Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Mevlüt Uluğtekin YILMAZ

Mevlüt Uluğtekin YILMAZ

Kadınları öldüren bir coğrafya

Sevgili Okuyucum,

11 Ekim Dünya Kız Çocukları günü için geçmişte yazdığım bir yazıyı tekrar sizlere sunuyorum.

Kadınların erkekleri öldürmesi, -yurdumuzda hatta tüm dünyada- çok ender rastlanan bir olay... Ama erkeklerin kadınları öldürmesi, özellikle yurdumuzda çokça rastladığımız bir vahşet! Daha geçenlerde bir iğrenç maganda, Özgecan'ımızı yaşamdan kopardı aldı...

Açıkça konuşalım; biz erkeklerin, kadınlardan üstün olan sadece bir özelliğimiz var; o da -beyin gücümüz değil- fizikî gücümüz! Hemcinslerim beni hoş görsünler; bizim kaba güç üstünlüğümüz yanında kadınların bizden üstün olan pek çok özellikleri var...

Onlar ortalama olarak erkeklerden 6-7 yıl daha fazla yaşarlar ve onlar biz erkeklerden çok daha güçlü belleğe (hafızaya) sahipler; hiçbir şeyi unutmazlar. Özellikle kendilerine yapılan bir olumsuzluğu, unutmuş gibi görünürler; ama ömür boyu hiç unutmazlar.

Kadınlar! Onlar insanlık ailesinin temel direği! Onlar Tanrı'nın bir mucizesi...

Çağlar ötesindeki insanlık, kadınları Tanrı olarak görüyordu. Nitekim yurdumuzda heykeli bulunan Kibele, Frigler'in 'bereket ve üretkenliğin' Tanrısı idi.

Ama 21. yüzyılda biz onları öldürüyoruz... Niçin öldürüyoruz? Yanıtımız şunlar: "Benden ayrılmak istedi", "(Sürekli dövdüğü için) "Evden kaçtı.", "Tecavüz etmeme direndi", "Bana 'artık seni sevmiyorum' dedi" gibi sözler... Oysa bu cümleler, bir kadının gerektiğinde -çok doğal hakkı olarak- söyleyebileceği sözler.

Kadınları sadece -akıl ve mantık özürlü- kocaları değil; babaları, kardeşleri de öldürüyor; hem de doğan çocuğu ile beraber! Bu ilkellik Güneydoğu'nun bir kuralı... Bu vahşetin adına -Kürtçe değil de- Türkçe bir ad koymuşlar: Töre! Güneydoğu'da -özellikle kırsal kesimde- bir kız ailesinin rızası olmadan, bir delikanlıyla kaçmışsa; baba ve erkek kardeşler onların peşine düşer. Türkiye'nin en uzak yerinde de olsa, onları kesinlikle bulurlar. Genellikle kızın kocasına dokunmazlar. Kızları hamile ise, -sözde 'dindar' olduğu için- çocuğun doğumunu beklerler. Doğum gerçekleştiğinde kızlarını da, çocuğunu da öldürürler...

Ve bir olay... 11 Ocak 2011'de memleketim Yozgat'ın Sorgun İlçesi'nde oluyor. Arkadaşımız Yusuf Alan'ın oğlu Serhat Alan, Şanlıurfa'nın Birecik ilçesinin Aslanlı Köyü'nden Hacer Aslan adlı kızımıza âşık oluyor. Kız, ailesinin vermeyeceğini bildiği için Yusuf'la kaçıp evleniyorlar. Sorgun'da yaşamaya başlıyorlar. Kızın babası -sanki affetmiş gibi- kızını ziyarete geliyor. Bakıyor ki kızı hamile. Tekrar memleketine gidiyor. Hacer kızımız bir erkek çocuk doğuruyor. Adını Batuhan koyuyorlar. Kızın babası, çocuğun 3 aylık olmasını bekliyor. Kızın kocası iş için Ankara'ya gittiğinde, baba Sorgun'a geliyor ve kızı Hacer'i, 3 aylık torunu Batuhan'ı -sözde 'töre' gereği- boğarak öldürüyor... Evet, biz kadınlarımızı uydurma bir töre gereği için de öldürürüz!

Sevgili okuyucum, şimdi size tarihî bir-iki söz edeceğim... Bir kesin gerçek var ki, eski Türklerde kadın öldürmenin uğursuzluk getireceğine inanılırdı. Kadın öldüren kişi derhal obadan kovulurdu. Kadınlara tecavüz edenler; ya öldürülür; ya da gözlerine mil çekilirdi. (Hapishanelerde beslenmezdi!) Ebul Gâzi Bahadır Han, Şecere-i Terakime (Türklerin Soy Kütüğü)'nde Türk kadınlarının devlet yönettiğinden söz eder. (Bu doğrudur; çünkü Altınordu Hanı Özbek Han başkent dışına çıktığında eşi Taydula Hanım devlet mührüyle Yarlığ (ferman) yayımlardı. Bunun öyküsünü bir ara bu sütunda sizlere sunacağım.)

Bir başka gerçek... Bir diğer adı Temuçin olan Cengiz-Çingiz Han (1167-1227)'ı bilirsiniz. Acımasız bir lider... Çin denizinden Mısır'a kadar bir bölgeye -çocuklarıyla- hükmeden bir irade... İşte bu Cengiz Han henüz gençlik çağındayken eşi olan Börte (Cengiz Dağcı'ya göre Bortay)'yi, komşu Merkitler kaçırırlar. Cengiz Han, eşinin kaçırılmasına çok üzülür. Henüz güçlü değildir. Bir süre sonra dost bir kabileden destek alarak Merkitlere saldırır ve eşi Börte'yi kurtarır. Kurtarır ama eşi dokuz aylık hamiledir! Çocuğun kendisinden olmadığı bellidir. Fakat eşini incitmez. Doğan çocuğa Cuci-Cuçi (Moğolca'da 'dışarıdan gelen; kim olduğu bilinmeyen' demektir.) adını verir ve Cengiz Han, Cuci'yi diğer çocuklarıyla bir tutar... Yıllar sonra da Cuci'nin oğlu Batu Han, Altınordu Devleti'ni kuracaktır...

Bizler; kadınlarımıza, tarihteki atalarımız kadar değer bile veremiyorsak; bu ayıp bize yeter!

Esen kalın efendim.

Yazarın Diğer Yazıları