Kilit taşı…

Kilit taşı…

Bundan yıllar, yüzyıllar önce, "sosyolojik imaj"ların en belirgin/kalıcı yansıtıcılarının mimari yapılar olduğu dönemlerde…

Hani şu her bir duvarın bir ansiklopedi ederinde bilgiyle doldurulduğu, kapıların, kaidelerin, sütunların dönemin hemen her türlü toplumsal alışkanlığına, yapılan savaşlara, sahip olunan inançlara dair belge görevi gördüğü dönemler…

İşte o dönemlerde, o -sonradan tarihi aydınlatacak- yapıların kilit taşlarında en çok tercih edilen figür/formlardan biri "kadın"dı.

En meşhurlarından biri; malum hali hazırda bizim topraklarımızda; Efes Antik Şehri''ndeki Hadrian Tapınağı''nın kemerinde bulunmakta…

*

Ne anlamı var?

"Kilit taşı"nda saklı anlamı.

*

Bütün mimari örgüyü bir arada tutan unur kilit taşıdır. Onu çekerseniz, geçmiş olsun; kendinizi bir enkazın en iyi ihtimalle ortasında ama daha gerçekçi bir tahminle altında bulursunuz.

Öyle ki, dünyanın en yetkin mühendislerinin akıl erdiremediği, yüzyıllara ve her türlü afete meydan okuyan yapıların mimarı Sinan''ın imzasını taşıyan Süleymaniye, ancak ve ancak "kilit taşı yıprandığı/aşındığı" vakit "yıkılma tehlikesi"yle karşı karşıya kalmıştı.

Ve Sinan''ın, caminin gizli bir bölmesine bıraktığı mektupta, "kilit taşının yıprandığı gün" yapılması gerekenleri tek tek sıraladığı, önlemini o günden aldığı ortaya çıkmıştı.

Bir yapının, bu denli "olmazsa olmaz"ı.

*

İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, partisinin hem Türk demokrasisi hem de "6''lı Masa" olarak anılan ittifaktaki rolünü tanımlarken hep ve üstüne basa basa bu ifadeyi kullandı;

"Türkiye''nin kilit taşı."

*

Görünen köy olduğundan;

Demokrasi vaadiyle kurulan bir masanın, sembolü olduğu en temel değerin hilafına yükseltilen o dayatmacı dile, tahakküm çabasına, emrivaki kalkışmasına karşı naçizane, muhataplarını "uyandırmaya" dönük kaç yazı yazdım hiç bilmiyorum…

Tamamı, olabilecek en üsttenci dille inşa edilen "Bu iş bitti" duvarına tosladı.

Önceki gece dinlediniz Akşener''i;

Bitti mi?

Yoksa yeni mi başlıyor dersiniz?

*

Bir ihtimal daha vardı halbuki…

Zamanı gelmiş bir düşüncenin hiçbir güç tarafından engellenemeyeceği gibi…

Zamanı gelmiş bir adayın da hiçkimse tarafından engellenemeyeceğinin şuuruyla "gününü" beklemek…

*

Kilit taşı hâlâ yerinde; dolayısıyla alınan lüzumsuz risk, henüz sadece "neresinden dönülse kâr" seviyesinde…

Tabii Eylül ayı başından itibaren yaşananlar ibret olabilirse…

*

Ha bu arada "ibret"in de, en az kilit taşı kadar manidar bir yeri vardır tarihte!

TUTUKLANAMAYAN GAZETECİLER(!)

Atanamayan öğretmenler tarzı bir mağduriyet değil de her türlü bedelden muafiyet ifadesi olarak kabul edebilirsiniz başlıktaki tamlamayı.

"Her yaptığı yanına kâr kalan" ne kadar medya elemanı varsa üstüne alınabilir.

Ama hepsinden önce ve en çok, Mersin''deki terör saldırısının faili üzerinden "terörist gazeteci/gazeteci terörist" polemiği yapan FETÖ artığı medya abla/abileri alınsın lütfen.

*

Ne farkınız var?

*

Bir terör örgütüyle iltisak, ilişki, bir terör örgütüne aidiyet, sempati manasında, elinize silah alıp da bir polis evi yahut karakol taramamış olmak dışında, o failden hangi farkınız var?

"Terör örgütü" olarak sonradan tescillenmiş olmasına rağmen, bu yaftanın boynunda asılı olmadığı zamanlarda da "anayasal sistemi değiştirmek üzere legal kılıfa sokulmuş türlü suçu işlediği gün gibi ortada olan bir yapı"yı;

Desteklediniz mi? Desteklemediniz mi?

Kalem ve dillerinizi, bu hedef doğrultusunda bir "silah gibi" kullandınız mı, kullanmadınız mı?

Bu "silahlarınızı" başta Türk ordusu olmak üzere, devlete yönelttiniz mi, yöneltmediniz mi?

15 Temmuz''da devlete de, millete de sıkılan her bir kurşunun, çekilen her bir tetiğin, atılan her bir bombanın cüret zeminini döşediniz mi, döşemediniz mi?

*

Mersin''deki terör saldırısının failinin teröristliği konusunda şüphe yok.

Ve fakat;

"Adı konulmayan terör örgütüne" destekle dolu…

 Hukuki/siyasi hesabı sorulmamış, bedeli ödenmemiş geçmişlerine aldırmadan…

Aynaya bakmadan…

Mersin saldırısındaki PKK''lı teröristin, geçmişte, "gazeteci" sıfatıyla CHP''nin "tutuklu gazeteciler" raporunda yer alıyor olmasından yola çıkıp da "CHP''yi doğrayan", "tutuklanamayan gazeteciler" ne olacak?

*

Birinin ihaneti adlı adınca haykırılırken, ki doğrusu da bu, ötekinin ihaneti neden "aldanma hakkı" kapsamında karartılsın hatta daha pişkin bir yöntemle meşrulaştırılsın ki?

Yazarın Diğer Yazıları