İvo Andriç'in Drina Köprüsü'nde

VİŞEGRAD - Drina Köprüsü romanını ilkin lise veya üniversite yıllarında mı okudum. Doksanlı yılların ilk yarısında Bosna'da savaş çıkınca bir kere daha okudum. Savaştan sonra gittiğim Bosna-Hersek'te, Saraybosna, Mostar, Tuzla... uğradım ama Vişegrad nedense aklıma gelmedi!

Vişegrad, Drina, Köprü... İlki şehir, ikincisi nehir, üçüncüsü Nobel ödüllü İvo Andriç'in ünlü romanı Drina Köprüsü (Na Drini Cuprija)'ne konu olan yapı... Üçü bir arada bir anlam kazanıyor.

Bosna-Hersek'e bu gidişimde yine Vişegrad ile İvo Andriç arasında bağlantı kurmadım. TİKA'nın Bosna-Hersek koordinatörü Ömer Faruk Alımcı, bize, "Mimar Sinan'ın yaptığı köprüyü restore ettik; görmelisiniz." dediğinde de uyanmadım. Ömer Faruk Bey, arabasıyla bizi götürürken İvo Andriç'in romanından bahsettim. "İşte gideceğimiz köprü, o romandaki köprü." deyince, başka bir ruh iklimine geçiverdim.

Saraybosna-Vişegrad arası 110 km. Ancak, hemen bütün Bosna-Hersek'te olduğu gibi, dağların arasından, vadilerin içinden, sayamayacağınız kadar tüneller geçerek ilerleyebiliyorsunuz. Yolculuğunuz 2-2,5 saati buluyor. (Dönüşte tünelleri saymak istedim... Yolun yarısında 28 tünel geçmişiz. Sonra lafa dalınca saymayı bıraktım. Bu tünellerin uzunluğu 10 m.'den 200-300 m.'ye kadar var. Birkaçı daha uzun.)   

Köprünün romanıyla Osmanlı dönemi Vişegrad'ını bütün dünyaya tanıtan İvo Andriç (1982-1975), Osmanlı'ya 19 vezir vermiş Travnik'te doğmuş, ilkokulu okuması için Vişegrad'a teyzesinin yanına gönderilmiş ve ilk gençlik yıllarını burada geçirmiş. Köprü, Vişegradlılar için sembol. Hayatın akışı köprüyle belirleniyor. Köprü ortasında "Kapiya" dekleri çıktılar, bir eyvan gibi... Buluşulan, oturulan, sohbet edilen, sevdalanılan, gönüllerin köpürdüğü bir mekân.

Bu köprüyü 1577'de Sinan'a yaptıran Sokullu Mehmet Paşa (1506-1579), Osmanlı'nın devşirme sadrazamı... Vişegrad'a yakın Sokoloviç köyünden ailesinden koparılarak Drina üzerinden salla geçiriliyor ve İstanbul'a götürülüyor.  

(Burada Alman Seyyah Hans Dernschwam'ın tam da Sokullu'nun yaşadığı zaman diliminde, Kanunî devrinde, Belgrad'dan Amasya'ya uzanan seyahatini anlattığı "İstanbul ve Anadolu'ya Seyahat Günlüğü" adlı eseri aklıma geldi. Geçtiği yerlerde gördüğü, binek hayvanlarının iki tarafında küfelerde devşirme çocukların mütevekkil İstanbul yolculuklarını tasviri beni sarsmış, düşündürmüştü.)

Vişegrad, Bosna-Hersek Federasyonu'na dâhil Sırp Cumhuriyeti içinde... Vişegrad'da, Sırplar Boşnaklar ve Yahudiler bir arada yaşamışlardı. "Yaşamışlardı." diyorum. 1992-1995 savaşı dengeleri değiştirdi. Nüfusun yarıdan fazlası Müslüman'ken, şimdi çok az ev kalmış. Bu yazılarımda ölümden, katliamdan bahsetmek istemiyorum. Hep bunları hatırlamak kin büyütür, "Karşılığı ne zaman?" sorusunu akla getirir. Yine izler kolay silinmiyor. Anlatılanlar giderek efsaneye dönüşüyor. Müslüman tarafının "katliam" hikâyelerini dinledik, acılarını dinledik. Sırp tarafıyla da konuşmuştum. Neden onlar bana uğradıkları katliamı anlatmadılar? Olmadığı için mi? Mutlaka onların da hikâyeleri vardır. Müslümanlar katliama girişselerdi, bu katliam dünyaya duyurulur, karşılaştıkları Müslümanlara da hatırlatılırdı. Münferit hâdiselerin dışında yok herhâlde... (Drina'ya yarın devam.)

Yazarın Diğer Yazıları