Kapitalizme yenildik!

Alemin efendiliğine soyunmuş iki süper güç; ABD (Amerika Birleşik Devletleri) ve SSCB (Sovyet Sosyalist Cumhuriyetleri Birliği)’nin dünyaya hakim olup düzen vermek için amansızca yarıştığı yıllar... Ve o yıllarda Kuzeyinden esen Komünizm rüzgarlarına maruz kalmaması imkansız bir Türkiye...
“Bağımsız Türkiye” diye ortalıkta dolaşmalarına rağmen, SSCB’nin uydusu olmaya hazır ve onun kızıl ideolojisini ülkede hakim kılmak için silahlı silahsız örgütleriyle  “savaşım”  veren bir kitle... Sovyet işgaline uğraması an meselesi olan bir Türkiye...
Manzara böyle iken bu kitlenin karşısına gücünü ithal ideolojilerden değil kendi öz değerlerinden alan bir hareket çıktı:
Ülkücü Hareket!
Böyle bir ortamda,  “Ne Amerika, Ne Rusya, Ne Çin; Her Şey Türklük İçin”  diye dünyaya meydan okuyan bir hareketti Ülkücü Hareket...
Kendilerine  “faşist”  suçlaması yapanlara;  “Komünizme, Faşizme ve Her Türlü Emperyalizme Hayır”  haykırışıyla en net cevabı veren bir hareketti Ülkücü Hareket...
Sadece Komünizme değil, Kapitalizme karşı duruşunu da,  “Kapitalizmin İnsan Yutan Gövdesi Yok Edilmedikçe Bozkurtların Mücadelesi Bitmeyecek”  yeminiyle ilan eden bir hareketti Ülkücü Hareket... 
Türkiye’yi teslim almak için savaşan kızıl ideolojiye, o dönemin Sovyet destekli TÖBDER, DİSK gibi kuruluşlarına, DEVGENÇ, DEVYOL ve benzeri silahlı örgütlere gövdesini siper ederek  “dur”  diyen bir hareketti Ülkücü Hareket!..
Şehitler ve  gaziler veren, cezaevlerinden ve işkencelerden yılmayan, canı pahasına; vatan, millet, bayrak, din diyerek ülkesine sahip çıkan bir hareketti Ülkücü Hareket!..

 

***

 


O ateşten günlerde hergün şehit cenazesi kaldırmak, saldırı ve katliamların hedefi olmak Ülkücüleri durduramadı... Davalarında o kadar samimiydiler ki; bu samimiyetleriyle, bütün cephelerde savaştıktan sonra en son Çanakkale’ye gelmiş elinde doğru düzgün teçhizatı, aracı gereci kalmamış, bulabildiğinde  “ziyafet”  saydığı arpa çorbasıyla savaşan Mehmetçikler gibiydi Ülkücüler... Tıpkı onlar gibi herhangi bir siyasi makam ve mevki beklentileri yoktu. Gözlerini kırpmadan her türlü fedakarlığı yapan Ülkücüler, mücadeleyi kazanıp Komünizmi ülkelerine sokmadılar.

 

***

 


Onların Turan sevdalarını dile getirdikleri yıllarda bu ülkü, bir hayal ve sonu hüsranla bitmesi kesin bir macera olarak görülmekteydi... Ancak Berlin Duvarı’yla birlikte Komünizm yıkıldı. Sovyetler Birliği çöktü, esir Türkler kurtuldu. Türk Cumhuriyetleri’nin ortaya çıkması ile Ülkücü Hareket’in bir ülküsü daha gerçek oldu. Haklı davaları zafere ulaşan Ülkücülerin,  “Çağlar üstünden sıçrayarak Türk İslam dünyasının lideri olmak” ülküsü devam etti. Artık ilk hedef lider ülke Türkiye ülküsüne ulaşmaktı...

 

***

 


Komünizmin çökmesiyle değişen dengeler sonucunda ABD tek süper güç kalınca onun temsil ettiği Kapitalizm dünyaya hakim oldu. Kapitalizmin acımasız çarkları  kısa süre içinde tüm dünyanın değer yargılarını öğütmeyi başardı. Kapitalizmin bir ahtapot gibi dünyayı saran kolları Türkiye’ye de uzanıp; gelenek, görenek, ideoloji ve inançları büyük çapta ortadan kaldırdı. Bu süreçte Ülkücüler de dünyayı savuran Kapitalizm fırtınasına direnemedi. Kapitalizmin simgesi olan maddi değerler ve makamlar, Türk milliyetçilerinin inanç ve ideallerini onların önceliği olmaktan çıkardı. Maddi değerler ve makamlar; bu dava uğruna şehit ve gazi olanları, darağaçlarında can verenleri, cezaevlerinde çile çekenleri unutturdu... Dünyevi nimetleri ve makam hırsını onların da önceliği haline getirdi. Türkiye’deki diğer insanlar gibi makam sahibi olma noktasındaki arzuları Ülkücülerin de idealleri önüne geçti. Kişilikler yıpranıp erozyona uğradı.
Bugün, yıllarca başarısı için mücadele verdikleri partinin ve uğruna ölümü göze aldıkları ideolojinin tasfiye edilmekte olduğunu dikkate almadan; milletvekili, belediye başkanı, il başkanı veya MYK üyesi olmak onların da önceliği haline geldi.
Halbuki 5 bine yakın şehit vermelerine rağmen; inanç ve ideolojilerinden taviz vermedikleri ve eylemlerine bu dik duruşları hakim olduğu için Ülkücüler, Komünizme ve her türlü Emperyalizme karşı yürüttükleri mücadeleden zaferle çıkmışlardı.
Ancak; ölümlerin, zindanların,  darağaçlarının durduramadığı Ülkücü Harekette hırs ve nefsin ön plana çıkması, hareketin Kapitalizme mağlup olmasını sonucunu getirdi...
Kapitalizmin dünyaya hakim olduğu dönemde Ülkücü Hareket maalesef Kapitalizme yenildi!..
Ama henüz herşey bitmedi, hala ümit var... Ülkücü Hareket’in bu fetret devrini atlatması tek bir şartla mümkün:
Kapitalizmin sunduğu maddi değerlere yenik düşen nefislerin bir kenara konulup yeniden hareketin öz değerlerine dönülmesi...
Bu başarıldığı gün Ülkücü Hareketin yine milletin umudu haline gelip iktidar olması asla hayal değildir...

Yazarın Diğer Yazıları