Katolik tercih: Erdoğan mı, Gülen mi ?

Papa Francis’in Türkiye ziyaretinde ki önemli ayrıntıyı Türk basını atladı, bunu bildikleri halde kasıtlı bir şekilde mi yaptılar yoksa farkında mı değiller bilmiyoruz.  ABD ve İsrail’in öncülük ettiği ve çoktan beri dillendirilen batılı bir proje var:  “Dinler ve Medeniyetler arası Diyalog”  
Dinler arası diyalogu Fetullah Gülen yürütüyordu, zaten Gülen bu çerçeve de, 09.02. 1998 tarihinde zamanın Papası II. Jean Paul ile Vatikan da görüştü. Bu çok önemli ve uluslararası özellik taşıyan ziyaret Türkiye de gerektiği gibi değerlendirilmemiştir. O tarihte bu projeyi destekleyen yerli ve yabancı basına bakılırsa Gülen’in bu ziyareti İslam dünyasını temsilen yaptığının altını çizmekte ve çok önemli olduğu vurgulanmaktadır. İspat etmemiz mümkün değil ama Gülen’in Amerika yaşantısının önemli sebeplerinden birisinin de bu proje olduğunu düşünüyoruz. Bu proje gerek Türkiye de gerekse İslam dünyasında radikaller tarafından çok tartışıldı ve Gülen Cemaatine hakaretlere varan yayınlar yapıldı, ama cemaat batı desteği ile hepsinin üstesinden geldi.
Bu uluslararası projeyi destekler mahiyette, biraz da radikal İslamcıları fazla uyandırmamak, daha fazla rahatsız etmemek ve gözden biraz kaçırmak için, İspanya başbakanı Luis Rodriguez Zapatero  21 Ekim 2004 tarihinde Birleşmiş Milletler’de Dinler arası diyaloğu desteklemek amacıyla, Medeniyetler arası Diyalog çağrısı yaparak bir organizasyon teklif etmiş ve Başbakan Tayyip Erdoğan’a birlikte yürütme teklifi yapmıştır. Zaten önceden bilgilendirilen Erdoğan da bu teklifi kabul etmiştir. İlk toplantı da İspanya da 28-29 Kasım 2005 de Palma De Mallorca kentinde gerçekleştirilmiştir. Bu tarih ilginç bir şekilde Papa’nın bu ziyaretiyle aynı tarihe rastlamaktadır. Biz hurafelere inanmayız ama ilginç ve not edilmesi gereken bir rastlantı olduğunu belirtelim. Papa bu ziyareti kendisi istemiş ve Erdoğan da davet etmiştir. Bu ziyaretin en önemli amacının kanımıza göre Erdoğan-Cemaat kavgası batı dünyasını, İslam projesini gerçekleştirmek için Gülen ile Erdoğan arasında ki tercihe zorlanmış ve Erdoğan’ı tercih ettiğini göstermek için Papa’yı Ankara’ya göndermiştir. Batının İslam Projesi de şudur: İslam dünyasını tek merkezden idare etmek için eskiden olduğu gibi Müslümanları bir ruhani liderlik, bir nevi Papalık veya Halifelik gibi bir müessese kurma çalışması ve planıdır. Bunun merkezinin Türkiye olması, bu mümkün olmazsa Katar olması, başına da bir Türkün getirilmesi projesidir. Bu dini ve ruhani Türk liderin isimleri de kimler olacağını okuyucuların engin hayaline bırakıyorum. İsmi geçenler arasında çeşitli cemaat liderleri ve politikacıların olduğunu tahmin ediyoruz.
Bu projenin 3 temel amacı vardır. Birincisi İslam dünyasını tek merkezden yönetmek, ikincisi,  İsrail’in güvenliğini daha iyi sağlamak için tek tek bütün Müslümanları ve radikalleri iknaa ya uğraşma yerine, halifeyi veya halifeliği ikna etmek daha kolay olduğunu düşünmeleridir. Batının bu projeden bir başka beklentisi de başta Almanya, Fransa, İngiltere gibi güçlü ülkeler olmak üzere batılı ülkelerin çok sayıda Müslüman göçmen işçi barındırmakta olmaları ve özellikle de Afrika dan, eski Müslüman sömürgelerinden gelenler ile Orta doğu ülkelerinden gelen eğitim ve iş amaçlı radikal   gençlerin ülkelerinde kalıcı olarak yaşamaya başlamalarıdır. Radikal İslamcıların batıyı merkez olarak kullanmaya başlamaları, planlamalarını, parasal desteği ve hatta militanlarını bulma, eğitme çalışma alanı haline getirmeleridir. Bu sorunlar yetmiyormuş gibi Rusya ve Çin’in batılı ülkelerdeki radikal İslamcıları el altından desteklemeleri, radikal hareketlerin yer yer çatışma ve Vandalizm’e dönüşmesi, batılıları rahatsız eden çeşitli yeni hak ve hukuk isteme bahanesiyle terör hareketleri ciddi boyutlar almış ve yabancı güçlerin bunlar vasıtasıyla iç işlerine karışır hale gelmesidir. Bu ciddi sorunun önüne geçmek için ülkelerin de bulunan radikal İslamcıları, atma veya hepsini öldürme imkanları olmadığı için, bunları, radikal bir merkezden yönlendirme politikasıdır.
Batı da ortaya çıkan bu radikal İslamcı sorun, batılıları ciddi bir şekilde korkutmaktadır. Hem rejimleri hem de huzurları açısından önemsemektedirler.  Batı da yaşayan radikallerin kendi hayat tarzını yaşamaya başlamışlar ve iki toplumlu ülkeler haline gelme riski ortaya çıkmıştır. Helal Gıda, Faizsiz bankacılık ve gizli olarak kurulan ve uygulanan şeriat mahkemeleri batılı yöneticileri ve halkları kendi rejimleri ve günlük hayatları açısından bir tehdit olarak görmeye başlamışlardır. Batılı ülkeler, bu derin projelerinin Erdoğan-Gülen kavgasın da meze yapılmaması için asıl gücün sahibi olan Erdoğan tarafında yer almış ve bunu da taçlandırmak için Papa’yı Ankara’ya göndermiştir. Ziyaretin özeti, haydi hayırlısı.

Yazarın Diğer Yazıları