Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Agah Oktay GÜNER

Agah Oktay GÜNER

Karanlıktan aydınlığa

               Türkiye parlamenter sistem içinde; yasama, yürütme, yargı  ayrımının olduğu demokratik  sistemden tek adam diktasına geçiyor. Ne yazık ki bu değişimde MHP kendi iradesini iktidar partisine terk etmiştir. CHP Meclis çatısı altında son derece tutarlı ve ciddi bir mücadele verdi. AKP'nin kontrolü altına girmemiş basın ve TV kanalları sayılarının çok az olmasına rağmen eğilip bükülmeden yürekli bir biçimde tezlerini savundu.

                Meclis dışındaki kurumlara gelince yüze yakın hukuk fakültesi olan Türkiye'de bir elin parmaklarını geçmeyecek kadar az sayıda ilim adamı hukukun ve hukukçuların onurunu korudu. Halkımıza gelince ne yazık ki halkı örtmüş olan sessizlik perdesi delinmedi, yırtılmadı...

                1612 yılında İngiltere'de İstinaf Mahkemesi Başyargıcı Coke, Kral'a şöyle diyordu: "İngiltere'de hukuki uyuşmazlıkları Kral'ın çözme yetkisi yoktur. Bu yetki sadece yargıdadır. Yargının kararı herkes gibi Sayın Kral sizi de bağlar..." Almanya'da bir değirmencinin Büyük Friedrich'e, "Berlin'de yargıçlar var" demesinin üzerinden 267 yıl geçmiş bulunuyor. Bugün bu onurlu tavırların sonucu Almanya  bir hukuk devletidir. Yargıçlar sadece hukukun emrindedir.

Genç nüfus heba oldu  

Ülkemizde halk asırların acı tecrübeleriyle çok çekingen ve bir o kadar da ihtiyatlıdır. Elbette bunun araştırılması gereken ciddi sosyal ve tarihi sebepleri var. 6 asır devam eden Osmanlı Devleti'nin mutlak hakimiyetine İttihat ve Terakki Partisi  Selanik'te düzenlediği Hareket Ordusu ile İstanbul'a gelerek Sultan Abdülhamit'i devirdi. Tek Parti idaresini kurdu. Aleyhindeki bütün propagandalara rağmen ciddi tarihi araştırmalar 33 yıl süren hakimiyeti süresinde Sultan Abdülhamit'in sadece üç idam kararını tasdik ettiğini gösteriyor. Tevfik Fikret, Mehmet Akif gibi şahsiyetler Sultan Abdülhamit'e şiddetle karşı olmalarına rağmen İttihat ve Terakki yönetimini görünce Abdülhamit'ten manen af dilemişlerdir. 10 yıla yakın sürede 35 yaşında başkomutan olan Enver Bey, Mısır Fatihi rüyasıyla Cemal Bey bütünüyle dikta idaresi ülkeyi Alman  emelleri uğruna I. Cihan Harbine sokarak en az  bir milyon vatan evladını gök ekin gibi biçtirmişlerdir. Ülkenin üretici gücü genç nüfus erirken ekonomimiz çok ağır kayıplara uğramış, üretim gücünü kaybetmiştir.

Fedakar kadrolar

Kurtuluş Savaşı, tarihi boyunca bağımsız yaşamış bir milletin ölüm pahasına sarıldığı kavgadır. Cumhuriyet idaresi son vatan parçasında bağımsızlığı kazandıktan sonra tarihi tecrübelerin ışığında inkilaplar yapmak (değişimler) gayesini benimsedi. Bu gün Atatürk Devrimleri denilen sosyal değişimin amacı  ülkeyi çağdaş değerlere kavuşturmak ve ülke insanına hür düşünen ilme saygı duyan, ilim zihniyetiyle hareket eden bir kimlik vermekti.  Cumhuriyet bütün cephelerden dönebilen çok az sayıdaki sağlam insanın yanında yaralanmış, sakat kalmış, en az bir organını kaybetmiş insan varlığına dayanıyordu. İnkılap Kanunları tavizsiz uygulandı. Dertli ve çileli insan varlığımıza sahip çıkmak için her türlü tedbir alındı. Bunların başında Sıhhat ve İçtimai Muavenet Vekaleti gelir. Bugünkü dille Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığı . Kıyıcı bir salgın halinde devam eden frengi, trahom, sıtma ve vereme karşı  bu bakanlığın fedakar  kadroları sayesinde  Cumhuriyet halkın sağlığını kazanmıştır. AKP iktidarları döneminde ne yazık ki ekonomi bürokrasisi ve DPT perişan edilmiş, adı olan, işlevi olmayan kurumlar haline getirilmiştir. 15 yılın sonunda yargı bağımsızlığı Türkiye'de masal olmuştur. Sosyal siyaset tedbirlerinden uzak ekonomi politikalarıyla gelir adaletsizliği şiddetle artmış dengeler alt üst olmuştur.

İş gücü planlamasız

Ülkenin ihtiyacından uzak adam yetiştirme siyasetleriyle üniversiteler kendilerinden bekleneni değil kendi istediklerini yetiştirir hale gelmiştir. Günümüzde çağdaş bir devletin iş gücü planlaması yapmaması mümkün değildir. Türkiye ve bizim insanımız bu bedbahtlığı yaşıyor. Aileler binbir fedakarlıkla çocuklarını okutuyor, diplomasını alan gençler yıllarca işsiz ve ümitsiz halde dolaşıyor. Halkın beşte biri açlık sınırının altında gelir elde ediyor. Yoksul halk çocukları tek ekmek kapısı olarak polisliği ve uzman çavuşluğu buluyor. Bu aziz vatan evlatlarının al bayrağa sarılı tabutlarını her gün içimiz yanarak seyrediyoruz. Baba ocaklarının fukara evlerinin perişanlığını kocaman bayraklar bile örtemiyor. Türkiye artık şehitliğin ekonomi politiğini devlet katında düşünmelidir. Bu adaletsizlik ancak demokratik parlamenter sistemle çözülür. Diktatörler adaletsizliğe karşı ne yazık ki kör ve sağırdır.

                Halkımız yaşadığı tecrübeleri değerlendirerek  referandumda oyunu bu şekilde kullanırsa karanlıklar aydınlığa dönecektir.

Yazarın Diğer Yazıları