KİTAP / AHMET YABULOĞLU

KİTAP / AHMET YABULOĞLU
İnsanlığın bugün ve yarını için yapılması gerekenler

Fikir ve tespitleriyle yeni ufuklar açan Roger Garaudy’nin çağımıza ışık tutan eserlerini Türkçe’ye kazandıran Cemal Aydın bu kez de ünlü Fransız düşünürün “Yobazlıklar” kitabını dilimize çevirdi.

Akla pranga vuran ve geçmişini güncelleştiremeyen dinci yobazlık... İnsan severlikten uzak, ırkçı ve saplantılı etnik yobazlık... Bilimi ilâh gibi görüp putlaştıran bilimci teknokratik yobazlık... Kendi kazancı ve çıkarı için diğer halkları açlığa mahkûmeden kapitalist yobazlık... Marks’ın düşüncesini pespayeleştiren sosyalist komünist yobazlık...Ve bugünün insanına hayatı zehreden, geleceğin insanını da şimdiden zehirleyen daha nice yobazlıklar... Kısacası, Batının ve Doğu’nun bütün yobazlıkları Roger Garaudy’nin dilimize Cemal Aydın tarafından çevrilen “Yobazlıklar” kitabıyla bir bir sergileniyor. Sadece sergilenmiyor, bu yobazlıklara karşı ne yapılması gerektiği de apaçık ortaya konuyor. Gerçek bir düşünür olan Roger Garaudy bu kitabında yeryüzü insanlığının mutlu bir geleceğe kavuşması için nelerin yapılması gerektiğini açıklıyor. Eserin çevirmeni Cemal Aydın, ünlü Fransız düşünürün “Yobazlıklar” kitabı hakkında şu değerlendirmeyi yapıyor: “Eğer Roger Garaudy’nin 1990’da yaptığı uyarılara kulak verilseydi, dünyamız şimdilerde bambaşka bir dünya olurdu... Genel bir kardeşlik havası eserdi. On binlerce insan yurdundan yuvasından göç etmek zorunda kalmaz, denizlerde boğulup kaybolmaz, Avrupa’nın kapılarına dayanmazdı... Avrupa’nın kendisi de yaşadığı ve yaşayacağı ekonomik krizlere kesinlikle maruz kalmazdı. Hem Batılılara, hem de bizlere ağır eleştiriler getiren bu eserdeki görüşler dikkate alınmadan güler yüzlü bir gelecek kurulamaz! Bu eser Garaudy’nin hem sosyolog, psikolog ve felsefecilere, hem bilim ve fikir adamlarına, hem de İslâm başta olmak üzere her dinin mensup ve ileri gelenlerine seslendiği bir bildiridir. Bu arada sosyalistlere, marksistlere ve kapitalistlere de çağrı yapan ve çareler sunan bir el kitabıdır. Bu sesleniş, basit bir çağrı değil, zaman zaman haykırış, zaman zaman ayıplayış, zaman zaman da zihinleri sarsan bir çığlıktır. Çünkü Garaudy insanlığın hızla bir çıkmaza doğru gittiğini görüyor. Batının bizzat içinde yaşamış bir Batılı olarak, Batılının zihniyetini herkesten daha iyi biliyor. Batılının parayı putlaştırarak bütün gezegeni önü alınmaz bir şekilde intihara sürüklediğinden emin. Bütün dünyayı peşinden sürükleyen Batı modelinin insanlık için hüsrandan başka bir şey getirmeyeceğinin bilincinde. Seslenişleri, çığlıkları, haykırışları, bağırışları o yüzden çok güçlü. Bu eser, insanlık İçin yüreği yanan ve bütün insanlığın kurtuluşu için çırpınan bir düşünürün feryadıdır.

Türk Edebiyatı Yayınları Tel: (0212) 526 16 15

***

Gerçek anlamda güzel O’dur

Leyla İpekçi, ”Güzelin 1001 Yüzü“ adlı kitabı üzerine düşüncelerini şöyle sıralıyor: Gerçek anlamda güzel O’dur ve güzellik O’na ait. O’nun güzeli sevmesi, güzelin sevilecek bir değer olması, bize kendi ’güzel’lerimizi ifade etme sorumluluğu yüklüyor. İnsanın yaratılışı aşk üzere olduğundan, güzelleşme serüvenimizin her aşaması, O’nun aşk sanatını anlama ve anlamlandırma çabasıdır biraz da. Bunu tahayyül ederek eserlerini icra eden sanatçılar, kendi ifade biçimlerini belli bir edep, belli hudutlar çerçevesinde ve belli bir yalınlık ve derinlik içinde oluşturmayı başarmış ’tevhid sanatçıları’dır bana göre. Onların her birinin ille aynı inançtan, aynı coğrafyadan gelmesi gerekmiyor. Bu yüzden tırnak içinde kullanmaya gayret ettim bu tanımımı. Verdiğim örnekler arasında Erice’nin veya Majidi’nin filmleri de yer aldı, Giacometti’nin heykelleri, Balthus’un tabloları da, Firdevsî’nin, Şebüsterî’nin, Yunus Emre’nin, İbn Arabi’nin, Şeyh Galip’in sözleri de. Hafız Osman’ın, Turgut Cansever’in, Erol Akyavaş’ın ya da Sezai Karakoç’un, Tanpınar’ın eserleri kadar, Dostoyevski’nin, Bachmann’ın, Yukio Mişima’nın, Rilke’nin, Milan Kundera’nın eserleri de söz konusu edildi. ‘Tevhid sanatçıları’ hangi meşrepten olurlarsa olsun, ilhâmı ‘kaynağından’ çektiklerinin az ya da çok şuurundadırlar bana göre. Hayret ve hayranlığımı arttırırlar hep. Hakikat; bir yüz. Celâli ve cemâli bir arada; Güzel’in yüzü. Ne varsa Güzel’e ait. Gayrı yok. İnsanda birleşen her şey O’nun güzel sanatı. Bunu icra eden, çoğaltan, paylaşan, tüketen, yağmalayan, ifade eden, yansıtan herkesle Güzel yeni bir veçheye bürünüyor.

