Kılıçdaroğlu'ndan, Erdoğan'ın sözlerine sert tepki

Kılıçdaroğlu'ndan, Erdoğan'ın sözlerine sert tepki
CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın ‘Eğer bu tutumunuz devam ederse siz kendi ülkenizde, caddede, sokakta rahat gezemezsiniz’ sözlerini sert bir dille eleştirdi.

Kılıçdaroğlu, anayasa referandumu çalışmaları kapsamında Ankara’da muhtarlar ve sivil toplum örgütlerinin temsilcileriyle bir araya geldi, sorularını yanıtladı.

Anayasa değişikliğinin ülkenin hiçbir sorununu çözmediğini ifade eden Kılıçdaroğlu, “Terör sorununu mu çözecek, ekonomiye istikrar mı getirecek, Türkiye Cumhuriyeti bütün devletlerle dost mu olacak, hayır. Sadece ve sadece rejimi değiştirecekler, demokratik parlamenter sistemden otoriter bir sisteme, tek adam rejimine geçeceğiz. Bu kadar basit. Sorun çözen değil, toplumu ayrıştıran, sorun yaratan bir anayasa değişikliğiyle karşı karşıyayız” dedi.

“BU SORUNUN YANITINI VERMESİ GEREKEN SAYIN DEVLET BAHÇELİ”

Kılıçdaroğlu, tüm kamu kuruluşlarının İstanbul’a taşınmaya başladığı belirtilerek, “Başkent de taşınabilir mi” şeklinde bir soru geldiğini ifade ederken, şöyle dedi:

“Bu anayasa değişikliği, TBMM’de görüşülürken Adalet ve Kalkınma Partisi’nden anayasa komisyonu üyesi çıktı, dedi ki ‘bu değişikleri getireceğiz ama asıl amacımız anayasanın ilk 4 maddesi.’ İlk 4 maddeden biri de, ‘Türkiye Cumhuriyeti’nin başkenti Ankara’dır.’ İtirazlar üzerine tekrar kürsüye geldi, söylediklerini tekrarladı. Bu sorunun yanıtını kim verecek? Bana göre bu sorunun yanıtını vermesi gereken Sayın Devlet Bahçeli’dir.

Ben milliyetçilerin, ülkücülerin vatanına bağlılığını biliyorum, bu konuda en ufak bir endişem yok. Bayrağa saygılılar, vatanı seviyorlar, bizim gibi. Milliyetçilik nedir, ülkesinin çıkarlarını savunmaktır zaten, tarihine bağlılıktır. Tarihini bilmeyen geleceğini iyi inşa edemez. Ankara boşuna mı başkent yapıldı.”

“PARTİ DEVLETİ KURMAK İÇİN ÇABA HARCIYORLAR”

Bir başka soruya ilişkin Kılıçdaroğlu, anayasa değişikliğinin referandumda kabul edilmesi halinde, HSYK düzenlemesinin hemen yürürlüğe gireceğini belirterek, “Niçin, yargıyı tek kişiye teslim etmek için. Güçler ayrılığı değil, ‘güçlerin uyumu’ diyorlar. Bir kişinin elinde, dolayısıyla mesele biter… Yani parti devleti kurmak için, devletin bütün organlarını bir partiye tahsis etmek, bir partinin emrine vermek için özel bir çaba harcıyorlar. Bugün A partisi iktidarda, yarın bir başka parti iktidara gelir, o da devleti allak bullak ederse, derse ki ‘bu hakimlerin hepsini ben yeniden atayacağım.’ Ne olacak? Adaleti kim dağıtacak? Adaleti, siyasi partinin genel başkanının tayin ettiği hakim mi dağıtacak, yoksa tarafsız ve bağımsız olan bir hakim mi?” diye konuştu.

“SAYIN CUMHURBAŞKANI ÖNEMLİ BİR ŞEY SÖYLEDİ…”

“Sayın Cumhurbaşkanı önemli bir şey söyledi, çok önemli. Döndü, bütün Avrupa’ya dedi ki ‘Eğer bu tutumunuz devam ederse siz kendi ülkenizde, caddede, sokakta rahat gezemezsiniz.’ Ne demek bu? Yani ‘El Kaide’den, IŞİD’den ben sorumluyum’, onu mu demek istiyor? Olmaz. Bu işin sağı, solu, partisi yoktur. Benim rahatsız olduğum kadar, eminim, Adalet ve Kalkına Partisi’ne, MHP’ye oy veren, sağduyulu vatandaşlarım da rahatsız. Niye biz bütün dünya ile kavga ediyoruz, niye böyle bir dil kullanıyoruz? Diline hakim olamayan devleti iyi yönetemez. Hele hele 80 milyonu temsil eden kişinin, az ve öz konuşması lazım. Sözlerinin hem Türkiye’de, hem dünyada bir ağırlığının olması lazım. Hepimizin ortak duygularına tercüman olması lazım.

