Kar yağdı böyle oldu

Her mevsimin, her ayın, her günün, her canlının ve her varlığın mutlaka kendine has güzellikleri vardır. Önemli olan o güzelliği görecek göze sahip olmaktır. Eğer öyle bir göze sahip değilsen her şeyi boz bulanık görüp, tökezleyip bir yerlere çarparak beyin kanamasından gidersin.
O güzelliklere bakanların kimi renk körü, kimi kataraktlı, kimileri ise görmek istediğini görmektedir. Bazıları ise görmek istemediklerini görmemek için başka yöne bakmaktadır. Hani kişi neyi görmek istiyorsa onu görürmüş ya, işte bu günlerde bunu yaşar olduk.
Yazın havalar biraz sıcak geçmeyi görsün âliminden cahiline herkes küresel ısınmadan bahseder oluyor. Peşinden sebzenin meyvenin tarlada kuruduğunu, ekinlerin yandığını dile getirerek başlıyorlar kıyamet tellallığına. Müteakiben soyulan ve soyanlardan oluşan iki grup, zengini daha zengin ve fakiri daha da fakirleşiyor. Sanki daha önce böylesi dönemler hiç yaşanmamış. Sıcakların hiç faydası yokmuş da hep zararlıymış. Aslında her zaman az veya çok sıcak olmuş olmasına da, kimi balık akıllılığından kimisi ise çıkarlarından dolayı geçmişi unutmuş. Şimdi ise bakar körlüklerinden göremiyorlar.
Yazın sıcağı ne ise kışın da soğu ve karı odur. Ne hikmetse kışın bembeyaz karının saflığın ve temizliğin sembolü olduğu, kirin ve pisliğin üstünü kapattığı unutuluyor. Çöplükte yaşamaya alışkın olanlarla, karanlıkta vurgun yapanlar o beyazlığı görmezlikten geliyorlar
O karın su olduğunu, tüm canlılara hayat verdiğini bilip de görmek istemeyen tefeciler, rantçılar ve çıkarcılar ilk kar damlasıyla birlikte başlıyor feryad ü figana. Onlar istiyor ki kar yağmasın, ülkede kıtlık hüküm sürsün, hem stoklarını eritsin hem de kârını ona katlasınlar.
Bunlar o kadar uyanık ki kar yağmayınca nasıl faydalanıyorlarsa, yağınca da faydalanmasını bilenlerdir. Kar mı yağdı. Tuzundan sebzesine, kuru gıdasından giyeceğine ve araba aksamına varıncaya kadar zam yaparlar. Zam ki hem de ne zam, her şeyin fiyatı ona katlar. Milletin lokması boğazından alınır.  Nasıl ki yazın sıcağında klima fiyatı artırılıyorsa, kışın da odunu, kömürü, sobası, elektriği ve doğal gazın fiyatları artırılır. Tabii ki tuzu kuru olanlar bunları görmez, bilmez ve duymazlar. Hangi evde aş yerine taş kaynar,  hangi evde yorganlarla oturulur umursamazlar. Çünkü bunların geçimleri diğerlerinin yoksulluğudur. Halkın bilgi kaynağı, sesi, gözü, kulağı ve dili medyamız ise bu olumsuzluklara inat, kardan İstanbul’un ve Ankara’nın yollarının, meclis bahçesinin kapandığını vererek görevlerini yapmanın huzurunu yaşarlar. Yetmedi, çocukların kartopu oynadıklarını, karda düşenlerin olduğunu ve belli bölgede hastalanan ve doğum yapanların ambulansla alınışını göstererek işi bitirirler.
Japonya’da dört metre kara rağmen nasıl yaşandığını ve geçmiş yıllardan ne dersler alındığını, bir kısım görevlilerin görevini ne kadar yaptığını ve yapmayanlar için ne gibi işlem yapıldığını söylemezler. Bir günden bir günde evinde aş pişirecek malzemesi olmayan, yakıtsızlıktan çul ve çuvala sarınarak ısınanlar olduğunu duyurmazlar.
Halkı açlığa, yakıtsızlığa mahkûm edenleri deşifre etmeyi akıllarından dahi geçirmezler. Haydi, bunları dile getirmiyorsunuz bu çıkarcıların halkı yoluşlarına seyirci kalan yöneticileri niçin dillendirmezsiniz. O zaman doğru habercilik anlayışınıza ne oldu. Yoksa ha diyen mi oldu. Oylarımızla meclise girenler, meclisin bahçesinde kar var diye çalışmaya gelmeyenler, millet aç ve soğukta uyurken, maaşlarına zam yapanlar, memur ve işçi ücretleri için parmağını dahi oynatmayanlar sizde de mi kar engeli var. Halk soyulurken soygunculara ses çıkarmayarak destek verdiğinizin farkında mısınız, yoksa halkı hepten şaşı mı sandınız. Öyle önceden haber vererek gecekondu gezisi yapma yerine, bir yere ansızın gidin bakalım o zamlarla pahalandırdığınız elektrikle mi yoksa doğal gazla mı ısınıyor. Yahut yorganın altında mı oturuyor garibi bir görün hele. Ha gitmişken bir de mutfağa uğrayın da ne piştiğine bakın ki kış geldi böyle oldu millet için neymiş.
Tabii ki görmezsiniz. Ayrıca görmek işinize de gelmez. Deniyor ki bırakın halk derdiyle uğraşırken biz ideolojimizin gereğini yapalım ki olaylar daha kolay hazmedilsin. Halk kendine geldiğinde ise nasıl olsa olanları kabullenir veya zaten onmaz bir derde düşmüş olur ki, o zaman da hiç bir şeyle ilgilenmez, yani her halükârda biz kazanırız. Unutulmasın ki o karın saflığı ve temizliğinin yanında birden eriyip sele veya çığa dönüştüğünde nelere kadir olduğu gibi, bu aziz milletin de ayranı kabardığında ne yapacağı pek belli olmaz.
Bugün yönetim bunların önüne geçmesi gerekirken, gıkı çıkanın gırtlağını sıkıyor. Cumhuriyetle ve onun kurucusuyla hesaplaşıyor. Halkı fırkalara ayırıp, değerleri tartışmaya açarak sözde ileri demokrasicilik oynuyor. Dindar insan yetiştireceğim bahanesiyle milli eğitimi kalbura çeviriyor.
Bakalım baharlar nasıl geçecek.

Yazarın Diğer Yazıları