"İslam Ansiklopedisindeki Kürtler Maddesi"

"İslam Ansiklopedisindeki Kürtler Maddesi"
Türkiye Diyanet Vakfı 42 ciltlik İslam Ansiklopedisi ile Türk bilim hayatına büyük bir hizmet yaptı. Sahasında uzman pek çok araştırmacıyı bir araya getirerek Türk bilim dünyasının birikimi ansiklopedideki maddeler aracılığıyla insanlığın hizmetine sundu.

Prof. Dr. İbrahim TELLİOĞLU

Bu itibarla Türkiye’nin son yıllardaki en büyük projelerinden birisine imza attı. Aynı zamanda İSAM kütüphanesini gibi ülkemizde eşine az rastlanılır bir kurumun da ortaya çıkmasını sağladı. 

KÜRTLER MADDESİ

İslam Ansiklopedisi tamamlandıktan sonra mevcut ciltlerde ihmal edildiği düşünülen maddeler için ek ciltler çıkarılmaya başlandı. Bu ciltlerden birisi olan ek ikinci yani 44. cilt geçtiğimiz günlerde okuyucunun istifadesine sunuldu. Bu ciltteki maddelerden birisi de Kürtler maddesiydi. Çözüm sürecinin siyasi atmosferinde hazırlanan İslam ansiklopedisindeki bu madde Artuklu ve Dicle Üniversitesinde görev yapan bazı akademisyenler tarafından oluşturulmuştu.

Coğrafya ve nüfus, tarih, din, dil ve edebiyat ile sosyal hayat ve kültür başlıklarından oluşan bu madde 28 sayfadan müteşekkildir ve bu haliyle en fazla yer tutan maddelerden birisidir. Türkiye’de Kürt tarihi, dili ve kültürü konusunda çalışma yapmanın tabu gibi görülmesi bu konudaki ilmi bilgi birikimimizi sınırlamıştı. O yüzden ülkemizde bu konular bugüne kadar ilmi bir zeminde tartışılamamış, siyasetin ağırlığı her zaman hissedilmişti. Piyasada yer alan kitaplar da çoğu politik maksatla yazılmış propaganda yönü öne çıkan eserlerdi. Haliyle İslam Ansiklopedisinde yazılan Kürtler maddesi alanında önemli bir boşluğu doldurabilirdi. 
Ansiklopedi maddeleri içerik itibariyle bilimsel tartışmalara çok fazla yer verilmeyen, bilgilendirici ve öğretici yönü öne çıkan bilimsel ürünlerdir. Bu yapılırken genel kabullerden yola çıkılarak okuyucu aydınlatılmaya çalışılır ve sonda gösterilen referanslarla isteyenlere daha ayrıntılı bilgi elde edebilecekleri kaynaklar sıralanır. Kürtlerle ilgili hazırlanan maddenin bu bakımdan dikkat çekici eksiklikleri var.

İlk dikkat çeken eksikliklerden birisi 1980’li yıllarda ilk kez dile getirilen iddiaların bu maddede tekrarlanmasıdır. Ksenophon’un Anabasis eserinde ismi geçen Kardukların, Kürtlerin ilk atası olduğu şeklindeki rivayet bunlardan ilk fark edilenidir. Kürtlere ilk çağda bir kök bulmaya, onları Mezopotamya’nın en eski topluluklarından birisi yapmaya çalışanların 30 yıl önce ortaya attığı ve bugün artık iddiaları dile getirenler tarafından bile ciddiye alınmayan bu görüş, Kürtlerle ilgili ilk kayıt olarak maddede yer almıştır. Kürtlerin ana yurdu olarak Zagros dağlarını göstererek ilmi temayüle uygun davranan yazar bu meselede hata yapmıştır. 

