İş gücümüzün Avrupa’ya göçünün 50. yılı...

Yıl, 1961... Yıl, 2011... Dize ve yazılarımın çoğulunda oldukça çok kullandığım tanımlamayla “zaman’ın vefasızlığını” ve zaman kavramı, gerçekten bir fırtına gibi geçip giderken, ömür denen rüyanın da en zalim düşmanı, o olsa gerek...
50 yıl geçmiş, iş gücümüzün Avrupa’ya göçünün, üç bin kilometre uzaklara, yol almasının üstünden!..
Özellikle Almanya’nın iş gücüne, insanlarımızın da alın teri dökerek çalışıp kazanmaya gereksinim duyup, o günün koşullarına göre kapılar açılınca, örfünü, dilini, yaşama koşullarını bilmedikleri o diyarlara, büyük bir cesaretle başlatmıştı 1961’lerde umut göçünü...
Bavuluyla, hurcuyla, Anadolu insanımın o tertemiz hisleriyle, meçhul ülkelere göç’e başlarken, Türk insanının en büyük kuvvet ve kudreti, gerçekten “damarlarındaki o tertemiz kanın” var oluşu saf, fakat manevi inanç değerleri yanında, çalışma ve başarmanın onur kavramı, genlerindeki en yüce inanç ve dinamik güç kaynağıydı...

***


Bugün, belki de, üzerinde durulmayan en büyük ürkütücü durum o günler, lisandı!.. Hepsinin en büyük derdi, gittiği ülkenin lisanını bilmemekti.
Bu gerçek nedenle, göç edenler arasında büyük bir kenetlenme ve dayanışma vardı... Böyle başladı çalışmalar, böyle çıktı dağ gibi zorluklar karşıya!.. fakat, başarılıp aşılacaktı tüm engeller!

***


Yeterli eğitimler olmamasına karşın ilk nesil göç kahramanları, bütün zorlukları inanılmaz bir gayretle aştı, zoru başardı! Sonraki nesiller, ana-ilk ve orta eğitimlere gönderdiği çocukları, sınıflarda başarı grafikleri daima yükselterek, tereddütle bakan çevre ve çehreleri kısa sürede hayretlerde bırakıyordu.

***


Yıl 1964, bekarlığımın son yılı. Oldukça genç yaşlarda ulusal basında roman ve öykü yazımlarımızda bir hayli yol almıştı... Bu çılgın göçü ve oradaki yaşantıları içten merak güdüsüyle olacak, tereddüt etmeden Avrupa ve özellikle, Almanya-Münih yolculuğumu yaptım... Zürih dahil, Avrupa’nın belli başlı yerlerini, özellikle de Almanya’yı, üç buçuk ay içinde tanıma imkanı buldum... Birçok dost ve arkadaş edinmiş olarak yurduma iç rahatlığıyla dönüyordum... İnancım tamdı. Yıllar geçtikçe, bu inancım daha da arttı ve bugünlere gelindi... Zorlukları, her geçen ay gerilerde bırakarak, hedefleri başarıyla aşıyordu Türk insanı!..

***


Aradan on yıllar geçtikçe, Türk insanının değer ve kabiliyeti, Almanya ve Avrupa’nın her köşe bucağında inanılmaz boyutlarda göze çarpıyordu artık. O yürekli göç kahramanları, inanılmaz sürelerde güçlükleri aşarak, engebeleri aşıyorlardı, zaman içinde bir kısmı politikaya yönelip parlamenter olmanın yanında, dahası parti başkanlığına yükselirken, eyalet bakanları olanlarımız dahi göz kamaştırıyordu. Birçoğu da iş hayatına girişimci olarak atılıp, yanlarında onlarca Alman veya diğer ülkelerden insanı çalıştırır olmuşlardı...
Aradan bir on yıl daha geçtikten sonra da, Alman milli futbol takımıyla, genç milli takımlarında parlayan Türk gençleri, gözde oyuncular olarak, takımlarında ve Alman milli takımlarında olağanüstü başarılarıyla göz kamaştırıyordu... Yalnız futbol mu!
Bu satırların yazarı, dr. diş hekimi kardeşim Kemal Gürbüz Cebe de, Almanya Düseldorf/Haldern’de ve kendi iş yerinde, yüzlerce Türk meslektaşı dr. ve diğer gözde mesleklerdeki Türk, yıllar boyunca başarı ve özellikleriyle kendilerini, o toplumlara kabul ettirip, ulusumuzun yüz akı oluyorlardı...

***


Her ne kadar, Avrupalı patron ülke siyasetçiler; ülkemizin “Avrupa birliğine” girişlerini engelleseler de, Türk insanı, Avrupa’nın her köşe bucağında Türk varlığını kabul ettirmişlerdir...
Siyasetçisiyle, dr. ve gözde meslek sahipleriyle, iş aleminin her dalındaki müthiş güçle, işte 50 yıl sonra, bavul-hurçla başlayan yolculuk, bir değil birkaç lisanla sergilenen müthiş gelişimle Türk insanı en saygın noktalara ulaşıyordu tereddütsüz...
Gerçekten, “Türk safiyette bir melek, azimde bir dev...” oluyordu, Avrupa ve yer yüzünde...
Elli yılın yorgun, yılmaz savaşçı öncü insanları, bugün tasarruf ve emekli aylıklarıyla çoğulu çifte vatandaş olarak, artık huzurla emeklilik hayatlarını, alın terleriyle hak ediyorlardı... Tümüne sağlık ve esenlik dileklerimizle...   

Yazarın Diğer Yazıları