Büyükelçimiz çağrıldı, ‘bu sözlerin anlamı nedir’ diye soruyorlardır. Ne diyecek büyükelçi, ‘Efendim dikkate almayın, Sayın Cumhurbaşkanı espri yaptı’ , ne diyecek başka. Son iki buçuk yıldır fiili başkanlık sürecini yaşıyoruz. Dışişleri bakanı, ekonomi bakanı kim? Mevcut iki buçuk yıllık yapının, Türkiye için hangi riskleri oluşturduğunu gözlerimizle görüyoruz.

Eskiden TIR’lar kuyruğa girerdi Suriye’ye mal götürmek için, şimdi hepsi satılığa çıktı. Rusya’yla kavga ettik, durup dururken. Sonra özür diledik, el, etek öptük. Oralara kadar gittik, bu benim ağırıma gidiyor. Koskoca Türkiye Cumhuriyeti yeri gelecek ‘aman ne olursun Putin’, yeri gelecek ‘aman ne olursun Trump.’ Yahu sizin aklınız yok mu, TBMM’ye neden güven duymuyorsunuz?”

“DEVLET TARAFSIZ OLMAYACAK”

Yeni modelde devletin tarafsız olamayacağını ifade eden Kılıçdaroğlu, “Devleti temsil eden başkan, aynı zamanda partinin genel başkanı. Partinin genel başkanı tarafsız olur mu? Devletin tarafsızlığı olmayacak ki. Hakim karar verirken başkana bakacak çünkü tayinini o çıkarıyor. Gelen kişinin siyasi kimliğine göre karar verecek hakim. Devlet dairesi de öyle olacak, ‘bizim partidense işi hızlı olacak, değilse ‘git, sürün kardeşim’ diyecek.  Eski komünist sistemlerde parti devleti vardı, ya komünist partisinin üyesinin ya da değilsin, şimdi Türkiye’yi o sürecin içine sokuyorlar. Dünya o süreçten çıktı, biz Türkiye’yi yeniden o sürecin içine sokuyoruz” dedi.

“GELMİYOR, GELEMİYOR”

Kılıçdaroğlu, liderlere televizyonda karşılıklı tartışma çağrısını da yinelerken, “Kaba bir dille söylüyorlar, ‘Kılıçdaroğlu yalan söylüyor.’ Ben de kendilerine her seferinde dilimde tüy bitti, çağrı yapıyorum; ‘Kardeşim eğer ben yalan söylüyorsam daha iyi ya, eline fırsat geçti, alırsın 18 maddeyi, senin istediğin televizyon kanalında bana gösterirsin, ‘bak sen bunu doğru söylemedin’ diye. Ben de mahcup olurum. Gel o zaman. Gelmiyor, gelemiyor. Niye gelemiyorlar çünkü onlar da biliyorlar ki ben doğruları söylüyorum” diye konuştu.

“EVET’ OYUNU ARTIRIR MIYIZ’ DİYE HOLLANDA İLE KAVGA ETTİLER”

Konuşmasında, Atatürkçülüğün yanlış öğretildiğini ifade eden Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti:

“Atatürkçülüğün iki temel ayağı vardır; birincisi, ‘Özgürlük ve bağımsızlık benim kaderimdir’ der. İkinci ayak var, çok önemli, üreten Türkiye. Bunu tanımlamak için, ‘Savaş meydanlarında kazanılan zaferler, ekonomik zaferlerle taçlandırılmadıkça o ülkenin bağımsızlığı sağlanamaz’ demiştir. Bu kadar açık. Üretiyor muyuz, iki Trakya büyüklüğünde alanı ekmiyoruz. Bütün dünyayla kavga ettik, turist bile gelmiyor.

Hollanda’yla kavga ettik, niçin? ‘Evet’ oyunu artırır mıyız’ diye, gerekçe o. Sonra Sayın Başbakan, ‘Yeter, amaca ulaştık’ dedi, yani ‘Oyumuzu biraz artırdık, burada kafi.’ Peki fatura kime çıktı, Hollanda’daki Türklere. Almanya’daki Türklere. Her seferinde fatura yurt dışında çalışan kardeşlerimize, Türkiye’de iş adamlarına çıkıyor. Bu mudur ülkeyi yönetmek? 2,5 yıldır başkanlık sisteminin Türkiye’ye getirdiği fatura budur. Şimdi bu sistemi anayasal sistem haline getireceğiz ” diye konuştu.

İlgili Haberler