Kürtlerin Hind-Avrupai bir topluluk olduğu meselesi üzerinde çok tartışılan meselelerden birisidir. Yazar da Kürtleri Hind-Avrupai bir topluluk olarak kayıt altına almıştır. Sosyologlar ve kültür tarihçileri Kürtleri bir bütün olarak kabul etmenin mahzurları üzerinde ısrarla durarak Suriye, Irak, İran ve Türkiye Kürtlerinin soy olarak birbirinden farkları bulunduğu meselesine dikkat çekmişlerdir. Onların hareket noktasını esas alırsak bazı örneklemelerle bu genellemenin fazla iddialı olduğu görülebilir. Mesela bu genellemenin içerisine Karakeçilileri koyarsanız bir anda Oğuzları, Tatar aşiretini koyarsanız Kırım’daki Kıpçak bakiyelerini Hind-Avrupai topluluklar haline getirebilirsiniz. Diğer yandan maddenin ciddi bir izahat yapılmadan Zazaları Kürt kabul eden kısmı, bu konunun uzmanı olan antropolog ve kültür tarihçilerini bayağı uzun cevaplar yazdırmak zorunda bırakacak gibi gözükmektedir.  

İslam kaynaklarında özellikle de 9.-13. yüzyıl Arap tarihçi ve coğrafyacıları tarafından kullanılan “Ekrad” tabirinin arka planını bilmek bir tarihçi açısından oldukça önemlidir. Kaynak kritiği yapmadan bu eserlerden faydalanmak bazı tehlikeleri de beraberinde getirir. Arap kaynaklarında bu tabir çok istisnai olarak bir etnik grubu tanımlamak için kullanılır. Bu kavramın en yaygın kullanılma biçimi göçebeliktir. O yüzden her tarihçinin ya da coğrafyacının bunun hangi anlamda kullandığını tespit etmeden eserdeki bilgiyi kullanmak büyük hatalara yol açabilir.

MÜHİM EKSİKLİKLER

Diğer yandan Arap coğrafyacıları bazen öyle cahilce davranmaktadırlar ki amiyane tabirlerle anlattıkları mitolojik hikâyelerle Kürtlerin kim olduğunu izaha kalkmaktadırlar. Yani bu kaynakları ne derecede ciddiye almak gerektiğini iyice hesap etmek gerekir. İslam ansiklopedisine hazırlanan madde bu bakımdan da mühim eksiklere sahiptir. Bir coğrafyacıya atıf yaparak Kürtler bütün İran’a yayılmış gibi gösterilebilmektedir. Oysa orada atıf yapılan göçebe yaşam biçimidir. Aynı şekilde İslam’ın Mezopotamya’ya yayılışı sırasında İslam kaynaklarında yer alan bilgilerin de tenkitten geçirilmeye ihtiyacı vardır. 

Kürtlerin Türklerle ilişkisi ansiklopedi maddesinde en çok dikkat çeken konulardan birisidir. Kürtlerin tarih boyunca en çok bir arada bulunduğu topluluk Türklerdir. Bu sadece Selçukluların bölgeye gelişiyle ya da Mezopotamya ile sınırlandırılamayacak bir meseledir. Macar âlim Rasonyi Macaristan’a Göktürkler ile birlikte gelen Kürtlerden bahseder. Selçuklularla birlikte Kürtler yoğun bir biçimde Türk devletlerinin çatısı altında ya da onların müttefiki olarak yaşamaya başlamıştır. Ancak bu ilişkiler ele alınırken Kürtlerin yaşadıkları bölgelerin zaman içerisinde daralıp genişlediği göz önünde bulundurulmalıdır. Maddenin bu kısımlarında da ciddi eksiklikler dikkat çekmektedir.

Yavuz Sultan Selim dönemine kadar Anadolu’daki Kürt yerleşim yerleri ile ilgili yapılan tanımlamalarda ciddi sıkıntılar vardır. İlgili literatür iyi taranmadığı için tarihi coğrafyaya aykırı düşen değerlendirmeler yapılmıştır. Sadece Mesud Fani Bilgili’nin dünyada Kürtlerle ilgili yapılan ilk önemli akademik çalışma olarak kabul edilen eserine bakıldığında bile XX. yüzyıl başlarından itibaren Kürdistan denilen bölgenin sınırlarının ilim âlemi tarafından çok net bilindiği anlaşılabilirdi. 

