İYİ Parti'den kadınlar gününde anlamlı çağrı

İYİ Parti'den kadınlar gününde anlamlı çağrı
İYİ Parti İzmir İl Başkanı Hüsmen Kırkpınar’dan 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Gününde Uygur kadınları için anlamlı çağrı. İYİ Parti İzmir İl Başkanı Hüsmen Kırkpınar, Doğu Türkistanlı kadınların maruz kaldığı insanlık dışı muamelelerden bahsedildi.

İsmail Aybars AKSOY / YENİÇAĞ İZMİR

İYİ Parti İzmir İl Başkanlığı, 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar günü münasebetiyle Doğu Türkistan’da ve dünyanın diğer yerlerinde zulüm gören tüm kadınlar için “Ayağa Kalkma Günü” sloganıyla Konak Cumhuriyet Meydanında bir etkinlik düzenledi. Günün anlamına ithafen, Doğu Türkistanlı kadınların maruz kaldığı insanlık dışı muameleleri kamuoyuyla paylaşmak amacıyla İYİ Parti İzmir İl Başkanı Hüsmen Kırkpınar tarafından basın bildirisi okundu.

İl Başkanı Hüsmen Kırkpınar’ın okuduğu basın bildirisinde şu ifadelere yer verildi.

“Çin, Doğu Türkistan’ı hâkimiyeti altına aldığı tarihten bu yana, Doğu Türkistanlılara yönelik etnik temizlik ve asimilasyon politikası uygulamaktadır. Çin Halk Cumhuriyeti’nin kuruluşundan bu yana 35 milyon Doğu Türkistanlı katledilmiştir. Çin’in günümüzde Doğu Türkistan’a uyguladığı sert politikaları devam etmektedir. Soydaşlarımız dinini yaşamanın ve kültürünü gelecek nesillere aktarmanın haklı mücadelesini vermektedir. Ancak, dünya soydaşlarımıza yapılan zulme tanıklık etmektedir. 8 Mart vesilesiyle başta Genel Başkanımız Meral AKŞENER ve Türk Dünyası ve Yurtdışı Türkler Başkanlığı olarak her fırsatta zulme karşı çıktık çıkmaya devam edeceğiz. Bugün, Doğu Türkistanlı kadınlar ve dünyada zulüm gören kadınlar için ayağa kalkma günüdür. Kadınlar gününde, Doğu Türkistanlı kadınlarımızın ne gibi muamelelere maruz kaldığını kamuoyu vicdanı önüne sermek istiyoruz.

"UYGUR TÜRKÜ KADINLARA KAMPLARDA İNSANLIK DIŞI MUAMELE YAPILIYOR"
Bugün, toplama kamplarında 12-13 yaşlarındaki kız çocuklarından 80’li yaşlara kadar her yaştan kadın bulunmaktadır. Cezaevlerinde, gözaltı merkezlerinde ve toplama kamplarında, kadınlar fiziksel ve psikolojik işkencelere maruz kalmaktadır. Dayak, saçları kazıma, aç ve susuz bırakma, dinî inanca saldırma, aşağılama, konuşma yasağı, onur zedeleme, sağlığı ve temizliği ihmal etme, hijyenik olmayan ortamlarda kalmaya zorlama, tedaviden mahrum bırakma, vücut mahremiyetinin ihlali, çıplak bırakma, uzun süre sandalye veya yatağa zincirleme, elektrik şoku uygulama, anneliğe ve gebeliğe saldırı, cinsel istismar ve tecavüz gibi işkenceler bugüne kadar raporlanan işkence yöntemleridir. Kadınların bazıları bu işkenceler sırasında hayatını kaybetmekte ya da sakat kalmaktadır. Toplama kamplarında ölen kadın sayısının binleri bulduğu ifade edilmektedir.


Hapishanelerde ve toplama kamplarında Doğu Türkistanlı kadınlara yönelik tecavüz ve cinsel saldırılar korkunç boyutlardadır. Kamplarda Çinli polisler istediği kadınları seçmekte ve onlara cinsel saldırıda bulunabilmektedir. Kamplardan kurtulanların da tanıklıklarına istinaden, etnik kökenleri Uygur, Kazak, Türk soylarından ve Müslüman oldukları için Doğu Türkistanlı kadınlar, cinsel saldırı ve tecavüz sırasında vücutlarına şiddet uygulanmakta ve cisimlerle tecavüze maruz kalmaktadırlar. Sadece toplama kamplarında değil evlere yerleştirilen ve aynı yatağı paylaşmaya zorlanan kadınlar da tecavüze maruz kalmaktadır.

