“Kaos” ve ihanet ile kucaklaşmak

Bazı yöneticilerimize göre ülkenin birlik ve bütünlüğüne karşı tuzaklarla hatta bilinmezlerle dolu çözüm süreci  “kaos”  değilmiş. Eğer bu kaos değilse; kargaşa doğuracak bir ortamı hazırlamıyorsa; acaba kaos daha nasıl olacak? Türkiye’yi tanınmaz hale getirecek, toprak bütünlüğünü ve milli devleti tahrip edecek, insanlarımızı birbirine ötekileştirecek, soğutacak yanlışlar dizisi nasıl kaos olmaz? Bazılarına göre çözüm, bize göre çözülme süreci Anayasadan Türk kimliğini çıkarmak ile sona ulaşacak. Acaba değişiklikleri kabule zorlamak için mi yeni yargı reformu ile sivil darbelere devam ediliyor? Hangi ciddi ülkede böyle garip ve kendi kendini inkar eden çözümler peşine düşülür? Aslında sürecin işlemediği; terör örgütünün tavizlere doymadığı, tahribat ve kan dökmelerin devam etmesinden bellidir. Çözüm süreci mevta olmuş ve çökmüştür. Dışarıdan zorlama ve dayatmalarla ve sun’i teneffüs yaptırılarak sürdürülmeye çalışılıyor.  
Eğer biz bir ve bütün değiliz; milletleşme sürecinden geriye; boy, kabile, aşiret gerçeğine dönmek istiyoruz. Milli devletimizi ve devletin dilini kabul etmiyoruz; etnik taassubu benimsedik diye ortaya çıkarsak; dün Milli Mücadele ile Anadolu’dan kovduğumuz sömürgecilere davetiye çıkarmış oluruz. Caydırıcılığımızı yitirir; milli güvenliğimizi de tehlikeye atarız. Silah bırakmayı ve sınır dışına çıkmayı reddeden bölücü terör örgütüne aman süreci bozmayın, olay yaratmayın, eylemsizliği sürdürün ki isteklerinizi yerine getirelim diye ciddi bir devlete yakışmayan yaklaşımları demokratikleşme zannedersek kamu düzeninin bozulmasını, devlet otoritesinin kaybolmasını, egemenlik haklarından kayba da sebep oluruz.
Orta Doğu’da ABD ve İsrail’in hedeflediği bölge politikasına hizmet eder haldeyiz. Kürdistan’ı bizzat Türkiye kuracak diyen yabancılar haklı çıkıyor. Ciddi bir devlet rakip paralel yapılar yaratır mı? Egemenliğin paylaşılmasına izin verir mi? Geleceği birlikte inşa etmek, mevcudu kaybetmek, çökertmek ve çözmek midir? Horasan Erenleri acaba böyle bir ülke için mi büyük emekler sarf ettiler? Yeni Türkiye dedikleri Osmanlı’dan milli devlete geçen Milli Mücadeleyi zaferle noktalayıp Cumhuriyeti kuran devlete yapay ortaklar aramak mıdır? Anayasa’daki eşitlik prensibi imtiyazlı vatandaşlığa mı dönüşüyor?
Bir de eritme (asimilasyon) lafları dolaştırılıyor. Eğer Cumhuriyetle inkârcı ve eritmeci politika izlenseydi; bugün eritildik diye ortaya dökülen takım ortaya çıkamazdı. Kimseyi Anadolu’da zorla tutmadık. Kendini milli kimlik olan Türklük içinde görenler, bunu hissedenler, milli bağımsızlığın kutsallığına inananlar, Batıcı istilayı reddedenler, Haç’a karşı Hilal’in mücadelesini verenler, etnik taassubu taşımayanlar bu Devleti ve Cumhuriyeti kurdu. Bundan dolayı Atatürk,  “Türkiye Cumhuriyetini kuran halka Türk Milleti denir”  özdeyişini söyledi. Eritme (asimilasyon) azınlığın yaşama tarzı özelliklerinin hakim gruba veya çoğunluğa zorla uydurulması sürecidir. Günümüzde Batı toplumlarında yabancı kaynaklı nüfusun, özellikle Türk çocuklarının nasıl eritildiği, ailelerin nasıl zorla parçalandığı üzerinde de biraz duralım. Anadolu’da gerçekleşen eritme değil; kültürleştirme ile bütünleşmedir. Bazen de çoğunluk ve hakim kültürü temsil edenler yine zorla azınlığın özelliklerini kabule zorlanabilir. Marjinal görüşler ülkeye hakim olabilir; bugün olduğu gibi... Milletleşme sürecini asimilasyon olarak anlayanlar; ya kör cahillerdir; ya da Türksüz Anadolu ve Atatürk’süz Türkiye hayal edenlerdir. Türk tarihine düşman olup onunla hesaplaşmak isteyenlerdir. Eritmenin resmi görüş olduğu bir ülkede, bizzat Cumhurbaşkanları Türkçe yer ve şehir adlarının değiştirilmesine ön ayak olabilirler mi? Cumhuriyetten, milli kimlik ve devletten yana olanları, tek parti (CHP) döneminin tasdikçileri olarak görmek basit bir lâf ebeliği örneğidir. Tek parti dönemindeki çeşitli baskıları reddedenler, bugün siyasi malzeme olarak kullananlar, bu baskıların 2014 modelini bu ülkeye yaşatmamalıdırlar. Hukuk devletini parti devletine dönüştürmemelidirler. Demokrasi faziletli bir rejimdir ve daha iyisi de henüz bulunmamıştır. Ülkede herkesi kucaklamanın ve barışın yolu, Milli Mücadeleye ihanet edenleri kahraman yapmak olamaz. Milli kimliği ve Türk Milleti gerçeğini reddederek kucaklaşma, gerçekleşmeyecek olan bir beklentidir.

 

Yazarın Diğer Yazıları