Kimlik bilgileri çalmak operasyon olmasın?

50 milyonun kimlik bilgilerinin çalınmasıyla, Türkiye'de rejim değiştirmek amacıyla sandık sonuçlarını etkileme arasında bir ilişki var mı? Korelasyona bakacağız..

Asıl önemli olan soru bu... Hep birlikte yüksek sesle düşünmemiz ve meraklanmamız lazım.

50 milyonun kimlik bilgileri çalındı mı? Çaldırıldı mı? Bilinçli bir operasyon mu, gerçek bir olay mı?

"Bu da ne demek şimdi" diyeceksiniz.

Valla kardeşim Türkiye burası.

Yeni olaylara gebe. Kafalarda devlet, toplum, rejim ve gelecek hesapları var. Toplum mühendisliğinin, algı operasyonlarının, bitmek tükenmek bilmeyen entrikaların döndüğü bir ülkedeyiz...

Daha yeni...

Çok taze bir haber çıktı gazetelerde. TEOG sınavlarının sonuçlarıyla oynamışlar, soruları çalmışlar... Eski soruların aynısını sormuşlar... Sınavlardan kendilerine uygun sonuç çıkmasını sağlamışlar...

Edep, haya, hak, hukuk yok...

Ortaokul çocuklarının hakkını bile çaldıklarına göre, benim de şüphelenmem normal olmalı...

Bunları yapan adamlar ve zihniyet, 50 milyon kişinin kimlik bilgilerini de çalar, sonra, muhalefet milletvekillerinin söylediği gibi seçim sonuçlarını değiştirecek operasyonları başlatır.

Adalet Bakanı Bekir Bozdağ'ın yaşanan krizin siyasi partileri olumsuz etkileyeceğini söyleyerek seçmen listelerine ulaşamayacaklarını söylemesi, ister istemez çağrışımlar yaptırıyor...

Siyasi partiler seçmen listelerine ulaşamazsa, seçmen kontrol ve denetimi ortadan kalmış demektir. Bu durumda birilerinin seçmen listelerini farklı güncellemeyeceğine kim garanti verebilir?

Hiç kimse...

Yani?

Yani muhalefet milletvekillerinin şüphesi gerçek olur?

Nedir o şüphe?

O şüphe, "Suriyelilerin oy kullanıp kullanmadığını nereden bileceğiz" sorusudur.

Sadece bu da değil... Aynı zamanda seçmen güvenliği tehlikeye girmekle kalmaz, seçim sonuçlarını birileri istediği biçime sokabilir.

Dikkatinizi çekerim!..

Türkiye kritik eşiğe dayanmış durumda. Anayasa değişikliği ile bir taraftan rejim değiştirilmek istenirken, öte yandan, "Kemalizm karşıtlığı" üzerinden Cumhuriyet rejimi ortadan kaldırılmaya çalışılmaktadır. Mesele sadece ideoloji değildir. Salt ideoloji olsaydı, uygulamalar buna göre olurdu.

Hatırlatırım...

Geçen haftanın en önemli konularından biri de ortaokullarda okutulacak ders kitaplarının içeriği idi.

Adamlar, binlerce şehidin verildiği, insanların uğruna öldüğü vatanın savunmasını, koskoca İstiklal Savaşını öğretim programından çıkarıyor. Yok farz ediyor.

Niye?

Çünkü Atatürk'ü sevmiyor. O'nu yenilmesi gereken düşman görüyor. O'nun temsil ettiği rejimi beğenmiyor. Tıpkı 1919'lardaki İstanbul hükümeti gibi düşünüyor. O günlerden bugünlere gelişi "reklam arası" sayarak, kaldığı yerden devam etmek istiyor. Bunun için de başkanlık sistemi getirip, eğitimi dinîleştirerek, 16. yy medrese mantığına dönmek istiyor. Halbuki çöküşün ta kendisi, dinîleşerek içe kapanan medreselerin gelişmeleri öğretememesinden  başlamıştı... Bu durumun gerçekliğini fark edenlerden birisi son imparator II. Abdülhamit'ti.

Batılı okulların zirve yaptığı, millîleşmenin hız kazandığı dönem onun dönemidir. Meclis-i Mebus'an'ın dilinin Türkçe olması gerektiği, millî edebiyatın öne çıktığı, yerliliğin benimsenmeye başladığı dönem orada doğup gelişti...

Gel de anlat...

50 milyon kişinin kimlik bilgileri, olası referandum sonuçlarına yansırsa bilin ki kimliklerin çalınması rejim değiştirmeye giden yolda sonuç almaya yönelik bir operasyondur. Ve "millet kazandı" denildiğinde aslında kayıp etmiş olacaktır...

 

Yazarın Diğer Yazıları