İsyancı Said'i bölüşemiyorlar(2)

Tartışma, Diyarbakır'a, R. T. Erdoğan ve Binali Yıldırım'ın 1 Nisan'da gelişlerine bağlı olarak asılan bir afişle başladı. Koca bir bez afiş. "Her EVET Şeyh Sait ve arkadaşlarına bir Fatiha'dır." yazıyor

Cumhuriyeti yıkmak, ülkeyi parçalamak isteyen birine "Fatiha" okunsun isteniyor. Ülkenin başbakanının resmi o yazının sonunda imza gibi konmuş.

Şeyh Said İsyanı'nda İngiliz parmağı var mı, yok mu? tartışmasından önce bu isyandan kimin fayda gördüğüne bakmalı... Hem İngilizler, hem Ankara fayda görmüştür.

Şimdi kıyasa gidelim... Menfur 15 Temmuz Darbe Teşebbüsü'nde kim kârlı çıkmıştır? Hem emperyal güçler, hem Ankara muktedirleri... Darbe akîm kalınca, fırsatı kaçırmayan karşı taraf Olağanüstü Hâl'le, kararnamelerle, hayal edemeyeceği bir güç elde ettiği gibi, memleketin nasıl bir uçuruma yuvarlanacağını düşünmeyen koltuk sevdalısı bir parti başkanının desteğiyle, "tek adam" yönetimi için, Anayasa değişikliği yoluna gitmiştir. 

Şeyh Said'in isyanı yüzünden Musul-Kerkük üzerinde ısrarcı olamadık. İsyanın ardından ülkede sert tedbirler alındı. İkinci parti Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası Şeyh Said'le aynı çizgide görülerek kapatıldı. En önemlisi Takrir-i Sükûn (huzurun sağlanması) kanunu çıkarıldı. İstiklal Mahkemeleri kuruldu.

İsyanda İngiliz parmağı meselesine özetle temas etmek istiyorum.

Genelkurmay Başkanlığı'nın 1972'de yayınladığı "Türkiye Cumhuriyetinde Ayaklanmalar (1924-1938)" adlı kitap, isyanın, tamamen İngiliz Gizli Servisi'nin, Musul'u elimizden koparmak üzere tezgâhladığı bir oyunu ve "hainler"in bir karşı ihtilâli olduğunu yazar. Gerçekçi olalım... Bu mantığın tartışılır bir tarafı yoktur. İsmet İnönü bile "Hatıralar"ının 2. Kitap'ında, isyanın İngiliz bağlantısına dair delil bulunamadığını söylemiştir.    

Uğur Mumcu, "Kürt-İslam Ayaklanması 1919-1925" kitabında İngiltere'nin isyanı yakından takip ettiğini, bazı isyancıların İngiliz yetkililerle temas kurduğunu, ancak Londra'dan gözle görülür bir yardım alamadıklarını belirtir.

Dr. Yaşar Kalafat, "Şark Meselesi Işığında Şeyh Sait Olayı" kitabında, "Bu konuda çeşitli iddialar ortaya atılmışsa da İngiltere'nin isyandaki yeri hakkında belgelere dayalı kesin bilgiler ortaya konulamamaktadır." demiştir.

Daha birçok araştırıcı elle tutulur bir delil gösteremez. Sadece İngiliz silâh fabrikalarından Şeyh Said'e gelen silâh kataloğundan bahsedilir.

Ak Parti ana damarı, hiçbir zaman ilmi, araştırmayı, şartları, konjonktürü dikkate almamış, hisleriyle hareket etmiş, en tehlikelisi, kendi kısır görüşlerini dinin rüknü göstermiştir.

Saray'da ağırlanan Kadir Mısıroğlu gibi biri, "Bugün Kemalizm bâtılına karşı ilk ve tek kıyam eden Şeyh Said Hazretlerinin idam edildiği gündür. Bütün Türkiye Müslümanları ona minnettardır." diyebilmiştir.

(Adamın Mehmet Âkif'e bile ağır sözlerle saldırdığını hatırlatırım.)

Ne yazık ki, Türkiye'de Şeyh Said zihniyetinde olanlarla ülkelerine sahip çıkanların mücadelesi yeni bir safhaya girmiştir.

(Konu çok mühim. Biraz uzatacağım.)

Yazarın Diğer Yazıları