Kime hizmet

Hükümetler ve onların makamlara getirdikleri niçin var? Elbette kendilerinin oralara gelmesine vesile olan halkına hizmet için. Ya bizde böyle mi? Tabii ki hayır, içinde bulundukları saltanatı koruma adına bir yerlere koltuk değneği olmaktır.
Bizler ise, demokrasi diyor ve seçimlerde oy kullanıyoruz. Hatta bunu da yeterli görmeyip, meydanlarda çığırtkanlık yapıyor ev ev dolaşıp oy topluyoruz. Sonuçta görevimizi yaptığımızı sanarak birilerini parlamentoya göndermek suretiyle siyasi erki oluşturuyoruz.
Sanki bu görevlendirmeyi biz değil de başkaları yapmış gibi, en çok mağdur olan ise yine biz oluyoruz.
Halk olarak düşünüp, taşınarak gitmekte olan bu süreci tersine çevirme adına, içinde Allah korkusu olan, namazında niyazında olanları seçelim de, kem talihimiz değişsin dedik. Seçtik seçmesine de çıraklık dönemleri dedik olmadı, hele bir de kalfalık dönemlerini görelim dedik yine olmadı, son olarak ustalıklarını görelim diye tekrar seçtik.
Heyhat; bizi seçen siz misiniz diyerek başımıza getirmediklerini bırakmadılar. Özelleştirme ve devlet ihaleleri dendi, yandaşlarını zengin ettiler. Yasalar çıkartıldı ve yönetmelikler değiştirildi, makamlar işgal edilerek ülkede ele geçirilmedik kurum kalmadı.
Ayrımcılık yapılıyor diyen insanlar, korku ve dehşetle susturuldu. Kimilerine sözlü ve fiili tacizler yapılırken kimileri kodeslere dolduruldu. Toplum içerisinde insanlar rencide edilerek “ananı da al git, ya da gözünüze dizinize dursun” denildi.
Yapılan çirkinlikleri kamuoyundan saklama adına, halkımızı Türk, Kürt, Laz, Çerkez, Arap gibi otuz dört parçaya ayırarak bir biriyle uğraştırıp düşman hale getirdiler. Türklük ayaklar altına alındı, Cumhuriyete ve kurucusu Mustafa Kemal’e saldırıldı. “Ne mutlu Türküm diyene” sözleri sildirildi. Gerekçe olarak ise “siz ne mutlu Türküm derseniz, bir başkası da başka bir şeyler söyler” dendi.
Açılım adı altında bölücülerin ayağına cumhuriyetin savcıları gönderilerek şovlar yaptırıldı. Bölücülerle öpüştü diye birilerine kızarken, kendileri bölücübaşıyla pazarlığa oturdular. Nevruz bayramında Türk bayrağı asılmadı diye sözde şikâyet edenler, resmi kurumların adından Türkiye Cumhuriyeti adını sildirdiler. Bir tarafta Kürtçe şarkılar söyletip halaylar çekerken, diğer tarafta üniversitelerde kürsüler kurdurttular. Devlet kanalında Kürtçe yayınlar yaptırarak, Kürtçe özel öğretimi serbest ettiler. Ben Türküm diyenleri ise faşistlik ve ırkçılıkla suçladılar.
Kardeşlik projesi dendi, 35 bin kişinin katilini ülkede söz sahibi yaptılar. Ülkenin üniter yapısını bitirmek için eyalet sistemini tartışmaya açtılar. Tabii ki iktidar bunlar gibi nicelerini yaparken, makamlara taşıdıkları ise üç gün daha fazla oralarda kalma ve ideolojilerini gerçekleştirme adına daha fazlasını yapmaya başladılar.
Belediye başkanı benden aldığı vergilerle afişler bastırarak başbakanına yağ yaktı. Diyanet İşleri Reisi, İzmir halkını irfandan yoksun olmakla suçlayarak halkı ayırıma tabi tuttu. Yine yandaş ve besili bazı sözde yazarlar televizyonlara çıkarak “bayrağın adının değiştirilerek Türk bayrağı yerine devlet bayrağı olsun” diyerek Türk’e ve şehitlere kinlerini kustular.
Bir başka kurum ise ülkeye turist çekme bahanesiyle kiliseleri ve ören yerlerini restore edip, Türk kanıyla sulanmış bu topraklara yabancı mührünü kazırken, ecdat eserlerinin yıkılmasına göz yummak suretiyle Türk mühürlerinin silinmesine seyirci kaldılar.
Eğitimde her işi çıkmaza sokan, dün aldıkları kararlardan bugün vazgeçerek işleri yazboz tahtasına çeviren Milli Eğitim Bakanı, 49 yıl önce Rumların kendi istekleri doğrultusunda kapanan okulunu açmakla böbürlenmektedir. O Rumlar ki 2011 yılında 14, 2013 yılında 12 Türk okulunu kapatarak Lozan Anlaşmasını çiğnemiştir. Görülen o ki; Türk halkı yağmurdan kaçarken doluya tutulmuştur. Müslüman’ım diyenin Müslüman’a yaptığını ateistler bile yapmamıştır. Kısacası bu iktidar Türk’e hizmet etmemiştir.

Yazarın Diğer Yazıları