MEDYA POLEMİK

MEDYA POLEMİK
Felaket ekranı

Hava kirliliği, deprem, sel, tayfun, enerji... haber bültenlerinde yer aldığı oran giderek artıyor. Fransa Ulusal Görsel İşitsel Enstitüsü (INA) 2011 - 2014 yılları arasında dünyadaki haber bültenlerinde yer alan çevre haberlerini incelemiş. Yüzde 52'si panik havası içinde verilen çevre katliamı ve felaketler üzerine. Sel deprem, tayfun giderek artıyor, enerji giderek dünyanın savaş halini alıyorsa haberlerdeki artış şaşırtmamalı.

***

Felaket filmlerinin senaryoları artık hayal değil. Roland Emmerich'in '2012' filmi artık hayal değil. Ya da 'The Day After Tomorrow' ya da 'Volcano'... INA'nın araştırmasına göre 2011 - 2014 yılları arasında haber bültenlerinin yüzde 8.25'i bu sel, deprem ve tayfun vs. haberleriyle ilgili. Giderek artacak çünkü; daha çok sel, daha çok tayfun, daha çok heyelan, daha çok deprem olacak!

***

Dört yıl içinde toplam 7607 haber yapılmış. ABD'de haber bültenlerinin yüzde 7.1'i (784 haber) çevreye ilgili. Tornado, Sandy kasırgası gibi durumların yaşandığı bu ülke ekranı, bundan böyle daha çok haber yapacak gibi görünüyor. Bir başka felaketin vurduğu ülke Japonya. Fukuşima faciası ve sonrasındaki nükleer tehlikeyle ülkenin haber bültenlerinde çevreye ayrılan pay, yüzde 6.2 (690 haber). Almanya'da 226 haber yer almış bu dört yıl içinde.

 

Onların derdi farklı; nükleer programın kaldırılması, enerji ve yeraltı zenginliğiyle ilgili haberler yer almış!

 (...) Türkiye özellikle sel felaketlerinin yoğun görüldüğü ülke konumuna geldi. Geçtiğimiz yıl sel haberleri bir numaraydı (1897). Onu heyelan haberleri (617) ve hava kirliliği (153 adet) izliyor. Haber bültenlerinde bizde ve dünyada bu konuyla ilgili çıkan haberlerin toplamı, 2 bin 836. 'Felaket filmleri tadında' verilmesine karşın, özellikle heyelan haberlerinde 'öğretici' bir söylemin olduğunu belirtebilirim. Ve bu haberler 2016'da hem bizde hem de dünyada giderek artacak! (Kaynak: Interpress Ajansı)

Sina Koloğlu / Milliyet



Hoş geldin 14!   

Sana bazı münafık hainler 2016 diyorlar ama sen onlara bakma...

Sen kadim kültürümüzün bütün umut ve iyimserliklerini yansıtan yeni bir tarihin yeni bir sayfasısın!

Biliyorsun, Fransız Devrimi'nden sonra da, haftaları 10, ayları 30 gün olan yepyeni bir takvim devreye sokulmuştu...

İşte sen de tüm ülkede yepyeni bir çağ açan, daha doğrusu ülkemize çağ atlatan olağanüstü bir iktidarın başladığı tarihin 14. yılısın.

****

1. yıldan itibaren herkesi birbirine düşman eden bir huzur ortamı sağlandı ülkemizde.

Susmuş olan silahlar yeniden ateşlenerek tam bir barış tesis edildi.

Yazarları, gazetecileri, üniversite hocalarını, rektörleri, askerleri, ve nihayet Genelkurmay Başkanı'nı, dalgalar halinde tutuklayıp hapse atarak, herkesi korkuya gark edip, tam bir özgürlük ortamı sağladık tüm toplumda.

Bununla da yetinmedik, özgürlükleri genişletmek için, onları hapse atanları da tutuklayıp hapse attık.

Zaten Kabataş'taki üstü çıplak deri eldivenli çapulcuları da yakalayıp içeri tıkmıştık.

Üzerine idrar yapılan başörtülü İstanbullu bacımız gibi taciz edilmesinler diye, başörtülü Manisalı bacılarımızı ellerine kelepçe takarak güvenlik altına aldık.

Gezi direnişinde çevreyi ve özgürlükleri korumak isteyen sevgili gençlerimizi özenle, kimini tekmeleyerek, kimini zehirli gaz kapsülü ile vurarak, yaraladık ve öldürdük

***

Bütün bu süre içinde yargıya son derece saygılı davrandık, onu bütünüyle emrimize aldık ve tam bağımsız hale getirdik.

Artık herkes yöneticileri eleştiriyor, herkes serbestçe, gösteri ve yürüyüş yapabiliyor; onları hemen terör örgütü üyeliğinden ya da destekçiliğinden içeri atıp unutuyoruz.

***

Seçimler artık tam bir adalet ve şeffaflık içinde yapılan demokrasi şölenleri halini aldı.

O kadar şeffaf, adil, herkesin eşit koşullarda yarıştığı, seçimler yapıyoruz ki, Cumhurbaşkanlığı seçiminde, başbakanımız koltuğundan bile kalkmadan hemen yukarı taşınıverdi.

Halkımız her seçimde o kadar eğleniyor, mitinglerde kitle halinde ölerek o kadar mutlu oluyor ki, toplumdaki şölen havasını sürdürmek için, arka arkaya seçimler yapar hale geldik; umudumuz bu yeni yılda da bir tane daha yapmak.

Dürüst yöneticilerimiz bir kara kuruşun hesabını bile tutuyor; evlerinde dahi para sayma makineleri, kasalar ve ayakkabı kutuları kullanıyorlar.

***

Taraftarlarımız, baskı ve yasak uygulamaları ve hapislerle gerçekleştirdiğimiz dünyadaki en ileri basın özgürlüğünü...

Hapistekilerle pekiştirdiğimiz demokrasiyi...

Trilyonlarımızla ailelerimizde gerçekleştirdiğimiz olağanüstü kalkınmayı...

Silahları konuşturarak tesis ettiğimiz barışı...

Ortadoğu savaşını sınırlarımızın içine taşıyarak kazandığımız zaferi...

O denli beğeniyorlar ki, inşallah iktidarımız başkanlık sistemimizle de desteklenerek ilelebet devam edecek!

Emre Kongar / Cumhuriyet


Kurşun sıkana gül mü atsınlar

(...) Bir insan isteklerini silah zoru ile gerçekleştirme çabasına girmişse elindeki silah ister hafif ister ağır olsun, ne fark eder? Ters olan, yanlış olan isteklerini silahla gerçekleştirme niyeti değil mi?

Siz isteklerinizi silah gücü ile gerçekleştirmeye çalışır iseniz birilerinin bu isteğinizi silahla durdurmaya çalışmasından daha doğal ne olabilir?..

Zeki Ceyhan / Milli Gazete