Kadın böyle umacı gibi kalır mı?

Kadın böyle umacı gibi kalır mı?
Ben bir defa söz verdikten sonra ondan şüphe etmeğe kimsenin hakkı yoktur.

“Sizden olan bir kişiye, sizden fazla önem vermek, her şeyi milletin bir bireyinin kişiliğinde odaklaştırmak, geçmişe, bugüne, geleceğe, bütün bu zamanlara ait bir toplumun sorunlarının aydınlatılması ve belirtilmesini yüksek bir topluluğun tek bir kişisinden beklemek elbette ki lâyık değildir, elbette ki gerekli değildir. 1925” (Atatürk'ün M.A.D., s. 19-20)

“Yabancı ülkelere veya uluslararası konferanslara giden arkadaşlarına söylediği bir söz:

- Sesiniz benim sesimdir, unutmayınız!” (Falih Rıfkı Atay, Çankaya, 1969, s. 549)

***

Halk adamı Atatürk

“Ben düşündüklerimi, sevdiklerime olduğu gibi söylerim. Aynı zamanda gerekli olmayan bir sırrı kalbimde taşımak kudretinde olmayan bir adamım. Çünkü ben, bir halk adamıyım. Ben düşündüklerimi daima halkın önünde söylemeliyim. Yanlışım varsa halk beni yalanlar. Fakat şimdiye kadar bu açık konuşmada halkın beni yalanladığını görmedim.
1937” (Ulus gazetesi, 20. 3. 1937)

Atatürk ve sağduyu

“Ben, ancak daha iyisini yapabildiğim şeyi bozabilirim; yapamayacağım şeyi de bozmam.” (Atatürk'ten B.H., s. 86)
“Ben bir defa söz verdikten sonra ondan şüphe etmeğe kimsenin hakkı yoktur. 1930” (Fethi Okyar, S.C.F.J.N.K., s.49)

***

Benim yaşamım başka türlü düzenlenmiştir...

***

“Ben o adamım ki ordunun memleketi, milleti muhakkak bir sonuca götürebileceği noktalarda emir veririm. Fakat bilim ve özellikle sosyal bilim alanına giren işlerde ben emir vermem. Bu alanda, isterim ki bana bilginler doğru yolu göstersinler. Onun için, siz kendi biliminize, kültürünüze güveniyorsanız, bana söyleyiniz. Sosyal bilimin güzel yönlerini gösteriniz, ben izleyeyim. 1923 (Ahmet Cevat Emre, İki Neslin Tarihi, s. 316)

Evlilik ve çocuk sevgisi

“Ben, sadece evlenmek için evlenmek istemiyorum. Vatanımızda yeni bir aile yaşamı yaratmak için önce kendim örnek olmalıyım. Kadın böyle umacı gibi kalır mı? 1923” (İsmail Habib Sevük, Atatürk İçin, s. 25)
“Yaşam kısadır. Bunu kutlama ve taçlandırma için, insanların genellikle uygun gördükleri yol evliliktir. Bu genel kurala uymayanlar, pek sınırlı ve benzerleri azdır. Bu kural dışını oluşturanlar da, esas kuralın fenalığından değil ve fakat tersine bu güzel kurala inanmadan kendilerini alıkoyan sebeplerin etkisinde kaldıklarından, belki evlenmiş olmaktan korktuklarından fazla mutsuz olanlardır. İnkâr edilmez bir gerçektir ki insanlar, yaşam, kadınsız olamaz. Evli olanlar, yaşamın vazgeçilmezini temin etmiş ve bütün düşünce ve isteklerini bir maksat, bir meslek, bir amaca yöneltmiş olur. Ancak talih, eşlerin ruh ve kalplerini iyi geçindirsin! 1914” (Salih Bozok-Cemil S.Bozok, Hep Atatürk'ün Yanında, s. 172)

“Yeni evlenen bir kişinin gönlü yaşam, aşk ve mutluluk duygularıyla doludur. Bu, en değerli bir zamandır. İnsanlar, yaşamında bu parlak ve sevinçli dakikaları, ölünceye kadar hep aynı şekilde duygulanarak pek önemli ve yaşamı için tarihsel bir olay olarak anar. Ben, bunu denemedim; fakat az çok yaşamı ve insanları incelediğim için bu sonucu buldum. Yaşamın çeşitli yönlerinden birkaçını görenler, evlendikten sonra keşfedilmemiş yönlerini de ister istemez gözlemlerler. Bu gözlemleme, pek tatlı olabildiği gibi pek acı da olabilir.
1914” (Salih Bozok-Cemil S. Bozok, Hep Atatürk'ün Yanında, s. 171)