Kalenin içten fethi

Türkiye büyük bir bedel ödüyor. Türk insanı kandırıldı. Zaman geçince neden, niçin kandırıldığını daha iyi idrâk edecektir.

Çağdaş Hasan Sabbah'la karşı karşıyayız. Kişiye kayıtsız şartsız inanmanın, bey'atın bizi nereye sürüklediğini hep beraber görüyoruz.

İnsanlarımızın kandırılması bir tarafa, araya nifak sokulmuş, hepimiz birbirinden şüphe eder duruma getirilmiş, "dış düşman"ın iştahı kabartılmıştır. Darbe bertaraf edildi ama, parçalanmış ordu nasıl onarılacak?

Pek çok insan işten atıldı. Kim suçlu, kim suçsuz belirsiz. Sen niye onlara selâm verdin, sen niye onların gazetelerinde yazdın, sen niye hastahanelerinde, sen niye okullarında çalıştın?!.. Şüphenin sınırı yok... Tezviratçılara gün doğdu.

Devleti yönetenlere büyük iş düşüyor. Şahsî kin gütmeden basiretle, sabırla meseleyi halletmeye çalışmalıdırlar.

Çok önce yazdığım gibi, cemaatler, tarikatler siyasî alandan kesinlikle çıkarılmalıdır. Hatta hepsi takibata uğratılmalıdır. Kimse kendisini dinin merkezi göremez!

Hasan Sabbah ve F. Gülen arasındaki müthiş benzerlikten bahsediyoruz. F. Gülen, Türkiye'de Alamut kuramadı; gitti Pensilvanya'da kale gibi bir yer edindi. Orası onun Alamut'u... Belki 10 yıldır o "kale"nin içinde... Hiç dışarı çıkmıyor. Hasan Sabbah da öyleydi... 34 yıl hiç dışarı çıkmadan, ölene kadar Alamut kalesinde yaşamıştır. Hayatı da mütevazıdır. Kendisince yanlışlıklarını gördüğü iki oğlunu öldürtmüştür... Hatta kızlarını kale dışında, daîleriyle birlikte, halkla iç içe olduğunu göstermek için, tarlalarda çalıştırtmıştır.

Etrafında her zaman bir ilim halkası mevcuttu.

Hasan Sabbah Alamut kalesini, içten fethetmiştir. Hikâyesi kitabımızda yazılı... İsmailî daîlerini (propagandistlerini) göndermiş ve kaledeki askerleri kazanmış, dışarıdan kendisine bağlı askerleri içeri sokmuş, başka bir isimle kendisi de içeride yaşamaya başlamış, kale komutanı işin farkına vardığında iş işten geçmiştir.

Çağdaş Hasan Sabbah'la ne kadar çok benzerlik var... Koskoca generaller ram ediliyor, kimsenin ruhu duymuyor!

Hasan Sabbah dini kendisine göre yorumladı... Çizgisi Nizarî İsmailîler çizgisi ama öğretileri kendisine özgü...

Fatimîler, Fatimîler arasında bölünmeler, Hasan Sabbah ilişkisi... Çok ayrıntı var. Asıl suikast timlerinden bahsetmek lâzım. Hasan Sabbah Selçuklu komutanlarını ve Sünnî Arapları hedef almış, devlet adamlarını, tanınmış âlimleri yok etmiştir.

Nasıl fedaî yetiştirdiğine dair bir örnek:

Selçuklu Sultanı Melikşah, Hasan Sabbah'a bir elçi gönderir. Yaptığı kötülükleri sayarak kendisini itaate davet eder. İlim ve devlet adamlarına karşı suikastlerden vazgeçmesini söyler.

Hasan Sabbah, sultanın elçisine kendi gücünü göstermek ister. Bir emirle, yanındaki fedaînin biri hançerini çekip boğazını keser, bir diğeri de kendisini surdan aşağı atar. Sonra dehşet içinde kalan Melikşah'ın elçisine dönerek: "Git sultanına söyle bana bu şekilde itaat eden 20 bin adamım vardır." der.

Darbe teşebbüsünü nasıl izah edeceğiz? Başından beri bir intihar olduğunu yazdık. İşte Hasan Sabbah örneği.

Hasan Sabah'ın Melikşah'la mektuplaşmalarından bahsetmeye sıra gelmedi.

F. Gülen, Abdullah Gül, R. T. Erdoğan mektuplaşmamışlar mıydı! Onu da vereceğiz.

Yazarın Diğer Yazıları