İstihbarat güdümünde bilim olmaz!

İnsanların 200 bin yıl önce Doğu Afrika'da "insanlığın beşiği" olarak tanımlanan tek bir noktadan, 195 bin yıllık insan fosili bulunan Etiyopya'dan dünyaya yayıldığı varsayımı, bilimsel bir bilgi olarak tanıtılıyordu. Öyle ki tıp doktoru da olan bir milletvekili ile televizyonda tartışmış ve bu iddialara inanmadığımı söylemiştim.

Doktor, genetik biliminden bahsederek ısrarını sürdürmüşse de iddiaların bilimsel temeli yoktu.

Başka kişileri de bu konularda şartlanmış görerek, "Aydın insanlar, nasıl oluyor da bu varsayımlara Allah'ın ayeti gibi inanıyor" diye hayret ediyordum.

***

Sonunda Kuzey Afrika'da bulunan beş yeni insan fosili, ilk insanların 300-350 bin yıl önce ortaya çıktığını gösterdi.

Konuyla ilgili olarak BBC'nin bilim muhabiri Pallab Ghosh'un "İlk insanların ortaya çıkış hikâyesini baştan yazmamız gerekecek" başlıklı bir yazısı yayınlandı.

Yazıdaki bilgilere göre Almanya'daki Antropoloji Enstitüsü'nden Prof. Jean-Jacques Hublin, "İnsanların Afrika'da bir 'cennet bahçesinden' hızlıca yayıldığı düşüncesinin doğru olmadığını gördük. Bizim görüşümüz insanların Afrika kıtası çapında zamana yayılan bir evrim geçirdiği yönünde. Eğer bir cennet bahçesinden bahsedeceksek bu bütün Afrika olmalı" dedi.

Gelişmiş teknolojik yöntemlerle elde edilen veriler, kemiklerin 300 ile 350 bin yıllık olduğunu ve kafataslarının modern insanlarınkiyle neredeyse aynı olduğunu ortaya koyuyor.

Buna karşın, Prof. Hublin'in bulguları öncesinde, bilim dünyasındaki ana akım görüş ilk modern insanların Doğu Afrika'da 200 bin yıl önce ansızın ortaya çıktığı yönündeydi.

Paris'te düzenlediği bir basın toplantısında konuşan Prof. Hublin, 1960'larda da Fas'ta bir mağarada bulunan insan kemiklerinin 40 bin yıllık kemikler olarak tanıtıldığını ama bu bulgulardan hiçbir zaman tatmin olmadığını anlattı ve bu mağarayı tekrar incelemeye aldığını belirterek 10 yıllık çalışmasının sonuçlarını açıkladı.

Gelişmiş teknolojik yöntemlerle elde edilen veriler, kemiklerin 300 ile 350 bin yıllık olduğunu ve kafataslarının modern insanlarınkiyle neredeyse aynı olduğunu ortaya koyuyor.

Araştırmayı yürüten ekipten Dr. Shannon McPhearon da "ilk insanın kökeninin Fas olduğunu söylemiyoruz. Zira benzer bulgular Afrika'ya yayılan 300 bin yıllık pek çok mağarada var" dedi.

***

Sadece bu olay bile dünya basını üzerinden bilimsel kabul diye sunulan verilerin ne kadar temelsiz olduğunu gösteriyor. Bilimsel veri üretmeyen Türkiye'deki bazı bilim adamlarının veya aydınların istihbarat operasyonlarında kullanılan medya organlarında yayınlanan bu tür bilgileri tartışılmaz gerçek gibi kabul ederek, bu sakat veriler üzerinden fikir üretmeye çalışmasına üzülüyordum ama nasıl inanmış bir tarikat elemanını yolundan döndüremezseniz, bu tür insanlar da "bilimsel yalanlar"a neredeyse iman etmişti.

Oysa günümüzde antropoloji, genetik, tarih ve coğrafya gibi bilimler, stratejik amaçları olan ülkelerin istihbarat servislerinin kontrolü altındadır.

***

Şu son açıklamaları yapan bilim adamlarının verileri de tartışılmaz değildir. Bilimsel yalanlara karşı üretilen bilimsel yalanlar da olabilir.

Meselâ şu son araştırmaya dahil olmayan Londra'daki Doğal Tarih Müzesi'nden Prof. Chris Stringer da BBC'ye o yıllarda Homo Sapiens'lerin Afrika dışında da yaşıyor olabileceğini söyledikten sonra "İsrail'de bulunan ve muhtemelen aynı dönemden kalan fosiller de Homo Sapiens'in gelişmekte olduğu döneme ait diye tanımlayabileceğimiz özellikler sergiliyor" dedi!

Yani işin içine İsrail'i de kattı?

Mesele şu ki insanoğlu, bu konularda kendi aklını kullanmalı. İstihbarat güdümlü bilim olmaz!

Yazarın Diğer Yazıları