Kıraatin bol olsun Türkiyem...

                Sandık yaklaştıkça, meydanlar ilginç vaatlere şahit oluyor..

                Bu seçimin en büyük vaadi her halde iktidarın 'kıraathane açacağız' deyince meydanların coşkuyla alkışlamasıdır...

                Tam bize göre..

İşsizlik almış başını gidiyor.

Arada sırada devlet kanallarından yapılan iş duyurusuna milyonlar hurra kitleler halinde koşuyor. Ve nepotizm (yandaş kayırmacılığı) gerisin geriye tornistan ederek sokaklara dönüyor.

Bu durumda hayalleri kırılanlara ne lazım?

Kıraathane..

Gelecek buraya; çay, kahve bedava.

Parası hepimizden.

Faydası iktidara.

Oturup çene çalacaklar.

Bir ara kapıdan biri görülüp, "arkadaşlar filan devlet dairesinde memur alımları var" dedi mi, haydin bakalım, yine hep beraber başvuru kuyruğuna girecekler..

Gene kayırmacılık..

Gene hayal kırıklığı..

Gene cep delik cepken delik.

"Üzülmeyin, torpille hakkınızı yedik ama, devlet kesesinden çaylarınızı bedava veriyoruz" diyecekler...

Peki kıraat ne olacak diyeceksiniz..

Bunca morali bozuk adam, eline hangi kitabı alsın da okusun? Ara sıra birkaç kişi yine birkaç kitabı şöyle bir evirir çevirir bırakır.

Bundan önceki uygulamalarda olduğu gibi.

Lise yıllarımızda, "kahvehaneler oyun yeri değil, kitap okuma yeri olsun. Eskiden buraların adı kahvehane değildi. Kıraathaneydi. Yani kıraat (okuma) yapılırdı" diye çokça konuşulup tartışılırdı. Bunu fırsat bilen kimi yöneticiler, bir dönem, kahvehanelerde kitap köşesi bulunmasını zorunlu yapmıştı.

Yaptılar da ne oldu?

Kitap okuma alışkanlığı aldı başını gitti mi?

Elbette gitmedi.

Okuma; yer, zaman, zemin, ortam ve ilgi meselesidir.. Sanıldığı gibi düz mantıkla, "şuraya birkaç kitap koyalım da halk okusun" denilince halk gidip okumaz.

Aileden başlar.

Okul da bunu destekler ve yönlendirilirse, bir de üzerinde ısrarla durulur takip edilirse zaman içinde önemli bir okur kitle oluşturulabilir belki.

Biz sözlü kültürden geliyoruz. Sözün kısası, özü olan şiiri unuttuk.

Okullarda unutulan, eksik bırakılan şey bu.

                Klasik şair ve şiirleri yeni nesil tam olarak tanımıyor.

                Okumamış.

Ezberden bildiği tek bir mısra yok..

Şiir olmayınca söz gücünü kayıp ediyor. Edep, ortalıkta görülmez oluyor... Onu da bırakın, dilin işlerliği, gücü kayıp oluyor.

Kısaca estetik hayatımızdan çekilmiş oluyor.

                Önce bunu sağlamak lazım..

Bunca sözden sonra tekrar konuya dönersek.. Ekonominin dibe vurduğu, işsizliğin alıp başını gittiği, insanların bıkkın ve usanmış olduğu bu seçim sürecinde en büyük proje kıraathane açma vaadi ise söylenecek söz de tükenmiş demektir.

                Hayırlı işler Türkiyem..

                Kıraatiniz bol olsun..

Yazarın Diğer Yazıları