Toplama kamplarından kurtulabilen kadınlar, kamplarda herkese Çin Komünist Partisi’ni öven Çince kitapçıklar dağıtıldığını, bunların okunması ve ezberlenmesinin istendiğini, sürekli Çince ezberler yaptırılıp, marşlar dinletildiğini beyan etmektedirler. Çince bilmedikleri için marşları söyleyemeyen bazı kadınların işkenceye maruz kaldığı bu korkuyla, ezber yapmanın da tam bir eziyete dönüştüğü ifade edilmektedir. 
Uygurlar yaş, cinsiyet fark etmeksizin bulundukları şehirlerden alınarak uzak bölgelerde zorla ve ağır şartlarda çalıştırılmakta iken toplama kampları ise tam bir köle işçilik sistemine dönüştürülmüştür. Araştırmalara göre, 2017’den 2019’a kadar sadece bu iki sene içinde Çin’in iç bölgelerindeki fabrikalara Doğu Türkistanlı Uygur ve Kazaklardan oluşan 80 binin üzerinde insanın taşındığı belirlenmiştir. Bu fabrikaların 80’den fazlasının tanınmış küresel markaların tedarik zincirinde bulunan fabrikalar olduğu da ortaya konmuştur. Uluslararası kuruluşlar, milyonları bulan insanın Doğu Türkistan’dan Çin’e köle işçi olarak taşındığını tahmin etmektedir.
Doğu Türkistanlı kadınlar, planlı ve demografik yapıyı Çin politikasına göre dizayn edecek şekilde doğum kontrolü uygulamalarına, zorla kürtaja ve kısırlaştırma müdahalelerine maruz bırakılmaktadır. Bu müdahaleler sırasında hayatını kaybeden, sakat kalan ya da psikolojik travmalar sebebiyle yıkıma uğrayan kadınlar söz konusudur. Birçok bebeğin yaşamına son verilirken anneler de bebeklerini dünyaya getirme haklarından mahrum bırakılmaktadır. 

Doğu Türkistanlı ailelerin evlerine zorla Çinli memurlar veya erkekler yerleştirilmekte ve bu kişiler bir yandan tüm aile yaşamını denetlemekte ve aile içindeki kadınlarla rızaları dışında birlikte olmaya zorlanmaktadır. Mahremiyetin bu kadar pervasızca kitlesel uygulaması insanlık tarihinde nadir görülmüştür. 
Doğu Türkistanlı Müslüman kadınların Han Çinlileriyle evlendirilmesi Çin Hükümeti tarafından baskı ile uygulanan bir projedir. Doğu Türkistanlı kızlar ya bu evliliği kabul etmekte ya da toplama kampına götürülmektedir. 
Müslüman Doğu Türkistan halkının namaz, oruç vb dini ibadetlerini gerçekleştirmesi, İslami kıyafet olan başörtüsü, dini eğitim, ibadet yerleri ve Kuran-ı Kerim’in yasaklanması dahil sistematik bir şekilde inanç özgürlüğü ihlaline maruz kalmaktadır.
Çin’in yakın zamana kadar sakladığı tüm ihlalleri artık gizleyemediği, her ne kadar kontrol dışı iletişimi tamamen yasaklamış olsa da bir şekilde toplama kampları ve yaşananlar artık deşifre olmaktadır. Elde edilen ve yukarıda izah edilen verilere bakıldığında tüm bunların yoğun ve bireysel ihlaller olarak tarifinden ziyade sistematik bir şekilde bir halkın yok edilmesi yani uluslararası hukukta tarif edilen “soykırım” suçunu oluşturduğu ortadadır. Bu suçların mağdurları da en yakıcı ve acı şekliyle “kadınlar”dır. Toplama kamplarında tutulan her beş kişiden ikisi kadındır. 
8 Mart 2022 Dünya Kadınlar Günü’nde Doğu Türkistanlı, Uygur ve diğer etnik kökenli kadınların yaşadığı zulmü durdurmak ve Çin yönetiminin işlemiş olduğu bu suçlara dikkat çekmek için tüm dünya kadınlarını dini, ırkı, dili ne olursa olsun “ayağa kalkmaya ve dikkat çekmeye davet ediyoruz. Bu duruş öncelikle sistematik suç yerleri olan hukuksuz, insanlık dışı “Çin Toplama Kampları”nın kapatılması, Çin tarafından Doğu Türkistanlı kadınlara yönelik suçların önlenmesi ve kadın ve çocukların serbest bırakılması çağrısıdır. Biz İYİ PARTİ olarak her fırsatta bu çağrıyı zulüm sona erene kadar duyurmaya devem edeceğiz. Uygur Türkleri Yalnız Değildir!”