Irgat

Mehmet Bey: Ahmet Bey, haydi yine iyisin iyi!
Ahmet Bey: Hayırdır Mehmet Amca bir şey mi oldu? 
M.B: Daha ne olsun, bazı haklarınızı kaybetseniz de maaşlarınıza 2014 yılı için seyyanen 125 lira, 2015 yılı için ise yüzde 3+3 lira zam aldınız. 
A.B: Sende mi be Mehmet Amca! Herkes bizimle dalga geçiyor. Sen bari yapma. Kimileri zamları nerelerde nasıl değerlendirmeyi düşünüyorsunuz diye sorarak, kimileri ise borç para isteyerek alaya alıyorlar. Zaten hükümet yeteri kadar alaya aldı.
M.B: İyi söylüyorsun da anlaşmayı yapan siz değil misiniz Ahmet Bey? Yani yetkili sendika başkanı hükümetle el sıkışıp imzayı atmadı mı? O sendika ki geçen toplu sözleşme döneminde de memuru masada pazarlamamış mıydı? Başkan sadece sizi değil ki  “Akil adam”  adı altında ülkeyi adım adım dolaşarak, bölücülerle aynı ağzı kullanıp bölünme pazarlıklarını anlatmadı mı?
A.B: Doğru söylüyorsun, maalesef kullandılar!
M.B: Madem öyle, hem bölücü hem de pazarlamacı sendikaya halen neden üyeliğini devam ettiriyorsun?
A.B: Ne yapayım üye olmasak bize makam ve mevki vermiyorlar. Daha kötüsü sürgün ve kıyıma uğratarak, çocuklarımızın geleceğini karartıyorlar.
M.B: Hani siz devlet memuruydunuz. Haklarınız yasalarla güvence altındaydı.
A.B: Mehmet Amca güldürme beni Allah aşkına, biz iktidarların ırgatıyız ırgatı. Hiç öyle olmasa her iktidar değişikliğinde çalışanlar görevlerden alınıp da makamlar yandaşlara paylaştırılır mıydı.
M.B: Peki, o yasa güvencesi ne oluyor? Demek ki sizleri koruyamıyor.
A.B: Yasalar var ama!
M.B: Aması da ne?
A.B: Size öyle bir kulp takıyorlar ki, kıyıma uğradığınız yetmiyormuş gibi bir de onurunuzla oynayıp insan içine çıkamaz hale getiriyorlar. Mahkemelerde haklılığınızı tescil ettirmeniz ise yıllarınıza mal oluyor. Hakkınız tescil edilip, alındığınız göreve geri dönseniz de tekraren oluşturulan bir bahaneyle görevden alınıyorsunuz. Basından takip etmişinizdir. On kez göreve dönüp de tekraren on kez alınanlar oldu.
M.B: Ne yani, bu pazarlamacı sendikaya üye olunca anlattıkların yaşanmıyor mu?
A.B: Tabii ki yaşanmıyor.
M.B: İyi de, belki sürgün ve kıyım yaşamayabilirsiniz ama onursuz yaşamış olursunuz. Hani bir söz var  “Bugün onurunu kaybedenler yarın vatanlarını kaybederler”  diye.
A.B: Ne olur Mehmet Amca üzerime gelme. Zaten utancımdan kimseciklerin yüzüne bakamıyorum.
M.B: Diğer sendikalar da var. Onların da üyeleri var. O sendikaların üyelerine kıyım, sürgün uygulanmıyor mu? Neden oradalar. Siz de o sendikalara üye olsaydınız alnınız açık kafanız dik gezseydiniz olmaz mıydı?
A.B: Sendikaların birbirinden pek de farkı yok ki. Al birini vur ötekine. Bir tanesi kendisini bölücülerin hamisi görerek, ülkenin bölünmesi için adeta bir savaş veriyor. Bunu yaparken de üyeleri ve onlar adına devletin aidat olarak ödediği tüyü bitmemiş yetimlerin hakkı olan paraları kullanıyor.
M.B: Ne yani sizin sendika aidatlarınızı devlet genel bütçeden mi ödüyor?
A.B: Tabii ki. Ne zannettin ya. Kişiler kendi ödemiş olsaydı bu sendikalar üye bulabilirler mi zannediyorsun.
M.B: Vay be, yetmiş altı milyon insanın hakları neler için kimlere peşkeş çekiliyormuş. Demek ki, bölücü ve yandaş sendikalar böyle oluşturulmuşlar. Bakıldığı zaman söyledikleriyle, yaptıkları taban tabana zıt olduğuna göre riya içindeler demektir. O zaman devlet bunları bilmiyor mu demeyeceğim. Neden bunların faaliyetlerine izin veriyor diye de sormayacağım.
A.B: Hah şöyle be Mehmet Amca sen de olayı çözdün işte. Hiç öyle düşünmemiş olsalardı bu iki sendikanın başkanlarını  “Akil adam”  diye devlet parasıyla illeri dolaştırıp, bildiri yayınlamalarına izin verilir miydi?
M.B: Ya diğer sendika! Onlar bölücü ve yandaş değil galiba?
A.B: Hayır, bölücü olmadığı gibi ülke sevdalısı insanlardan müteşekkil bir kuruluştur.
M.B: Hah tamam işte o zaman sizler de oraya üye olun öyleyse.
A.B: Olalım olmasına da onlar da organik bağ içinde oldukları partiden icazet almadan bir iş yapamıyorlar ki. Yanlışlar karşısında göstermelik bir eylem veya yazılı birkaç açıklama ile olayları geçiştirmekteler.
 M.B: Yapmayın Ahmet Bey, siz mürekkep yalamış insanlarsınız, gelin bir araya büyük bir güç oluşturun. O zaman hem sendika yöneticileri ve hem de hükümet, kendine çeki düzen vermek zorunda kalır.
A.B: Olur mu? Biz ırgatlığa alışmışız. Malum olduğu üzere amelenin görevi patronun emirlerine uymaktır. Durmak yok yola devam diyoruz.
M.B: Ahmet Bey o zaman onurdu, haysiyetti, açlıktı ve zulümdü diye sürekli şikâyet etmeyin. Dedikodu insanlara yakışmaz.

Yazarın Diğer Yazıları