İşte size Kürt sorununun şifresi
Geçen yıl Kazakistan’da bir büyük şirketin kapısından girerken güvenlik sorumlusunun “hoş geldiniz” dediğinde Türk olduğunu anlamıştık. Hemen ardından “Türk müsünüz?” sorusuna “hayır ben Kürdüm” diye cevap verdiğinde bazı şeyleri bir kez daha görmüştük. Ancak bu hususu açmadan önce bazı rakamlar vermek lazım. Tarhan Erdem’in araştırmasına göre Türkiye’de yaşayan yaklaşık 10-12 milyon Kürt kökenli vatandaşın üçte ikisi batı bölgelerindedir. Ercan Çitlioğlu’nun araştırmasında ise “DTP bütün Kürtleri temsil etmektedir” yargısına varanların oranı %23,5’te kalmaktadır. Aynı araştırmalarda terörün sebebi olarak “işsizlik” cevapları ağır basmaktadır. Peki diğer bölgelerimizdeki işsizlik oranı... Eğer her işsiz kalan bu devlete kurşun atsaydı galiba Türkiye’de adam kalmazdı. Bana kalırsa işsizlik bazı sorunları açığa çıkartan etmenlerden sadece birisi olabilir.
Çok açıktır ki bugün Türkiye’de yaşanan ve adına “Kürt sorunu” denilen olayın en önemli yanı, ülkede yaşayan Kürt kökenli insanların ne kadarının kendisini “Türk” olarak görüp görmediğidir. O halde bahsi geçen süreç öncelikle toplumsal bir kültür ve değişim sorunudur. Ancak bilinmelidir ki toplumsal sistemler de bir bütündür. Onun taşıyıcısı olan kültür ise durağan olmamakla birlikte, sistemi meydana getiren alt kültürlerin etkileşimi ile bütüne hayat verecek bir koşullar zinciri meydana getirir. Buna göre ülkenin bütünsel sisteminde kendisini Türk hissedenle, hissetmeyeni ayırmazsınız.. Çünkü her alt sistemde birbirinden farklı egemen kültürler olabilir.
O halde ne demek istiyoruz?
Dönelim Kazakistan’daki olaya. Kendisini Türk kabul etmeyen ve orada Türk olduğu için bulunduğunu gözden kaçıran güvenlik görevlisinin yaklaşımını aslında her an etrafımızda, televizyon ve gazetelerde, çeşitli “köşelerde” görmekteyiz. Bazılarımız günlük yaşamında bunun daha ağır bastığı kültürde, bazılarımızsa “kaçınmacı kültürde” ilgili yaklaşımla değişen oranlarda karşılaşmaktadır. Oysa yine Tarhan Erdem’e göre, kapatılan DTP son seçimde 2 milyon 270 bin oy ile her 5 Kürt’ten birinin oyunu almıştır. Bütün bunlar göstermektedir ki “Kürt sorunu” bir kültür ve yaklaşım sorunudur. Terör ise bundan beslenen, kullanan, dış ayakları olan başka bir tehdit alanıdır. Güneydoğu insanın egemen kültürü ile batıda ya da başka bir bölgedeki Kürt kökenli insanımızın alt kültür muhtevasının birbirinden ayrılması gerekir. Kuvvetle muhtemeldir ki bugün bir araştırma yapılsın “her şart altında ben sade Kürdüm” diyenlerin oranı %90 oranda yalnızca tek bir alt kültür sisteminden çıkacaktır. Öncelikle Türklük bilinci bir bütünsel kültür yansımasıdır. Kürt olduğunu inkâr etmemekle ve hatta gururla söylemekle birlikte, en az benim kadar Türklük bilincine sahip insanların açıklaması tam burada kendisini göstermektedir. Hani zaman zaman diyoruz ya. “Adam Kürt ama benden daha Milliyetçi.” İşte o adam, bu adamdır.
Devam ediyoruz. Ülkedeki Kürtlerin acaba yüzde kaçı terör istemekte ve devletine kurşun sıkmaktadır? En abartılı yaklaşımla %20’si diyelim. Peki siz ne yapıyorsunuz? Terörle-Kürt sorununu, “aynı zamanda Türküm” diyen egemen kültürle, “asla değilim” diyen bir alt kültürü aynı kabul edip, bütünsel kültürel sistemi kökünden patlatacak dinamitler üretiyorsunuz. Düşünmeden “atom etkili sözler” söylüyorsunuz. Oysa her şeyin çözümü sosyal sistemde ve bu milletin iradesinde gizlenmiştir. Şimdi gelin açılımı bir de böyle konuşalım ve şekillendirelim. İnanınız demokrasiyi bu yolla da ilerletebiliriz.Ve bundan sadece Türkiye kazançlı çıkacaktır.