İş sağlığı ve güvenliği acilen sağlanmalı

Soma maden faciasından sonra, İstanbul’daki asansör, son günlerde yaşadığımız Ermenek kömür madeni ve Yalvaç faciaları iş sağlığı ve güvenliği konusunda büyük eksikliklerimizin bulunduğunu ortaya koymaktadır. Gerçi iş kazalarının ve meslek hastalıklarının önlenmesine yönelik olarak çıkarılan 6331 sayılı Kanun, çalışanlar adına son derece önemli bir gelişme olmakla beraber, gerekli uygulama ve denetimlerin yapılmaması ilgili kanunu işlevsiz kılmaktadır.
Nitekim Türkiye Kamu-Sen’e bağlı Türk Sağlık-Sen Genel Merkezi tarafından birinci derecede iş riski taşıyan hastaneler başta olmak üzere sağlık iş kolunda çalışan 1152 kişinin katıldığı, iş sağlığı ve güvenliği anketi çarpıcı sonuçların ortaya çıkışını sağlamıştır. Anket sonuçları şöyledir:
Ankete katılan sağlık çalışanlarının yüzde 73’ü çalıştığı kurumda iş sağlığı ve güvenliği konusunda gerekli önlemlerin alınmadığını belirtmiştir. Gerekli önlemlerin alındığını ifade edenlerin oranı ise yüzde 14’te kalmıştır. Çalışanların yüzde 13’ü ise bu konuda bilgi sahibi olmadıklarına dikkat çekmiştir.
Anket sonuçlarına göre çalışanların yüzde 50’si kurumlarında yaşanan iş kazaları ve mesleki hastalıkların bildirimlerinin yapılmadığını belirtmişlerdir.
Çalışanların yüzde 57’si iş sağlığı ve güvenliği konusunda eğitim almadığını, bilgilendirme yapılmadığını, yüzde 81’i kurumlarda iş sağlığı ve güvenliği çalışmalarında çalışanların görüşlerinin alınmadığını vurgulamışlardır.
Ankette ayrıca kurumların sorumlu olduğu iş sağlığı ve güvenliği çalışmaları ile ilgili de sorular yöneltilmiştir. Bu sorulara verilen cevaplar da şöyledir:
Anket sonuçlarına göre kurumunun acil durum planı hazırlamadığını söyleyenlerin oranı yüzde 46’dır. Çalışanların yüzde 54’ü kurumlarında risk değerlendirilmesi yapılmadığını belirtmiştir.
Ankette yöneltilen kurumunuzda yangınla mücadele ve tahliye tatbikatı yapıldı mı, sorusuna çalışanların yüzde 50’si hayır cevabını vermiştir.  
Ayrıca çalışanların yüzde 62’si sağlık muayenelerinin düzenli yapılmadığını ifade etmiştir.
Ankette sağlık kurumlarında iş sağlığı ve güvenliği ile ilgili istihdam ve düzenlemeler de sorulmuş; çalışanların yüzde 56’sı kurumunda iş sağlığı ve güvenliği biriminin oluşturulmadığını, yüzde 59’u da İş sağlığı ve Güvenliği Kurulu kurulmadığını belirtmiştir
Kurumda, iş sağlığı ve güvenliği konusunda çalışan temsilcisinin görevlendirilmediğini belirtenlerin oranı ise yüzde 60, kurumlarında iş sağlığı ve güvenliği uzmanı olmadığın ifade edenlerin oranı ise yüzde 70’dir.
Devlet kurumlarında çok tehlikeli birimlerde bile henüz gerekli ve yeterli önlemlerin alınmadığı göz önüne alındığında, bulunduğumuz konumun hiç sağlıklı olmadığını göstermektedir.
Bilimsel araştırmalar gerekli tedbirler alınması durumunda iş kazalarının yüzde 98’inin, meslek hastalıklarının ise tamamının önlenebilir olduğunu ortaya koymaktadır. Her gün ülkemizin çeşitli yerlerinde çalışanlarımız iş kazası nedeniyle hayatlarını kaybederken, alabildiğine artan taşeronlaşma, iş güvenliği ile ilgili gerekli tedbirlerin alınmadığı, minimum maliyet maksimum kâr anlayışı nedeniyle insan hayatının hiçe sayıldığı feci bir durumla karşı karşıyayız.
2002 yılında 10 bin civarında olan taşeron işçi sayısı bugün toplamda 2 milyon 500 bine yaklaşmıştır. Düşük maliyetli, düşük ücretli, iş güvencesi olmayan, gerekli asgari iş güvenliği tedbirlerinden dahi yoksun bırakılan işçilerimizin yaşadığı dram, bu facialarla kendini bir defa daha göstermiştir.
Son yıllarda, memurların iş güvencesinin ortadan kaldırılarak idari sözleşmeli statüye geçirildiği, sendikal ve demokratik haklarının verilmediği, işçilerin de çağrı usulüne göre, esnek, kısmi zamanlı çalışma şartlarına göre istihdam edildiği bir yapı oluşturma isteği ağırlık kazanmaya başlamıştır.
Özel sektörde başlayan taşeronlaşma zamanla kamuda da yaygınlaşmıştır. Kamuda alt iş veren, hizmet alımı gibi adlar altında kadrolu kamu çalışanı yerine taşeron tercih edilmeye başlanmıştır. Çalışma haklarının en yaygın ihlal edildiği, iş kazalarının en fazla olduğu yerler taşeron şirketler tarafından yapılan işlerdir.
Hâlâ aklımızı başımıza almayacak mıyız?

Yazarın Diğer Yazıları