Katliamın adı turizm oldu

“Turizm Yatırım Kanunu” ile bütün doğal ve tarihi değerlerimizin yağmalanmasının önü açılıyor. Hukuksal anlamda Anayasa’ya aykırı olduğu bilinerek yapılan yasal değişiklikler ve uygulamalar; Sahillerin, ormanların ve Hazine arazilerinin işgali ve sonrasında hızlı bir şekilde yapılaşma. (eğer birilerinin ilgisini çekerse Anayasa Mahkemesi’ne yapılan iptal başvurusu)
Anayasa Mahkemesi verdiği kararda “Anayasa’ya aykırılığı tespit edip yasayı iptal ettiğinde” sorun ortadan kalkmış olmuyor. Çünkü bugüne kadar yapılan hukuksuz uygulamaların (Yüksel Mahkeme kararları geriye dönük olarak uygulanmadığından) ödüllendirildiğini, yalnızca başka bir hukuksuz uygulama yürürlüğe girinceye kadar kısa süreli bir duraklama ortamı yarattığını gözlemledik.
1992 yılında Köyceğiz ve Dalyan kanallarını korumaya yönelik olarak alınan kararlar doğrultusunda, yıllarca düzgün uygulama örnekleri gördüğümüz bu bölgede de ipin ucu iyice kaçırılmaya başlandı. Özellikle Marmaris, Fethiye ve Bodrum bölgelerine gelen Avrupalı ve Rus turistlerin büyük ilgisini çeken İztuzu Plajı, Köyceğiz Gölü, Sultaniye Kaplıcaları ve Çamur Banyoları, her yıl yüz binlerce yerli ve yabancı ziyaretçinin uğrak yeri.
Çevresel özellikleri ile dünyada ilk sıralarda yer alan Dalyan ve civarı, maalesef denetimsizlik ve herkesin her şeyi yaptığı ve sonuçta hizmet sektöründe büyük sorunların yaşandığı bir yer olma yolunda hızla ilerliyor. Özel Çevre Kurumu’nun (ÖÇK) çevresel tahribata seyirci kalması, bu nadide bölgenin ömrünün daha da kısalmasına neden oluyor.
Özellikle son birkaç yıldır kontrolsüz ve hemen herkesin düzenlediği bir tur tahribatın boyutlarını göstermeye yeter de artar bile. Rus turizm firmaları arasında büyük bir rekabet söz konusu, ama bu rekabetten en büyük zararı Dalyan ile özdeşleşmiş olan caretta caretta deniz kaplumbağaları ile onların ana besin kaynağını oluşturan “mavi yengeçler” görüyor.
Öyle bir Özel Çevre Kurulu düşünün ki, merkezi Köyceğiz ilçesinde olacak ve ofiste oturmaktan başka bir şey yapmayacak. Bir “yengeç avlama” turunda en fazla kaç tane kişi başı yengeç yakalanacağını belirlemeyecek, kaç tane balık yakalanacağını belirlemeyecek, yakalanan yengeçlerin boyutlarının ne olacağını, hangi zaman aralıklarında yengeç yakalanabileceğini duyurmayacak. Yakalanan yengeç ve balıklardan çevresinin korumakla mükellef olduğu devletine bir kuruş bile para almayacak.
Her konuda “yabancı ülke uygulamalarını” Türkiye’ye dayatan hükümet edenlerin, neden çevresel ve korumacılık alanındaki yabancıların uygulamalarını görmezden geldiklerini anlamak mümkün değil. Bugün dünyanın en pahalı ürünleri arasında yer alan “mavi yengeç” dünyada en ucuza ve katledilir seviyede Türkiye’de “turizm yapıyoruz” diye tur operatörlerine kurban edilmekte.
Ekonomik anlamda, tekneye verilen 100 liralık kira bedeli karşılığında akşama kadar yüzlerce yengeç yakalanmakta ve hiç kimsede çıkıp, “Ya arkadaş bak burası koruma bölgesi ve burada en fazla kişi başı bir yengeç yakalayabilirsin, daha fazla yakaladığın takdirde şu kadar bin lira para cezası ödersin” dememekte.
Sözde soyu tükenmekte olan deniz kaplumbağaları için kumsallara koruma levhaları konurken, korudukları deniz kaplumbağalarının ana besin kaynağı olan “mavi yengeçlerin” yok edilmesine seyirci kalan bir zihniyet ne kadar “özel çevre koruma” yapar onu da sizin takdirinize bırakıyorum.

Yazarın Diğer Yazıları