Kadın gazeteciye 60 yaşında otizm teşhisi konuldu

Kadın gazeteciye 60 yaşında otizm teşhisi konuldu
Olmaz demeyin, oluyor. Gazeteci Sue Nelson'a geç yaşta otizm teşhisi kondu. Bu teşhis onun çocukluğundaki bazı alışkanlıklarını ve tercihlerini tamamen yeni bir gözle değerlendirmesini sağlayacak.

“Çocukken kimse otizmli olduğumu bilmiyordu ama geriye dönüp baktığımda bir dizi duyusal ipucu vardı. Yumuşak kumaşları sürekli okşama veya kum tanelerini parmaklarımın arasından kaydırmanın yanı sıra, dönmeyi ve hafifçe öne arkaya doğru sallanmayı da müthiş rahatlatıcı buluyordum.” Bu sözler Gazeteci Sue Nelson’a ait. Nelson baınan geçenleri şöyle özetledi:

“ 60 yaşında bana otizm teşhisi konulduğunda, kumaş okşama, oyuncaklarla oynama şekli, belirli yiyeceklerde ısrar etme gibi bazı çocukluk davranışlarımı daha iyi anlamaya başladım. Kendi kendime, otizmli çocukların dünyayı nasıl deneyimlediklerini anlamaya ve potansiyellerini gerçekleştirmelerine, arkadaşlıklar kurmalarına, hayattan zevk almalarına yardımcı olmak için nasıl kullanabiliriz diye sordum?”

Bazı bilimsel araştırmalar, uzun zamandır bir gizem olarak kabul edilen davranışlar hakkında ilginç yeni bilgiler ve giderek artan kanıtlar sunuyor. Otizm Dünya Sağlık Örgütü''ne göre her 100 çocuktan birini etkiliyor. Beyindeki farklılıklardan kaynaklanan gelişimsel bir durum olan otizm, kişinin bilgiyi nasıl özümsediğini, işlediğini ve nasıl yanıt verdiğini etkileyebiliyor. Amerikan Psikiyatri Birliği''nin kılavuzunda, bu spektrum 1, 2 ve 3. seviyelere ayrılıp, 3''üncü seviye otizmliler için "büyük desteğe" ihtiyaç olduğu belirtiliyor. Bu kategoriler içinde, bazı ortak özelliklerin yanı sıra çok çeşitlilik gösteren ihtiyaçlar ve deneyimler yer alıyor. Otizmin ortak bir özelliği olan salınmalar bu tür ritmik tekrarlayan eylemler, kendi kendini uyarıcı davranış veya tekrarlanan beden hareketi olarak bilinir ve el çırpma, ayak sallama ve parmak sallama gibi hareketleri de içerebilir.

Nelson şunları söyledi:

“Ben bugün bile mağazalarda kaşmir veya suni kürk giysileri okşamaktan kendimi alamıyorum ve toplum içinde birinin dayanılmaz yumuşaklıktaki paltosunun arkasına gizlice dokunuyorum. Ayrıca ara sıra vücudumu da sallıyorum, ama bunu sadece kendi başımayken yapıyorum, çünkü gören çoğu kişiyi rahatsız ettiğini biliyorum. Tekrarlanan beden hareketi başkalarına anlamsız ve hatta rahatsız edici gelebilir. Bunu değiştirmeyi veya azaltmayı amaçlayan çeşitli tedaviler var. Ancak otizmle ilişkili birçok davranışta olduğu gibi, bunu yapan kişi mutlaka sizin düşündüğünüz şeyi yaşamıyor olabilir.”

Portsmouth Üniversitesi''nde gelişim psikoloğu olan ve kendisine 13 yaşında otizm teşhisi konan Steven Kapp, "Bu tekrarlanan hareket yatıştırıcı bir şey ama ''psikiyatrinin İncil''i'' olarak kabul edilen en son kılavuzda [Amerikan Psikiyatri Birliği] bile bu tür davranışlar amaçsız olarak değerlendiriliyor" diye açıklama yaptı ve şunları aktardı:

"Bence pek çok araştırmacı, insanların neden bu davranışlarda bulunduğunu anlamakta zorlanıyor. Son yıllarda diğer araştırmacılar da otizmli insanların kendi deneyimlerine ilişkin görüşlerinden daha fazla yararlanmaya çalışıyor. Bu değerlendirmeler, çevrelerindeki kişilerin izlenim ve yargılarından çok farklı olabiliyor.

Mesela, dışarıdan gözlemciler el çırpma gibi tekrarlanan bazı hareketleri tehlike sinyali olarak yorumlayabilir. Oysa 2015''te otizmli kişilerle yapılan bir ankete katılanların yüzde 80''i, tekrarlanan hareketlerden hoşlandıklarını söylüyordu.”

Kapp, stimülasyon olarak adlandırdığı bu hareketlerin toplum içinde yapılması olasılığının düşük olduğunu, çünkü diğer insanların genellikle anlamayıp kişileri bu yüzden damgaladıklarını belirtti ve şunları söyledi:

“Aslında, birçok otistik çocuk "yemek seçici" olarak bilinir. Geniş bir çalışmada, her 10 çocuktan yedisinin atipik yeme davranışlarına sahip olduğu ve çoğunun sadece belirli yiyecekleri yediği görüldü. Araştırmalar ayrıca otizmli çocukların tatlara, kokulara ve kıvama karşı son derece hassas olduklarını gösteriyor. Bu da duyusal algı meselesi ve benim için de geçerli bir durum. Sadece otizmlilerin değil, pek çok insanın yemekler konusunda tercihleri ve tiksintileri olsa da otizmli kişilerde bu tür duyusal deneyimlerin ve duygusal düzenlemenin nasıl birbirini etkilediği hala tam olarak anlaşılamıyor.”

İlgili Haberler