İNGİLİZLER UNUTULAMAZ!

Osmanlı Devleti’nin dağılma dönemi büyük devletlerin rolü göz ardı edilerek açıklanamaz. Bu bakımdan Ortadoğu’nun Osmanlı Devletinden ayrılmasında İngilizlerin yerini göz önünde bulundurmadan tarih yazmak meseleye dar bir pencereden bakmak demektir. Kürtlerin Osmanlı Devleti’ne bakışını tek düze bir mesele olarak görmekten ziyade o zamanların emperyal gücü olarak Musul-Kerkük petrollerini elde etmeye çalışan İngilizlerin Ortadoğu’ya yerleşme çabalarıyla birlikte ele almak daha faydalı ve geniş bir bakış açısıdır.

Osmanlı Devletinde kurulan Kürt cemiyetlerini, Şeyh Said ya da Dersim isyanı gibi meseleleri ansiklopedi maddesinde olduğu gibi sadece bir iç mesele olarak ele almak sığ bir bakış açısıdır ve meseleleri yanlış sonuçlara götürmektedir.

Aynı şekilde özellikle günümüzde de etkileri hissedilen bazı meseleler ile ilgili olarak kullanılan “sivri dil”, bilimsel izahı olmayan önermeler zinciri içerisinde kendisini göstermektedir.   

Türkiye’de sosyal bilimlerin en önemli problemlerinden birisi gündelik siyasi tartışmalara yön verme kudretinden yoksun olmasıdır.

Bazı bilim adamları yaptıkları çalışmalarla siyasete yön vermek yerine siyasi projelere altyapı hazırlama derdine girmektedir. Bu bakımdan en çok kullanılan alanlardan birisi tarihtir.

Ancak unutulmamalıdır ki tarih bir inanç sahası değildir. Tarihçinin görevi geçmişte yaşananları aslına en uygun şekilde aktarmaya çalışmaktır. İnançlara/düşüncelere/projelere tarihten dayanak üretmek yerine tarihi gerçekleri referans alarak güne çözüm üretmek en akılcı olandır.

Bu bakımdan İslam Ansiklopedisinin Kürtler maddesi büyük eksiklikler içermektedir. Bu maddede yer alan görüşlerin dayanakları oldukça zayıftır.

Ülkemizde bu konularda oldukça yetkin kişiler olmasına rağmen onların birikimlerinden faydalanılmamış, ideolojik yönü ağır basan çalışmaların etkisinde kalınmıştır. Haliyle İslam Ansiklopedisinin ciddiyetine uygun düşmeyen bir metin ortaya çıkmıştır. Burada yer alan görüşler yazarlar tarafından başka bir eserde/platformda dillendirilse ileri sürdükleri tartışılabilir.

Ancak İslam Ansiklopedisi içerisinde yer alması sonucu resmi bir nitelik kazanabilir. Bu da tartışmaları başka bir boyuta taşır. Bir genel değerlendirme ile meseleyi ortaya koyarken bile o kadar tartışmalı başlıklar karşımıza çıktı ki bu maddeye karşı yazılacak itirazların hacmi, kendisinden çok daha fazla olacak gibi gözükmektedir. 

Kürtlerin tarihi, kültürü, dili ve edebiyatı ile ilgili yapılacak araştırmalar geliştikçe bu tür yanlışlık/eksikliklerin güncel kaygılarla ortaya çıktığı daha açık bir biçimde görülecektir. Oysa toplumların tarihi ve kültürü, siyasi süreçlere kurban edilemeyecek kadar kıymetlidir.

İlgili Haberler