H Yayınları Tel:(0216) 532 33 13

***

Atalarımızın yurtlarında

Özer Ravanoğlu görevi gereği ömrünün 25 yılını ata yurdumuz Türkistan’da geçirmiş bir bürokrat. Ravanoğlu, “Tanrı Dağları’nın Gözyaşları” adıyla kitaplaştırdığı hatıratında bu serüvenini şöyle özetliyor: Sovyetler Birliği’nin dağılmasından sonra Türkiye Diyanet Vakfı tarafından cami inşa etmek üzere görevlendirildiğim Ata yurdumuzda (Türkistan Türk cumhuriyetlerinde) çeyrek asra yakın yıllarım geçti. Cenabı Hakk’ın lütfu keremiyle yolumuz önce Azerbaycan’a sonra ata yurdumuz Uluğ Türkistan’a düştü. Birçok eşimizin dostumuzun teşvikleri ile gördüklerimizi, duyduklarımızı yazmaya başladım. Bu coğrafyaya geldikten sonra en büyük heyecan kaynağımız her zaman Tanrı Dağları oldu. Çeyrek asra yakın bir süredir bu coğrafyada yaşamama rağmen, bazan eteklerinde, bazan yamaçlarında, bazan da zirvelerinde bulunduğum Tanrı Dağları bana hep heyecan verdi. Bu dağların ayrı bir özelliği, ayrı bir güzelliği var. Fakat Tanrı Dağları’nın şimdi başı hep dumanlı. Tanrı Dağları üstündeki karlarının dışında, iki asırdır hüzünlerle, elemlerle yüklü. Yaylalarında beslediği, vadilerinde sakladığı Türk milleti eski haşmetini, eski kudretini kaybettiği için Tanrı Dağları’nın da gözlerinin yaşlı olduğunu hissettim. Son iki asırda çok ezildik. Güçsüz düştük. Tanrı Dağları’nın gürbüz evladı her yerde ezildi. Her yerde zulüm gördü. Doğu Türkistan’da, Orta Asya bozkırlarında, Kırım’da, Kazan’da, Kuzey Afrika’da, Yemen çöllerinde milyonlarca insanımız kırıldı. Geçmiş yıllarda zaferlere zaferler eklerken, artık elemlere elemler yüklemeye başladık. Artık iki asırdır milletimizin gözü yaşlıydı. Tanrı Dağları’nın eteklerinde, yamaçlarında ya- şayan Türklükle birlikte Tanrı Dağları da ağlıyordu. İki asırdır gördüğümüz zulümler, kıtaller bizi bitiremedi, yok edemedi, ama milyonlarca insanımıza insanca ya- şama hakkını bile vermeyen emperyalist güçlerin husumetleri hiç bitmedi, bizi yeryüzünde yok etmeye bir kez ahdetmişlerdi. Cenâb-ı Hak’tan niyazımız odur ki, iki yüz yıldır dökülen kanlarımız, akan gözyaşlarımız inşallah kefaretimiz olur ve makûs talihimiz sona erer. Çünkü cihanın Türklere ihtiyacı var.

Ötüken Neşriyat Tel:(0212) 251 03 50

***

Türkçe'nin hazineleri

Deyimler, en az iki ya da daha fazla kelimenin kendi öz anlamlarını kaybederek yepyeni bir anlam etrafında birleşmesi ile oluşturulan söz öbekleridir. Halkımızın, keskin ve pratik zekâsının ürünleri olarak deyimler ayrıca Türkçemizi zenginleştiren unsurlardır. Dilimizin adeta süs eşyaları, altını, gümüşü olan deyimlerimizi, çocuklarımızın öğrenip kullanmaları, amacıyla Hüseyin Adıgüzel’in hazırladığı “Türkçe Deyimler Sözlüğü”nde bin beş yüz kadar deyime de edebi örneklerden şahitler gösteriliyor.

Bilgeoğuz Yayınları Tel:(0212) 527 33 65

 

 

 

 

***

Zamana direniş

Çocuk edebiyatımızın bol ödüllü yazarı Koray Avcı Çakman’ın yer ve zamanın değiştiremeyeceği değerlere vurgu yapan umut dolu bir romanı “Uyuyan Topaç” 9 yaş ve üstü tüm çocuklar için yeni ufuklar açıyor: Arda ve ailesinin yaşamı, Büyük Teyze’lerinden miras kalan o eski ahşap eve taşınmalarıyla birdenbire değişir. Trafikten, kalabalıktan ve bir türlü başını kaldıramadığı bilgisayar oyunlarından bir anda sıyrılıveren Arda, bu küçük kasabada hem yeni arkadaşlar edinip ahşabın büyüsüyle tanışacaktır.

Can Çocuk Yayınları Tel:(0212) 252 56 75

***