir.

ABD, artık Türkiye'nin ve Orta Doğu ülkelerinin dostu değildir. Ona göre muamele yapılması gerekir.

Yazarın Diğer Yazıları