İstanbul boğuldu

Fotoğrafa bayıldım, yurttaşın biri caddede yüzerek evine gidiyor, belinden yukarısı çıplak, belinden aşağısı meçhul... Bir başka fotoğraf da en az onun kadar ilginçti; metro istasyonu, tavandan oluk oluk yağmur suyu akıyor, yurttaşlar şemsiye açmış durumda, raylar ise sanki debisi yüksek bir nehir...

     Üçüncü fotoğraf belli ki montaj; suyun içinden çıkan ve parmakları arasında yüz lira tutan bir el "Şuradan bir Üsküdar alır mısın" diye sesleniyor...

     Kime?

     Suya gömülmüş minibüsün şoförüne; bu fotoğrafa baktığımda ağlamam gerekirdi ama sinirim bozuldu, katıla katıla güldüm...

     Sağanak yağmura teslim olan mega kent İstanbul'da, anlamlı daha kaç fotoğraf çekilmiştir kim bilir...

     * * *

     Su işleri bakanı çareyi gösterdi, "Yurttaşlar evlerinden çıkmasın" dedi. "Boğulsunlar mı" demek istedi anlamadım, evlerin sokaklardan farkı kalmamıştı ki...

     * * * 

     Yağmurun sele dönmesinin nedeni "Süper hücre"imiş...

     Serin havanın deniz suyunun yaydığı sıcaklıkla birleşmesine süper hücre diyorlar; İstanbul'un kocaman bir göle dönmesinin faturası böylece doğaya kesilmiş oldu. Kentin perişanlığı üzerine ne başbakan, ne bakanlar ne de Büyükşehir Belediye Başkanı konuştu, kimse altyşapı rezilliğini sahiplenmedi. Topbaş mağdurların zararları karşılanacak diyerek durumu geçiştirmeye çalıştı.

     Sel geldi, gitti, bize yine sorunları bol İstanbul'u bıraktı...

     Önemli tavsiye: Mevsimler değişti, yağış sürebilir, şemsiye değil ama mayonuzu mutlaka yanınızda bulundurun. 

 

  

Batsın şu iğrenç modanız

------------------------------ ------------------------

    Genç erkeklerin saçları ne öyle, kafalarının yarısı saçlı, yarısı saçsız…

 

    Ya da yanları kel, tepede bir tutam saç…

    Berber yüzü görmeyenler kadın başı gibi topuz yapıp geziyor…

    Kafasını berbere teslim etmeyenler ise saçlarının her bir telini kirpi oku gibi dikiyor…

    Korkunç!

    …………………

    Ya sakal?

    Yüz erkekten 79'nin sakallı olduğu açıklandı…

    Dizilere bakın, beş aktörden biri sakalsız, gerisi sakallı…

    Cins cins…

    Keçi sakallısı da var, sakalını göbeğine kadar sarkıtan da…

    Ya alt dudağının altında sakal bırakanlar…

    O kadar komik oluyorlar ki…

    Üzerinden iğrençlik akan bu moda da nasıl olsa geçer diye teselli buluyoruz…

    * * *

   Sakallı dostlar kızmasın; bu yazıyı 2016 yılının 14 nisan günü yazmışım. Neden tekrarladığımı da söyleyim, moda değişmemiş, abartılı hale gelmiş, yani soytarılığa dönüşmüş...

 

TArihten günümüze ulaşan bir belge

------------------------------ ---------------------

    Facebook'ta bir fotoğraf gördüm; Erdoğan halkı selamlıyor ama eli Rabia işareti diye nitelenen şekilde değil...

    Sağında Barzani, solunda Kürt türkücü Şivan Perver...

    O günlerde AKP'lilerin ağzında henüz tek devlet, tek millet, tek vatan, tek bayrak sloganı yer etmemişti...

    Dolayısıyla parmaklar da yerli yerinde duruyordu...

    Sosyal medyaya düşen ve arşivlere giren bu fotoğraf, bunu kanıtlayan tarihi bir belgedir...

   

Bu dostluğa sığar mı

------------------------------ --------------------

    Amerika Birleşik Devletleri, Suriye'de konuşlanan PKK'nın kolu PYD'ye ve yan kuruluşlarına silah sevkıyatını sürdürüyor.

    Yeniden tank ve uçaksavar dahil yığınla silah, terör çetesine teslim edildi...

    Zırhlı araçlar, gece görüş dürbünleri ve otomatik hafif silahlarla el bombaları da teslim edilen malzemeler arasında..

    * * *

    Peki Kürt çeteler bu silahları kimlere karşı kullanacak?

    Açıklama yok ama belli, çetelerin namluları DEAŞ'a, Türkmenler'e, Özgür Suriye Ordsu'na dönük olacak...

    * * *

   Yankee bununla da yetinmedi, hemen sekiz üs kurdu. Bugün bu üslerde savaş uçakları, ağır silahlar ve 3 bin kadar personel bulunuyor...

   Terörle mücadele eden Türkiye'nin karşısına iyice silahlanmış Kürt çetelerini dikmek, onlara takviye olsun diye de sekiz üs kurmak dostluğun, müttefikliğin ve stratejik ortaklığın neresine sığar...

     * * *

     Gelişmeleri yeniden masaya yatırmamız vacip oldu

 

ANLAMLI SÖZLER

----------------------------------

     En uzun mesafe, anlaşamayan iki kafa arasındaki mesafedir - (Albert EİNSTEİN)

Yazarın Diğer Yazıları