Kimin baharı

Yaradan yılın zaman dilimlerini farklı yaratmış. İnsanoğlu ise bu zamanı salise, saniye, dakika, saat, gün, ay, mevsimlere ayırarak kendi çıkarı, zevki ve ihtiyacına göre tasnife tabi tutmuştur.
İnsanlar saat demiş, gün demiş, ay demiş, mevsim demiş ama bütününe birden de yıl demiş. Ömrünün evrelerini bile bu zaman dilimlerine göre değerlendirmiş. Gençliğine ömrümün baharı derken, yaşlılığına ahır ömrün hazanı demiş. Haftalar ve aylar çok şeye şahitlik etmiş olan daha geniş zaman dilimleridir.
Mevsimler hiç öyle mi? Tam tersi yağmurlarında ıslanılan,  soğuklarında titrenilen, güneşinde yanılan ve yeniden doğuşların izlendiği gibi ölümlerinde tadıldığı anlardır. 
Kışın tüm pisliklerin üzerinin kapandığı, saflık ve temizliğin timsali olan beyazlığın her tarafı kapladığı ve insanların yılın üç mevsiminin yorgunluğunu atmaya çalıştığı aylar. 
İlkbahar dendiğinde ise tüm canlıların miskinliği bir kenara atıp silkinerek hareketlendiği, tabiatın yeniden canlanıp, ortalığı hayvan seslerinin kapladığı ve çiçeklerin rengârenk açtığı zamanlardır. 
Yaz mevsimi ise canlıların olgunlaştığı, yaratılanların tatlandığı, sıcak güneşi ile tüm canlıların devası olduğu günlerdir. Bu mevsimde oldukça yoğun çalışmaların yaşanması ayrı bir vakıadır. 
Bir de sonbahar mevsimi var ki; birçok canlının ömrünün sonun geldiği, ağaçların yapraklarının sararıp solarak döküldüğü, bitkilerin kuruduğu, insanlarımıza ise yaşlandıklarında yaşayacaklarının hatırlatılarak hüzünlendirildiği vakitlerdir.
Tüm güzelliklerine rağmen her dört mevsimin içinden biri olan bahar mevsimi var ki dirilişin sembolü olması münasebetiyle hoşa giden birçok konuya adını vermiştir. En son olarak da Arap Yarımadası ve Ortadoğu’daki yaşanan olaylara adı verilerek “Arap baharı” denmiştir.
Tüm dünyanın bildiği üzere aşiret hayati yaşayan Arap kabilelerinin bir araya gelerek oluşturdukları topluluklar devlet dahi olamamalarından dolayı üzerlerinde oynan oyunlar çok eskilerden günümüze kadar devam etmektedir. Geçmişte bir yerlerin uşaklığına soyunarak Türkü arkadan hançerleyen bu zavallılar için sözde devletler oluşturma adına hudutları cetvelle çizilmiş araziler tahsis edilerek başlarına şakiler getirilmiştir. Şimdi ise aynı ülkeler buralara demokrasi getirme adına, o şakilere kendi halkını katlettirmektedirler...
Dünle bugün arasındaki fark ise rol verilenlerin farklılığı ve yeni sınırlardır. Araplar Alevi - Sünni diye ayrılırken Kürtler ve Türkler devreye sokulmuş kendileri ise sevk ve idarenin başındalar. Her taraf kan gölü, ülkeler parçalanmış, açlık ve hastalıklar kol gezerken bunun adına da “Arap baharı” demişler. Yani o güzelim mevsimin adını da kirletmişler.
Irak’ta başlayan sözde bu bahar, ülkenin üçe bölünmesine, Mısır ve Libya’yla birlikte her gün binlerce insanın kanının akmasına, mal varlıklarına el konup sömürülmesine neden olmuştur. Şimdi ise bu bahar yağışlarının getiren kara bulutları Suriye üzerinde dolanmaktadır. 
BOP’un eş başkanlığını yapan benim ülkemin yöneticileri ise, her gün verilen şehitlerin karşısında lal kesilirken, bahar getirildiği söylenen ülkelerde yaşayan karındaşlarım öldürülmelerini ve geldiği kendi vatanında dövülmelerini seyrederken. Çevremizde oluşturulan peyk devletlerle meydana getirilen ateş çemberine rağmen, bir yerlerinin mutluluğu için Suriye türküsü söylemeye devam deyip, sıranın Türkiye’ye geldiğini düşünmek bile istemiyorlar..
Ancak öyle birileri var ki; kışını bahara çevirip kardelenler gibi çiçek açmışlardır. Dün pasaportlarını bizim verdiğimiz kişiler, bugün devlet başkanı olurken yeni kazanımlar peşinde koşarak ikinci Kürt devletini kurmuşlardır. Ayrıca Türkiye’den de toprak almak için kan dökmeye hız vermişlerdir. Bizim BOP’cular ise o postal öpücülerin ayaklarına giderek aman dilemektedirler.
Göstermelik Kerkük ziyareti ve lütfedip kabul buyurdukları Suriye Türkmenleriyle de Türk halkını oyalamaya çalışmaktadırlar. Şu kadar terörist öldürdük diyerek ise günü geçiştirmeye çalışmaktadırlar. Olan o ki; Arap bahar yerine kara kışa teslim oldu. Biz ise son bahardaki ağaçların gazeli gibi sağa sola savruluyoruz. Kürtler ise gerçek baharı yaşıyor.
Tüm bu olanlara rağmen kimin hangi baharı yaşadığını göremeyenlere diyoruz ki; bırakın baharınız sizin olsun istemiyoruz.  Biz baharı başkaları yaşasın diye değil, kendi baharımızı oluşturmak için çalışmalıyız.

Yazarın Diğer Yazıları