Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Serap BESİMOĞLU

Serap BESİMOĞLU

Kadınlar, kadınlarımız!

Dünya Kadınlar Günü bugün kutlanıyor. Hak, özgürlük, eşitlik üzerine birçok panel düzenleniyor, konferanslar veriliyor, kadın federasyonları yürüyorlar vb.

Bugüne nerelerden gelindi?.. Tarihin tozlu sayfalarına şöyle bir göz atarsak 8 Mart 1857 yılında ABD’nin New York kentinde tekstil fabrikasında zor şartlar altında çalıştırılan kadınların isyanı sonucu bir başkaldırı hareketi başlar. Fabrika’ya kapatılan 100’ün üstünde kadın istem dışı çıkan bir yangında hayatını kaybeder. Bu üzücü olay yıllar sonra haklarını arayan tüm kadınların çığlığı olur. 8 Mart Kadınlar Günü ülkemizde de 1921 yılından bu yana “Emekçi Kadınlar” adı altında kutlanmaya başlanır. Tüm kadınların ortak isteği neydi peki?.. Ayrıcalıklı veya üstün olmak değil, karşı cinsle hayata karşı eşit haklara sahip olmak!

BM Genel Sekreterliği’nin raporlarına göre; kadına uygulanan şiddetin dünyada en yaygın, ancak
en az cezalandırılan suç olduğu ortaya konuyor. Yine araştırmalara göre dünyanın birçok yerinde ve ülkemizde kadın fuhuşa zorlanıyor. Üstelik sayıları hiç de az değil. Yılda 700 bin ile 4 milyon arasında. Cinsel kölelik düzeninden elde edilen gelirse hesaplamalara göre 12 milyar dolar civarında.

Yine birçok araştırma ortaya koyuyor ki; dünya yüzeyinde 15 ile 45 yaş arası kadınlar kanser, sıtma, trafik kazası ya da savaşlardan ziyade erkek şiddetinin sonucu hayatını kaybediyor, çoğu da sakat kalıyor. Bence tüm bunların en önemli sebeplerinden birisi kadının eğitimsiz ve cahil bırakılmış olması.

Yine istatistikler üzerinden gidelim. Okuma yazma bilmeyenlerin oranı yüzde 32, yüzde 50’si hiç okula gitmemiş. Doğal olarak eğitilmemiş, çaresiz bırakılmış insanların, hak ve hürriyetine kavuşması oldukça zor. Örneğin; erken yaşta evlendirilen kadının okuma ve sosyal yaşamda bir birey olarak yerini alma özgürlüğüne daha çocuk yaşta istemi dışında el konuyor. Eğitimsiz ve meslek sahibi olmayışı beraberinde sorunları getiriyor. Evden kovuluyor, şiddet görüyor bunu takiben yoksulluk geliyor. Kadın çaresiz ve yalnız bırakılıyor. Töre gereği çıktığı evine de çoğu zaman dönemiyor, ona sorulmuyor zaten; kocası da terk ettiğine göre mutlaka bir yanlışı var gözüyle bakılıyor. Korunup sığınacağı bir yer de yoksa vay haline bu sefer fuhuş bataklığına sürükleniyor. Bunalım, yokluk ve çözümsüzlük... Sonraki başlık malum; “kadın intiharı” ya da “töre cinayeti” vb. Aile içi şiddet, tecavüz ve ensest ilişkiye zorlanan kadın sayısı da oldukça fazla. Peki ne yapmalı; öncelikle kadınların günleri sadece çiçekle, sözle değil, sahibi oldukları hakları kendilerine iade edilerek önemsenmeliler.

Kadın okutulmalı, eğitim almalı, ister doğuda, ister batıda kadın söz sahibi olmalı. Unutmayalım ki, kadınlar ana, kadınlar ilk öğretmen... Cephede savaşan, tarlada çalışan, çağdaşlığın belirlenmesinde, her alanda büyük çaba sarf edenler yine bizim kadınlarımız. Usta şairimizin sözleriyle günümüz kutlu olsun diyorum.

KADIN
Kimi der ki kadın
uzun kış gecelerinde yatmak içindir.
Kimi der ki kadın
yeşil bir harman yerinde
dokuz zilli köçek gibi oynatmak içindir.
Kimi der ki ayalimdir
boynumda taşıdığım vebalimdir.
Kimi der ki hamur yoğuran
Kimi der ki çocuk doğuran
Ne o ne bu ne döşek ne köçek
Ne ayal ne vebal
O benim kollarım bacaklarım başım
Yavrum, annem, karım, kız kardeşim.
Hayat arkadaşımdır.
                    Nâzım HİKMET

Yazarın Diğer Yazıları