Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Serap BESİMOĞLU

Serap BESİMOĞLU

Kelimelere can verenler

Düşünür, yazar, şair, hepsinin malzemesidir kelimeler. Yapılandırırlar bir biçimde insanı, toplumu, değerleri. Hepsi ayrı inşa eder cümleleri. Hele şairler, çok güçlüdür ifadeleri. Onlar görmediğimiz bir pencereden bakarlar hayata. Kimi şiirde yerer, kiminde överler. Kimi şiirde sever, kiminde söverler. Taklide düşmez, öykünmezler kimseye. Büyük büyük düşünürler. En saf halleriyle lirizmden realizme, romantizmden tasavvufa uzanır kolları. Bir de bakmışsınız sürrealizme sıçramış ayakları. Susuz bir çölde bile ıslaktır onların dudakları. Velhasıl tuhaf insanlardır şairler. Dedim ya, karanlıkta ışığı görürler. Araştırmalara göre de bir çok insandan genç ölürler şairler. Buram buram insan kokusu, sevginin ılık nefesi vardır dizelerinde. Öyle kolay geçinemezler kimselerle. Kalabalıklar içinde bile yalnızdırlar. Gönül yangınları, insan manzaraları, kısacası duyguya, düşünceye can verir, yaşatırlar
kelimeleri.
Şiirin sahiplerinin öyküsü öylesine uzun ki, anlatmakla bitmez. Anadolu Türklerinde edebiyat, yani Divan edebiyatı 14. Yüzyılda başlıyor ve 19. Yüzyıl sonlarına kadar geliyor. Sütunuma sığdıramayacağım yüzyıllar ve her dönemde şairler öylesi çok ki, bu uzun köprünün ne başı ne de ortaları ama sonlarından yakalamak en azından yakın zamanı, cumhuriyet dönemi şairlerini paylaşmak fikri bu hafta sütunuma konu oldu. Bu süreç  zarfında hep birbirinden etkilenen şairler, önceki devirden kalan bağımsız bir sanatçının kelimelere can veren bir başka ustanın, Ahmet Haşim’in tesirini de beraberinde getirmişler. Kendine özgü sembolist şair olarak tanınan bir sanatçı Ahmet Haşim. Ömrünü adadığı kelimelerle yolculuğunda hem sormuş, hem sorgulamış. Şiirine bir kısacık giriş:;
 “Ağır ağır çıkacaksın bu merdivenlerden,/ Eteklerinde güneş rengi bir yığın yaprak”
Derken hem yüreğin merdivenlerinden çıkar, hem hayatın, hem de zamanın merdivenlerinden. İmbikten damlayan bengisu gibidir kelimeleri. Feyz verir kendinden sonrakilere. Ahmet Haşim’in ardından Faruk Nafiz Çamlıbel, Ahmet Kutsi Tecer, Kemalettin Kamu, Ömer Bedrettin Uşaklı, Necip Fazıl, şiirin çilesini çekenler olarak belirirler edebiyat sahnesinde ve sürrealizme sıçrayış başlar ardından. Orhan Veli, Oktay Rıfat, Melih Cevdet, Fazıl Hüsnü, Cahit Sıtkı, Ziya Osman Saba gibi isimler kişiliğini yitirmeden, şiirini yadırgatmadan usta  işi ürünler verirler. İşte bir iki örnek sizlere
seçtiğim:
 “Geceleyin bir ses böler uykumu,/ İçim ürperme ile dolar nerdesin, /Arıyorum yıllar var ki ben onu, /Âşığıyım beni çağıran o sesin”
Derken Ahmet Kutsi, bir sadık yâri mi, yoksa bir dostu mu arıyor bilinmez ya da vefa mı bu ses hasret kalınan. Bir başka usta Cahit Sıtkı, her şeye rağmen hayatın ölümlü olduğunu hatırlatıyor 35 yaş şiirinde;
 “Yaş otuz beş yolun yarısı eder, /Dante gibi ortasındayız ömrün,/ Delikanlı çağımızdaki cevher, /Yalvarmak, yakarmak nafile bugün, /Gözünün yaşına bakmadan gider”
Ve şairler de ölürler tıpkı her insan gibi, can verdikleri kelimelerle yaşarlar ölümsüz destanlar misali. Şiirin hayatımızdaki önemini unutmamak gerekir diye düşünüyorum.

Yazarın Diğer Yazıları