Keyfî gözaltı olmamalı

Afrin'den şehitlerimiz peş peşe geliyor ve çok üzülüyoruz. Ama ülkemizi korumak mecburiyetindeyiz.

Ankara çok yerinde bir kararla Cerablus ve El-Bab'a girmiş, ABD/Rusya'nın planını bozmuştur. Eğer Afrin'e girmeseydik, IŞİD'den aldığımız Cerablus ve El-Bab'a ABD/Rusya desteğinde PKK/PYD yüklenecek, muhtemelen daha ağır şartlarda mücadele edecektik.

Ama içimizdeki PKK destekçileri, güya savaşa karşılar. Onlara göre Türkiye Afrin'e harekât başlatmamalıydı.

TTB'nin, Afrin Harekâtı'nı "savaş" diye nitelendirip durdurulması için yaptığı çağrının satır aralarından asıl amaçlarını okuyabiliyorsunuz:

 "Savaş bir halk sağlığı sorunudur! / Biz hekimler uyarıyoruz:

Savaş, doğada ve insanda tahribat yapan, toplumsal yaşamı tehdit eden, insan eliyle yaratılan bir halk sağlığı sorunudur. / Her çatışma, her savaş; fiziksel, ruhsal, sosyal ve çevresel sağlık açısından onarılmaz sorunlara yol açarak büyük bir insani dramı da beraberinde getirir. / Yaşatmaya ant içmiş bir mesleğin mensupları olarak, yaşamı savunmanın, barış iklimine sahip çıkmanın birincil görevimiz olduğunu aklımızdan çıkarmıyoruz. / Savaşla baş etmenin yolu, adil, demokratik, eşitlikçi, özgür ve barışçıl bir yaşam kurmak ve bunu sürekli kılmaktır. / Savaşa hayır, barış hemen şimdi!

Türk Tabipleri Birliği / Merkez Konseyi."

İnsana sorarlar: ABD güney sınırımızda çetelerle iş birliği yapıp Türkiye'ye karşı ordu kurmaya kalkıştığında, neden "Çeteleri donatmayın. Suriye'nin ülke bütünlüğüne zararı olduğu gibi, Türkiye sınırında, bizim için tehlikelidir." demediniz? Ya PKK hendek savaşı başlattığında, insanlarımıza zarar verdiğinde ne yapıyordunuz?

Ben söyleyeyim ne yaptığınızı... Meselâ; TTB Başkanı Prof. Dr. Raşit Tükel... 1128 akademisyenin, hendekçileri savunan "barış bildirisi" dedikleri "PKK bildirisi"ni imzalıyordu. Meselâ; TTB yönetiminden Prof. Dr. Mustafa Taner Gönen... O da "PKK bildirisi"ne imza atıyordu. (İmzacılar içinde Prof. Dr. Taner Gönen adı da var. Araştırdım. Aynı zat.) Bir kadın TTB yöneticisi YPG'li kadın teröristlere övgüler diziyordu.

Türkiye Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu da bir akademisyen (Prof. Dr.). Gerçekleri söyleyebiliyor: 

"PKK ve PYD'nin bağlı olduğu üst yapı Kongra-Gel'dir. Kongra-Gel tüzüğüne göre de PKK da PYD de aynı yapının parçalarıdır. Bu konudaki yabancı belgeleri okuduğunuzda olay son derece nettir. TSK, Afrin'e girmiştir. Kahraman ordumuzun muzaffer olması için milletçe arkasında durmak zorundayız. Bir deyiş vardır 'kamyon geçerken tereddüt edersen karşıdan gelenin altında kalırsın'. Şu an tereddüt zamanı değildir. Bu kamyonu geçeceğiz, o yüzden o gaza basacağız ve başaracağız."

PKK'nın, Kongra-Gel'in çatısı KCK'nın sözleşmesini açıp okuduğunuzda neler olacağını görürsünüz: Bir Stalinist devlet hedefliyor.

TTB yöneticileri üniversiteden üç aylığına uzaklaştırılmışlar. Rektörlük kendisini mahkeme yerine koyamaz. TTB yöneticileri bildiri yayınladılar diye gözaltına alınıyor, daha ağır olan 170 imzalı bildiri için neden bir şey denmiyor? Sürekli yazıyorum: PKK'nın hendeklerini açık açık savunanlara gözaltı yok. Bir kısmı üniversiteden atıldı, bir kısmı işinde. Atmayın! Mahkemeye verin. Cezası varsa ona göre muamele edin!

Yine "hukuk devleti" diyorum!

Yazarın Diğer Yazıları