Kırmızı alarm

Dünyanın en iyi korunan devlet-hükümet ve siyaset adamı her hâlde Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’dır. En fazla “kırmızı alarm” verilen de odur.
Atatürk ve İsmet Paşa bile bu kadar büyük koruma ordusu tarafından korunmamışlardır. Onları belki iki, nihayet üç polis korurdu... Bazı suikast ihbarları alındığı halde... Ve hatta “İzmir Suikastı” olayından sonra da böyle kaldı...

***


 “Silahın var mı” diye sorulduğunda, “Sizi korumak için önce canım var” diyen emir subayları ve çevresi onu canları gibi korudular.
Mustafa Kemal Paşa, bir akşam Park Otel’deki odasında maiyetiyle beraberken, elektrikler bir kaç dakika sönüp de tekrar geldiğinde ortadaki manzara şu: Yanındakiler ellerinde tabancaları, hepsi birden vücutlarını ona kalkan yapmışlar, kurşunlara hedef olmaması için... Atatürk sokaklarda yanında bir koruma ile dolaşır, üstü açık otomobilini bir motosikletli polis takip ederdi. Florya’da denize halkın arasında, yanında koruma olmadan girer, “Beni halkım korur” derdi...
Yanlış anlaşılmasın, bunu yadırgamıyor ve çok görmüyoruz. Şartlar, tehlikeler değişti. Şu sırada tehditler her yönden o kadar fazla ve herhalde çok ihbarlar ve istihbarat alınıyor ki boyuna “kırmızı alarm” veriliyor. TC Başbakanının gözümüz gibi korunması gerek. Ufacık bir ihmal, boşluk bir Türk Başbakanının menfur bir suikasta uğramasına imkan verebilir.

***


Erdoğan’ın rahatsızlığının habis olmadığı kadar, hayatının da sıkı korunması bütün sağduyulu vatanseverleri memnun eder. Ona yapılacak bir saldırı, devlete karşı bir saldırıdır. Ona ve iktidarına ne kadar karşı olursak olalım, önce bir Türk’ün ve hükümetin başının menfur bir saldırıya uğramasını nefretle karşılarız. Muhalefet de asla böyle bir şeyi arzu edemez.
İşin insani yönü bir tarafa şu bağlamda Allah saklasın Erdoğan’ın sağlık veya suikast nedeniyle siyasetten çekilmesi, ülkeyi alt üst eder ve dengeleri bozar. İktidar kavgası başlar.
Suikastçıların da öncelikle PKK’nın, Erdoğan’a karşı bu maksatla bir tertip içinde oldukları akla gelebilir. Zira bölücüler böyle bir durumda, iç savaş için müsait bir zemin bulmuş olur.
Önceki gün Ankara’nın ortasında, Başbakanlığa kısa bir mesafede patlatılan “ses” bombası da olsa, bir ihtardır...
Fakat Erdoğan, kendi söz ve tabirleriyle boy hedefi olmuştur. Hep “ben, benim” demekle, adeta “Devlet benim” diyor. Partilileri de AKP’nin alternatifi olmadığını iddia etmektedirler. Bu “megolamani”dir. Bir AKP’li  “AKP öksürürse ülke zatürre olur” diyecek kadar işi ileri vardırdı. Bu yüzden de çeşitli suikast heveslileri Erdoğan yoluyla devlete vurmak isterler. Erdoğan’ı büyük bir halk kesiminin sevdiği malum. Korunmasında onlara da güvenmek gerek ama yetmez, bütün tedbirleri elden bırakmamak lazım. Dediğim gibi sadece bir insanın hayatı söz konusu olduğu için değil, şu sırada devleti ve onu korumak için de Başbakan en iyi şekilde korunmalı, sağlığı üzerinde duyarlı olmalıyız. Fakat Erdoğan neden, şimdiye kadar olduğundan fazla tehdit altında. Bunu da düşünmeliyiz...

***


Musibetten nimet doğar derler... Suikast iddiaları ve buna karşı tedbirler, Erdoğan sevgisinin tezahürüne vesile oluyor. Bu da bir siyaset ve hükümet adamı için sevinilecek bir şey. Siyaset alanında Erdoğan’a ve iktidarına karşı olan bizler de bu düşüncelerle sağlığının iyi olmasına dua ediyor ve çok sıkı korunmasını destekliyoruz. Onu ve devleti önce Allah korusun ama önlemler de elden bırakılmasın...

Yazarın Diğer Yazıları