Karargahtaki hain kumpas!

Türk Silahlı Kuvvetleri sistemli bir karalama kampanyasıyla susturulmaya çalışılıyor. Bir kuvvet komutanı ve 40 general kamuoyuna hain gibi yansıtılıyor. İsim verilmeyerek tüm paşalar zan altında bırakılıyor! TSK’ya bu kötülüğü yabancıların başarması mümkün değil, zaten tezvirat bir devlet kurumu kanalıyla gerçekleştiriliyor!
Akşam gibi yönetimi devletin elinde, başında eski bir iktidar vekilinin bulunduğu hükümet yandaşı bir gazetenin, “KARARGAHTA 40 PARALEL PAŞA” manşetini ’devlet’gücünü arkasına almadan atamayacağını biraz habercilik yapan herkes bilir. Nitekim TSK’nın,  “Kamuoyu nezdinde, TSK’nın kurumsal kimliği ile mensupları hakkında olumsuz algı yaratma çabasını içeren iddia ve yorumların, hiçbir hukuki, insani ve vicdanı dayanağı bulunmamaktadır. İleri sürülen iddiaları araştırmak ve gerekli idari/adli işlemleri yapabilmek için bugüne kadar resmi istihbarat makamlarından somut hukuki hiçbir bilgi ve belge TSK’ya ulaşmamıştır”  açıklaması haberin kaynağına işaret etmektedir.
TSK bugüne kadar dış ve iç durumlara göre bir çok tartışmalı tavırlar benimsemiştir ancak yanlış da olsa kararların arkasındaki baskın niyet güvenlik endişesidir! 27 Nisan 2007’deki anlamsız(!) e-muhtıra çıkışından sonra asker devletteki inisiyatifini tamamen yitirmiştir. 2004 yılında AB uyum politikaları gereği MGK’nın sivilleşmesi ve Toplumla İlişkiler Başkanlığı’nın kapatılmasının ardından iç siyaseti etkileme kabiliyetini zaten önemli ölçüde kaybetmişti. Stratejik istihbarat açısından önem arz eden Elektronik Sistemler (GES) Komutanlığının yurt içi ve dışı dinleme yetenekleri de, 2012 başında, MİT Elektronik ve Teknik İstihbarat (ETİ) birimine devredildikten sonra Genelkurmay’ın adeta kolu kanadı kırılmıştır. Bugün Milli Güvenlik Siyaseti’nin belirlenmesinde inisiyatif MİT’e geçmiştir. Son çıkarılan teşkilat kanunu ve gündemdeki çözüm paketi tasarısıyla MİT gücüne güç katmıştır.
Maalesef dindar bilinenler dahil herkesin ahlaken kokuşabildiği son yıllarda iyice ortaya çıktı. Devlet kurumları da hatasız ve dokunulmaz değildir, olmamalıdır. Hesap sorulmayan kurumlar içten çürür ve devleti de çürütür! Esasen tüm inançlar nefis muhasebesini, siyasi akımlar özeleştiriyi ve devlet/örgüt felsefeleri de dışarıdan bir kurum tarafından denetlenmeyi öngörür. Aksine, arada birçok masumun hayatı kararsa da,köklü kurumlar baskı ve soruşturma süreçlerinden kârlı çıkar. 28 Şubat sürecinde bölücü terörden daha büyük bir tehdit görülen ve ’irtica’ile suçlanan yapılar bile zayıflamamış aksine kurumsallaşmıştır. Milli Görüş çizgisinin vakfına 2004’te el konulmasına ve partileri kapatılmasına rağmen sonuçta AKP halen iktidardadır. Öte yandan12 Eylül Anayasasının, orduyu dokunulmaz kılması TSK’nın lehine olmamıştır. Ne yazık ki askerin zararını görerek bastırmaya çalıştığı İttihatçı zihniyet şimdilerde MİT içinde hortlamıştır!
Gelinen noktada MİT çevresinde dönen hiçbir sorun aydınlanamamaktadır. Habur’da kurulan çadır mahkemeleri ile başlayan, karakol baskınları, Suriye’de jetimizin düşürülmesi, Uludere’de kaçakçıların terörist ihbarıyla bombalanması, Başbakanlık’ta bulunan böcek olayı, paralel dinlemeler, Adana’da MİT TIR’larının durdurulması, bayrak indirme provokasyonları,  paralel devlet iddiaları, IŞİD rehineleri vs onlarca sorun çözüm beklemekte ancak sorunlar daha da düğümlenmektedir.
Arap Baharı’nın ardından Orta Doğu’nun terör bataklığına dönüşmesi ve Kürt meselesinde çözüm sürecinden sonra ayrılıkçılık algısının tavan yapması, bölgede ulaşım dahil inisiyatifin PKK’nın eline geçmesi, istihbaratın iyice çuvalladığını gösteriyor. Denetlenmediği için gün geçtikçe pervasızlaşan bir kurumla karşı karşıyayız. İktidar değişirse hesap sorulacağı endişesiyle suçlular her hatayı ayrı bir hatayla kapatmaya çalışıyor. Kırılan bir vazonun sorumluluğunu almaktan kaçtığı için önce masayı ardından evi yakan şaşkını andırıyorlar.
Bir kurumun tüm personeli suçlu veya art niyetli olamaz. Ancak kapalı kurumlarda tepedeki sözde aksakallı ekip Milli Güvenlik gerekçesinin altına sığınarak tüm günahlarını sevapmış gibi yaldızlayıp sunabilir. Profesyonel istihbaratçılar din, millet, vatan reflekslerini sömürerek emrindeki elemanları ölüme bile gönderebilir! Orduya duyulan güvenin zaten azaldığı bir atmosferde, generalleri yeniden hedef tahtasına oturtmak, darbe yapacaklar diye dedikodular yaymak vatan millet sevgisiyle bağdaşmaz! Ayrıca ülkeye zarar veren eylemlerinize karşı çıkıyor, suç ortağınız olmuyor diye susturmaya çalışıyorsanız asıl ihaneti siz yapıyorsunuz demektir!
Devletin ve milletin varlığını kendi varlığına bağlayan megaloman ruhlar en büyük kötülüğü bizzat savundukları kutsallara yaparlar. Darbecilerin neden oldukları felaketler sözde korudukları devlete ve ideolojiye en büyük zararı verdi. Oysa farklı düşünen herkesi hainlikle suçlamak en başta istihbarat mantığına terstir ve  “devlet aklının”  intiharıdır!

Yazarın Diğer Yazıları