İslam'da Beyin

Kocaeli Kitap Fuarı'nı gezerken, değerli araştırmacı-yazar Erol Bilbilik görüp tanımış beni, seslenerek Nergiz Yayınları'nın standına çağırdı ve orada yazar Sedat Şenermen'le tanıştırdı. Şenermen, yeni çıkan iki kitabını imzalayarak armağan etti ve kitaplar hakkında bilgiler de verdi.

Kitapların adları şöyle: "İslam'da Beyin", "İslam'da Adalet".

"İslam'da Beyin", ilginç geldi ve öncelikle onu okudum, bugün bu kitap hakkında yazacağım.

Yazar, Kur'an'da geçen "Sadr" sözcüğünün beyin olarak anlaşılması gerektiğini ifade ediyor Sadr'ın anlamına dair tam 7 sayfa izahatta bulunuyor.

Sonra da beynimizi tanıyalım diyerek beyinle ilgili birdolu bilimsel bilgiler veriyor. O bilgilerden çarpıcı bulduklarımı aktarayım:

-Beyinde büyük bir şehri kurmaya yetecek potansiyelde atom enerjisi var.

-Beynimizdeki sinir hücreleri ve destek hücrelerinin sayısı 1,5-2 trilyon kadar.

-Beyin, vücudun toplam ağırlığının %2'sini oluşturmasına karşın, alınan tüm oksijenin %18-20'sini, glikozun %17'sini ve vücutta dolaşan kanın %15'ini kullanmaktadır.

Üçlü beyin teorisini de anlatıyor Şenermen, beyinde alt, orta ve üst bölümler var, bunlara sürüngen, duygusal, uygar adları da veriliyor. Sürüngen beyin bölümünü geçemeyenler, genellikle bu bölümü kullananlar, düşünmüyorlar, içgüdüsel hareket ediyorlar, yeni şeyler öğrenmeye ve değişime kapalılar, batıl inanç ve saplantılara takılıp kalıyorlar. Herkesin eşit olduğu grupları sevmiyorlar, bunlar ya baş olacaklar ya da başlarında biri bulunacak.

Şenermen, günümüz Müslümanlarının ne yazık ki çoğunluğunun sürüngen beyinli olduğunu, beyinlerinin duygusal ve üst/uygar bölümlerini kullanmadıklarını öne sürüyor ve Kur'an'ın bu gibileri kınadığına değgin birçok ayetten yorumsal örnekler veriyor.

Tam burada şunu ifade etmem gerek: AKP'nin ilk yıllarında Diyanet'ten sorumlu Devlet Bakanlığı yapan değerli bilim adamı Prof. Dr. Mehmet Aydın şöyle diyordu: "Yorumun kaynağı, yani Kur'an-ı Kerim ilahi de olsa, yorum beşeridir. Beşeri olup da değişmeyen hiçbir şey yoktur. (…) O halde Kur'an ile ilgili yorumlarımızın değişmesinden daha tabii bir şey olamaz' Yani, zamanın değişmesiyle hükümler de değişebilir. Yorumla daha çağdaş bir din anlayışı oluşturmak mümkündür."

Sayın Şenermen'in bu kitapta yapmak istediğini ben bu bağlamda değerlendiriyorum. Din'in içi yeni yorumlarla doldurulmazsa, bugünkü uygulaması ve algılamasıyla din; kan, gözyaşı ve cehalet saçmaya devam edecektir, bunu görelim.

Görelim ve tekrar kitaba dönelim. Şenermen, İblis'le şeytanın aynı şeyler olmadığını, şeytanın insana kötülük telkin eden her şey olduğunu, İblis'in ise insan beyninde bulunan melekelerden biri olduğunu ileri sürüyor. Alt beyin, sürüngen beyine mahkûm olanların davranışlarını da İblisçe olarak niteliyor. Yazar'a göre İblis,  insan beyninin sudurundadır (alt beyninde). 

Benim de işte burada kafam karışıyor, sormadan edemiyorum: "O zaman hacılar Mina'da neyi taşlıyorlar?" (Suudiler bu taşları satıyorlar, hacıların attıkları çukurun altından geçen bant onları yeniden paketliyor ve tekrar tekrar satıyor).

Evet… Benden bu kadar… 478 sayfalık kitap, bir köşe yazısında bu kadar tanıtılabilir. Yeni arayışları severim, bu kitabı da yeni bir arayış olarak görüyorum ve okumanızı diliyorum.

Yazarın Diğer Yazıları