Kararnameler... Çok temiz iş!

Kararnameler peş peşe yayınlanıyor. Çok temiz iş...

TBMM'de kanun teklif edilecek, komisyon görüşecek, sonra genel kurula gelecek. Bir sürü tartışacaklar, birbirlerine laf sokuşturacaklar... (Birbirinden kopya pespaye dizilerin senaristlerinin en sevdiği söz... "Bana laf mı sokuyorsun!", "Bana laf sokuşturdun!")

Olmadı, hadi tekrar komisyona havale...

Bir kararname yayınla... Memleket güllük gülistanlık... Kimse kimsenin tavuğuna kışt diyemez. "C.Başkanı" gözünü bir belertti mi, bir kaş çattı mı, herkes suspus.

Ben bu işi sevdim ağbi!

"Külliye/Saray" akıl küpü... Hem dibine kadar Müslüman... Âkilleri var, fetvacıları var, istişare edeceği hususî ekibi var... Bir de, çantada keklik, ne zaman seçim olsa alacağı yüzde 52 zırhı var.

(Ara not: Bu "külliye" meselesini yolun başındayken halledelim. Simit fırınlarına bile "saray" derken, koskoca başkanın mekânını cami külliyesinin bir hücresi mi göreceğiz yani! Katillerin, ırz düşmanlarının muhâkeme edildiği, müebbet cezaların verildiği mahkeme binaları bile "adalet sarayı". "Başkanımız"dan "saray"ı esirgeyemeyiz... Mütevazı görünmek için "külliye" dendi. Bu işleri bilenlerdeniz. Uygun değil.

"Külliyeciler" "külliye"nin ne olduğunu hiç incelediler mi?

Sanat tarihçisi Prof. Dr. Gönül Cantay, "Türk Mimarîsinde Külliye" başlıklı makalesini okusanız yeter. Hoca, külliyeyi tarif ederken baktığı kaynakları da göstermiştir. Siz de o kaynaklara girer, adlandırmanızla tarih örtüşüyor mu örtüşmüyor mu görürsünüz:

"Bürhân-ı katı tercümesi; Şemseddin Sami, Kamûs-i Türkî, 'Külliye' kelimesine yer verilmemiştir. Ferit Devellioğlu, Osmanlıca-Türkçe Ansiklopedik Lûgat, "Külliyye, 'Külliyyet' 1. Umûmîlik, bütünlük. 2. Çokluk, bolluk. 3. Osmanlı İmparatorluğu zamanında Araplardaki bazı medreselere, üniversite kelimesinin karşılığı olarak verilen bir ad. Meydan Larousse, 7. cilt, s. 721-722'de 'Külliye' büyük camilerin etrafında yapılmış medrese, kütüphane, hamam, aşevi gibi kurumların hepsine birden verilen ad. Ayrıca, Osman Ergin, Türk Şehirlerinde İmaret Sistemi, İstanbul 1939, s. 19 vd. H. Ziya Ülken, "Vakıf Sistemi ve Türk Şehirciliği", Vakıflar Dergisi, 9. Ankara 1971, s. 13-38. H. Ziya Ülken, "Bir Türk sitesinin kuruluşu", Yeni İnsan, 86, İstanbul 1970, s. 18-24. Doğan Kuban, "Türk Şehir Yapısı Üzerine", Mimarlık ve Sanat, 1, İstanbul 1961, s. 37-41. Cengiz Orhonlu, Osmanlı İmparatorluğu'nda Derbend Teşkilâtı, İstanbul 1967."

TDV İslâm Ansiklopedisi' "Külliye" maddesinde geniş bilgi vardır. Bir ayrıntıya dikkatinizi çekerim:  Emevîler ve Abbasîler döneminde kale gibi "külliye"den bahsedilir. Ama bu külliyenin içinde sultanların/halifelerin oturdukları yapılar "saray" diye adlandırılır.)

Biz kararnameler çok temiz iş derken, Prof. Dr. Osman Can çıktı, bir başka şey söyledi. Üstelik Ak Partili... Ve kanunları en iyi bilenlerden: "Bir ülkede sistemin katı merkeziyetçiliği ve iktidarın tek elde yoğunlaşması oranında darbe girişimleri cazip ve mümkün hale gelir. Türkiye'de iktidar heveslilerinin elinden kozlar alınmış değil, aksine altın tepside sunulmuş durumda."

İki anayasacı Burhan Kuzu (Ak Partili) ve Süheyl Batum yeni rejim için, "Ne deve, ne kuş" demişti.

Biliyorum... Sizler Türkiye'nin en iyi hocalarısınız ama pişmiş aşa da su katıyorsunuz! Saray'ı sıkıntıya sokmayın! 

Yazarın Diğer Yazıları