"Kadın" ayağa kalk!

Yazıyı aslında;

"Ege'deki Murat adlı Hocaefendi'den beklediği ilaçlar gelmediği için psikolojisi artmış(!) haldeyken", "anne-babaların olduğu otobüste(!)", "yaşam alanına yakışmayacak şekilde şort giyen ve insanların şehvet duygusunu kabartacak şekilde müstehcen oturan bayan(!)"a

 "doğru otur" deyince, aldığı "sana ne" manasındaki cevabı "hazmedemeyip(!)"  kadına tekme atan şahsın şu dumur etkili savunmasına dair yazacaktım.

Ancak, söz konusu tekme suratının orta yerinde patlayan mağdur/şikayetçi genç kadının aynı duruşmada verdiği ifadeyi okuyunca caydım!

***

"Otobüse bindiğimde elimdeki poşetleri bacağıma koyduğumu biliyorum..."

"Bacaklarım kapalıydı..."

Sanırsınız hâlâ üstten üstten konuşan, olay günü kalabalığı galeyana getirmek için "cünüp etti otobüsü, bunların kafalarını ezmek lazım" linç liderliğine soyunduğu anlatılan tekmeci değil de o oturuyor "sanık sandalyesinde; bildiğiniz  "savunma" yapıyor.

Çünkü "sanık" değil "kadın ayağa kalk" diyor şuuraltı.

***

Elinde poşet olmasaydı ne olurdu Ayşegül'üm?

Bacağını kapatmaya çalışmasaydın o poşetlerle ne olurdu?

Sen niye, neyin hesabını veriyorsun?

"Şort giydiyse tekmeyi hak etmiştir" diye bir ceza mı var yasalarımızda?

***

Yazık olmasın geçen yıllara...

-----

Serde az biraz sanat tarihçiliği olduğundan aşina olduğum isimlerdi ama bilmiyordum bu şahane hikayeyi:

Prof. Dr. Fahri Işık ve Prof. Dr. Havva İşkan Işık...

İkisi de bu topraklara adamışlar ömürlerini; toprağa dediysem kafiye, edebiyat olsun diye değil. Büyük dedesi, üç kardeşiyle birlikte Allahu Ekber Dağları'nda şehit olan Fahri Hoca "biz bu toprağı sevmede yarışırız hep; bu topraklarla özdeşleştiğimizden başarılıyız" diyor; arkeologlar, yani sahiden "toprak" işleri. Toprağın sakladıklarını bulup çıkarıyor, dünü yarına kavuşturuyorlar...

Ama işte bu arada kendileri "kavuşmayı" atlamışlar!

1980'de tanışmışlar, birlikte sayısız kazıya katılmışlar, sayısız "hazine"nin keşfine -ki en özellerinden biri şüphesiz Patara- birlikte imza atmışlar ve tam 18 yıl sonra Fahri Hoca "Evlensek iyi olacak galiba" demiş Havva Hoca'ya...

Hikayelerini yazan Doğan Haber Ajansı muhabiri "Havva Hoca'ya nasıl aşık oldunuz?" diye sorunca, "Neden daha önce aşık olmadın diye sor bu soruyu" diye düzeltmiş Fahri Hoca:

"Aynı siperde yan yana duran asker gibi olduk ama öyle bir ortamda göremedim Havva'yı. Yazık olmuş bekar geçen yıllara. Daha önce de evlenebilirmişiz. Aklımıza gelmemiş. Neden aklımıza gelmemiş? Çünkü Patara'yla evlenmişiz..."

Kıssadan hisse diyelim mi;

Her neyse "dava" bellediğin, uğruna "askerlik" de iyi güzel ama, geriye dönüp "yazık olmuş geçen yıllara" dememek de aynı derecede mühim galiba...

O zaman, "yaşamak" lazım...

O zaman, ümidini kesmeden önce kulak vermek lazım büyük ustaya;

"Kader deme, kaderin de üstünde bir kader vardır" belki de!

***

Yargıtay 16. Ceza Dairesi, temyize gönderilen İzmir Askeri Casusluk Davası'nda verilen "bütün sanıklara beraat" kararını onadı. Yarın öbür gün başbakan, cumhurbaşkanı yahut bir bakan çıkıp da "Askeri Casusluk Davası sapına kadar gerçekti" demeyecekse, kumpas mağduru aileler gönül rahatlığıyla sevinebilirler mi? Bitti değil mi?

Yeni sürprizler gizlemiş midir heybesine konjonktür hazretleri?

***

Hidooo... Hüloğğğ... Aboo...

-------

Türk basketbolunun "pırlanta"sı gibiydi; hep birlikte alkışladık sportif başarılarını... Hep birlikte göğsümüz kabardı. Hep birlikte gözlerimiz yaşardı; "millî"lerimiz için sevinebildiğimiz zamanlardı...

Bir;

Böyle bir özgeçmişe rağmen Basketbol Federasyonu'na "Cumhurbaşkanı Danışmanı" olarak aday olup da "kazanmak(!)" alkışlanır bir başarı mı? Başarı sayılır mı?

İki;

Böyle bir özgeçmişe rağmen kariyerini "doping gerekçesiyle 20 maç ceza" gölgesiyle tamamlayan bir sporcuyu "federasyon başkanlığı"na getirdiniz getirmesine de, ne diyecek olimpiyatlara, dünya şampiyonasına, Avrupa şampiyonasına uğurladığı sporculara "ben ettim siz etmeyin" mi?

***

GÜNÜN SORUSU

-----

"Dopinge toleransım sıfır" iddiasındaki Gençlik ve Spor Bakanı Çağatay Kılıç, Hidayet Türkoğlu'nun yeni görevinden dolayı kutlayıp, "başarılarının devamını(!)" dilemiş midir kendisine?

Yazarın Diğer Yazıları