Kalp hastalığı riskini artıran gen bulundu

Kalp hastalığı riskini artıran gen bulundu
Kalp hastalığı riskini artıran gen bulundu

Amerikalı araştırmacılar, bu farklı gene sahip kalp hastalarının kalp krizi veya ölüm riskinin yüzde 38 arttığını ortaya çıkardı

Amerikalı araştırmacılar, bu farklı gene sahip kalp hastalarının kalp krizi veya ölüm riskinin yüzde 38 arttığını ortaya çıkardılar.

 

ABD’deki çalışmaya göre, kişiye uygun tıbbi yaklaşımlarla, farklı gene sahip oldukları için en büyük risk altında olanlara psikolojik ya da ilaç tedavisinde bulunarak daha iyi sonuçlar alınabilir. İngiliz Kalp Vakfı, çalışmanın stresin kalp hastalığı riskini doğrudan artırabileceğinin yeni bir kanıtı olduğunu söylüyor. Duke Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden bir araştırma ekibi, insan genomundaki tek bir DNA harfi değişikliğini inceledi. Bu değişiklik stresin etkilerine karşı daha savunmasız olunmasıyla bağlantılı. Yedi yıl süren izleme sonucunda, yaş, obezite ve sigara gibi faktörler de dikkate alınarak, bu genetik değişikliğin kalp krizi veya ölüm riskini yüzde 38 artırdığı saptandı. Stres yönetimi teknikleri ve ilaç tedavilerinin, kalp krizinden ölüm ve krizin yol açtığı sakatlıkları azaltabileceği belirtiliyor. Risk grubunu belirlemede ilk adım Duke Üniversitesi Tıp Fakültesi’ne bağlı Davranışsal Tıp Araştırma Merkezi müdürü Dr.Redford Williams, bu çalışmanın kardiyovasküler hastalık riski yüksek kişileri belirleyen genetik varyantları bulmaya yönelik ilk adım olduğunu söyledi.

 


Erken müdahale

Araştırmacılar, genetik değişimi olan insanları belirlemenin, kalp krizi ya da ölüm riski yüksek olan kalp hastalarına erken müdahale yolunu açabileceğini belirtti. Araştırmaya konu olan
6 bin kalp hastası arasında, kadınların yüzde 3’ü ve erkeklerin yüzde 10’unda duygusal stresle baş etmeyi zorlaştıran genetik değişiklik belirlendi.

 


Baskı konusu

ABD’de yapılan bir araştırma, insanların baskı altındayken daha önce sanılanın aksine sadece aşırı yemek ya da alışveriş gibi kötü alışkanlıklara yönelmediğini gösterdi. Kişilik ve Sosyal Psikoloji dergisinde yayımlanan araştırmada, insanların baskı altındayken de, daha önce edinmiş oldukları spor yapmak ya da sağlıklı beslenmek gibi alışkanlıkları sürdürdüğü görüldü. Güney California Üniversitesi’nde yapılan araştırmada, 65 öğrencinin davranışları 10 haftalık bir süre boyunca incelendi. Araştırmanın amacı, insanların stres altındayken irade gücünü ne ölçüde kullanabildiklerini görmekti. Öğrencilerin baskı altında oldukları ve normalden az uyudukları sınav dönemlerinde, eski alışkanlıklarına daha sıkı sarıldığı görüldü. Yani kahvaltısını sağlıksız yiyeceklerle yapmaya alışmış öğrenciler, sınav döneminde çok daha fazla sağlıksız gıda tüketti. Ama sağlıklı yiyeceklerle kahvaltıya alışmış olanlar da, aynı şekilde alışkanlıklarını sürdürdü. Düzenli olarak spor yapanlar da, baskı altındayken daha çok spor yaptı.

 

Stresle baş etmenin yolları

BBC’nin İngiltere Laboratuvarı adlı test merkezinde düzenlenen yeni bir test, stres psikolojisine ışık tutmayı hedefliyor. Test, bazı insanların stresle gayet iyi bir şekilde başa çıkarken bazılarının neden strese daha yatkın olduğu konusunda yeni bir bakış getiriyor. Bu yaz psikolojik baskıya maruz kalacaklar sadece öğrenciler değil. Olimpiyatlara katılan atletler de hayatlarında önemli bir dönemi yaşıyor olacak ve birçoğu bunun yarattığı stresle başa çıkmakta zorluk çekecek. Örneğin, Sidney Olimpiyatları’na katılan İngiliz masa tenisçi, formunun zirvesinde olmasına karşın, oyun alanına girdiğinde nefesinin kesildiğini hissetti. Hemen herkes nefessiz kalmanın nasıl bir his olduğunu bilir. Belki final sınavlarımızda donup kalmış, romantik bir buluşmada dilimiz tutulmuş, ya da bir iş görüşmesinde zihnimiz tümüyle kapanmıştır. Bunlar neden yaşanır? Nefessiz kalmanın bilişsel sinir bilimi bakımından açıklaması oldukça ilginçtir. Bunu açıklamak için sokakta yürüme örneğini ele alalım. Normal koşullarda sokakta yürürken kimse yürümenin mekaniği üzerinde düşünmez; akşam yemeğinde ne yiyeceğimizi, toplantıda ne söyleyeceğimizi vs. düşünürüz. Ama farzedin ki iki yanı uçurum olan dar bir patikada yürüyorsunuz. O zaman adımımızı nasıl atacağımızı, ayağımızın hangi açıda ve hangi noktaya basacağını düşünmeye başlarız. İşte o zaman düşme ihtimalimiz de artar. İngiltere’nin Olimpiyat takımının performans sorumlusu Clive Woodward “Neyle karşılaşacağınızı bilmediğiniz bir yüksek stres ortamına girmek insanı olumsuz etkiler. Her şeyin kontrolünüz altında olması gerekir” diyor.

 


Ne yapmalı?

Beklenmedik bir şeyle karşılaşma riskini asgariye indirme yoluyla strese maruz kalma ihtimali de azalacaktır. Sınavlar bakımından da benzer bir durum söz konusudur. Birçok öğrenci saat sınırlaması altında çalışmaktan tedirgin olur; fakat birinin gözetimi altında bu koşullarda makale yazma ya da problem çözme pratiği yapılmasının büyük yararı olacaktır. Bu durumda geçmiş yılların sınav kağıtlarını inceleyerek aşinalık kazanma yoluyla sorun çözülebilir. Elbette iyi hazırlık yapmış olduğumuz halde hâlâ aşırı heyecan hissine kapılmak mümkündür.Fakat ne kadar iyi hazırlanmışsak heyecanla o kadar iyi başa çıkabiliriz.