KENDİNE GEL YUSUF!..

Brezilya'da yapılan Dünya Liseler Arası Şampiyonası'nda Erdoğdu Lisesi'nin zirveye taşıyan isimlerin başında gelmesi, kendisine şöhret kapılarını açtı. Bu başarının da etkisiyle Trabzonspor alt yapısından üste seyr-ü sefer eyledi. Ardından da futbolda önemli faktörlerden biri olan şansının da yardımıyla Trabzonspor kadrosunda yer buldu. Sonrasında 11'e yerleşti.

Yerleşmekle kalmadı, ceza sahasına yakın bölgelerdeki tüm serbest atışlarda topun başına geçti. Kornerlerinin kimisi arkadaşları tarafından gole çevrildi. Kimileri de ceza sahasını birbirine kattı. Kaleyi karşıdan gören serbest atışlarda tahmin edilemez, agresif vuruşları ile ya topu ağlarla buluşturdu, ya direkleri dövdü, ya da kaleciler inanılmaz kurtarışlarla bunları zor da olsa bertaraf eyledi.

İstediği yerde, yani forvetin arkasında serbest oynatıldığı zaman sol ayağı ile topa muhteşem kavisler verdirerek, köşelerden ağları bularak "örümcekleri indirdi!.."

Rıza Çalımbay, her şekilde hakkını teslim eyledi, Yusuf'u bir anlamda "Yusuf yapan" fırsatları önüne koydu. Hakkını yemeyelim, o da gereğini en iyi şekilde yaptı.

Ve geçtiğimiz sezonun ikinci yarısında Trabzonspor'a  Sosa geldi. Hani şu  eski Beşiktaşlı! Hani şu mükemmel vuruşları ile ceza sahası yakınlarından rakiplerin ağlarını sallayan adam!..

İşte bu Sosa geldikten sonra Yusuf'a bir şeyler oldu. Ya da Yusuf'ta bir şeyler olduruldu.

Önce "oldurulanlara" bakalım. Bunlar kazanılan serbest atışların tamamının Sosa'ya tahsis edilmesi ile başlandı. Tespitler de ortada. Sosa'nın geçen yılki ve geçen haftaki gole kadar olan atışları Trabzonspor adına da hiç bir işe yaramadı. Yusuf'un binde biri kadar etkili ve tehlikeli olmadı. Yetmedi Yusuf hücumda kenar oyuncusu gibi ilk 11'de sahaya sürüldü. Beceremeyince değiştirilmeye, ya da yedek kulübesinde oturtulmaya başlandı. Geçen sezonun sonuna kadar böyle devam etti.

Sonra Ünal Karaman geldi. "Gel koçum Yusuf" dedi. "Kendine gel" dedi. "Aklını başına topla" diye uyardı. Sosa'da devreye girdi. Korner ve serbest atışların sol ayak gerektirenlerini "Yusuf Yazıcı atmalı" diye mesaj gönderdi. "Yusuf'u kaybetmemeliyiz" diye düşündü!..

Ama, bu sezonun geride kalan 8 haftasına baktığımız da, "Olmadı, olmuyor!"

Ya da; "Yusuf'a bir şeyler oldu? Ya da oluyor!"

Agresif serbest atışları unutmuş!

Rakibiyle mücadele etmekten yılmış!

Antrenmanda, sahada, hatta yedek kulübesinden çıkıp ısınırken bile üzerine sanki rehavet çökmüş gibi bir hali var!

Milli takımın Rusya ile Trabzon'da yaptığı maçta ilk 11'de başladı, ama tamamlayamadı. Bosna Hersek ile Rize'de oynanın maçta kulübeye bile alınmadı. Milli takım çalışmalarını izleyen meslektaşlarımıza sorduğumuzda, "çalışmalarda sanki dünya yansa bir bağ otu yanmıyor derecesinde vurdumduymaz halde hareket ediyor" dediler.

Böyle olunca da bize Yusuf önce "Kendine Gel" demek, ardından da; "Olmaktan daha çok, olduğun yerde kalabilmek önemlidir" gerçeğini hatırlatmak ve de "Hem kendine, hem Trabzonspor'a, hem de Türk futboluna yazık etme. Buna da hakkın yok" diye çağrıda bulunmak kalıyor.

Yazarın Diğer Yazıları