KİTAP / AHMET YABULOĞLU

KİTAP / AHMET YABULOĞLU

firat1.jpgAtsız'ın kaleme aldığı hikayeler

Büyük Türkçü Hüseyin Nihal Atsız'ın muhteşem eserleri arasında gözden ırak kalmış hikayeleri Prof Dr. Ahmet Bican Ercilasun tarafından tozlu arşivlerden çıkarılıp okurla buluşturuldu. Prof Dr. Ahmet Bican Ercilasun'un bu önemli çalışması "Atsız Hikayeler" adıyla kitaplaştırıldı. "Dönüş", "Şehitlerin Duası", "Erkek, Kız", "İki Onbaşı" ve "Her Çağın Masalı: Bozdoğanla Sarı Yılan" adlı hikayelerin yer aldığı çalışmasıyla ilgili olarak Prof. Dr. Ahmet Bican Ercilasun şu değerlendirmeyi yapıyor:

"Nihal Atsız'ın sanatında ön plana çıkan romanlarıdır. Dört büyük roman ile iki küçük hiciv romanı yazmış bulunan Atsız'ı belki de ölümsüz kılacak olan, Bozkurtların Ölümü ve bu romanın kahramanı Kür Şad'dır. Bu romanıyla Atsız belleklerde zamanımızın Kür Şad'ı olarak yer almıştır. Onun en başarılı romanı hiç şüphesiz, Türk edebiyatı tarihinde müstesna bir yeri hak eden Ruh Adam'dır. Fakat âdeta modern bir destan olan Bozkurtlar, yarattığı heyecan dalgasıyla toplum ve gençler üzerinde çok daha derin tesirler bırakmıştır.

Hikâye, Atsız'ın sanatında en az yer bulan bölümdür. Ömrü boyunca sadece beş hikâye yazmıştır. Onların da dördünü 1931 yılında yayımlamıştır. 1941'de yazdığı beşinci hikâye ise ancak 1966 yılında yayımlanır. Teşhis (kişileştirme) sanatının kullanılmasına varacak derecede tabiata ve tabiat unsurlarına yer verilmesi, Atsız'ın beş hikâyesinin de ortak tarafını teşkil eder. Özellikle ay ve fırtınanın Atsız'ın edebî eserlerinde özel ve ağırlıklı bir yere sahip olduğunu söyleyebiliriz. Ben hikâyeleri defalarca okudum. Her okuyuşumda farklı bir taraf buldum ve farklı bir tat aldım. Okuyucuların da, Atsız'ın ilk kalem denemeleri olan hikâyeleri farklı tarzda değerlendirecekleri muhakkaktır. Fakat ne olursa olsun beş hikâyede de Atsız vardır.

Türkçülüğün 1930'dan sonraki önderi olan Atsız'ın en önemli tarafı ülkücülüğüdür. İkinci Meşrutiyet'te ve Cumhuriyet'in ilk yıllarında Ziya Gökalp ve Yusuf Akçura gibi fikir adamlarının önderlik ettiği Türkçülük ülküsünün 1930'dan sonra en başta gelen ismi hiç şüphesiz Atsız'dır.

Atatürk ve arkadaşlarının kurduğu Cumhuriyet'in temel fikrî dayanağı Türk milliyetçiliği idi. Halkçılık, laiklik, inkılapçılık gibi ilkeler de Türk milletinin yükseltilmesi, yani Türkçülük için düşünülmüş ilkelerdi. İnkılaplar, sivil bir Türkçü kuruluş olan Türk Ocağı tarafından destekleniyor ve geniş halk kitlelerine benimsetilmeye çalışılıyordu. Türk Ocağı 1931 yılında kapatıldı ve Türk milliyetçiliğinin sivil kanadında bir boşluk doğdu. İşte bu boşluk, Atsız'ın 1931-1932 yıllarında çıkardığı

Atsız Mecmua ve 1933-1934 yıllarında çıkardığı Orhun dergisi ile kapatılmaya çalışılmıştır. Bu dergilerdeki yazılarıyla da Atsız kısa zamanda sivil Türkçülüğün önderi durumuna gelmiştir. Onun ülkücülüğü; yazıları, edebî eserleri ve bilhassa 1944'teki Irkçılık - Turancılık Davası'nın yarattığı heyecan başta olmak üzere toplum ve gençler üzerinde yarattığı heyecanla temsil edilir. Atsız, Türkçüler arasında, ülküsünden taviz vermeyen ve kalemini kılıç gibi kullanan bir korkusuzluk timsali

olarak yükselmiştir. Onun bu yönü düşmanları tarafından bile kabul edilmiştir."

Ötüken Neşriyat

Tel:(0212) 251 03 50

***

0001742474001-1.jpgKıbrıs elden gitmeden son uyarılar

Prof. Dr. Anıl Çeçen, "Kıbrıs Çıkmazı" adlı kitabında yılların deneyimi ve son gelişmeler ışığında Kıbrıs meselesinin Türkiye için hayatiyetine dikkat çekip tarihi uyarılarda bulunuyor:

Son yıllarda KKTC toprakları haraç mezat yabancılara satılmaktadır. Kıbrıs Barış Harekâtı ile kazanılmış haklar elden çıkmaktadır. Kan dökülerek alınan topraklar döviz karşılığında yabancılara terk edilmektedir. Türk ulusuna ve Türk dünyasına karşı böylesine büyük bir sorumluluk taşıyan siyasi kadroların, sergiledikleri teslimiyetçilik, geleceğe ilişkin umutları söndürmektedir. Dünyanın Jeopolitik merkezinde bir uçak gemisi konumunda bulunan Kıbrıs adası, geleceğe dönük yeniden yapılanma sürecinde çok farklı bir konuma sürüklenmiştir. Artık Türk - Yunan sorunu olmaktan çıkan Kıbrıs aynı zamanda Avrupa-Amerika, Hıristiyan-Müslüman, Doğu -Batı, Yahudi-Hıristiyan ve Rusya-İsrail çekişmesine konu olmaktadır. Adanın geleceğinde etkin olmak isteyen birçok güç merkezi devreye girmiş bulunmaktadır. Yunanistan'ın Avrupa Birliği üyesi olması nedeniyle ada üzerinde etkili olmak isteyen Amerika, İsrail gibi diğer güçler Kıbrıs politikalarını Türkiye üzerinden yürütmeye çalışmaktadırlar. Yeni dönemde Türkiye'nin Kıbrıs politikası ciddi baskı ve tehdit altına girmektedir. Türkiye Cumhuriyeti, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ile bir araya gelerek ortak bir politika oluşturmak durumundadır. Aksi takdirde, Doğu Akdeniz ve Ortadoğu bölgelerinde etkinlik sağlamak isteyen bütün emperyalist güçler Türkiye ve Kuzey Kıbrıs üzerinde baskı kurmak istemektedirler

Astana Yayınları

Tel:(0312) 230 04 85

***

HAFTANIN KİTABI

firat2.jpgTıkanan yol elbet açılır

Ülkemizin yetiştirdiği önemli iktisatçılardan biri olmasına rağmen "Demokrasi ve Kalkınmanın Şifreleri" adlı yene kitabının önsözünde, "Hâlâ da iktisatçı olmaya çalışıyorum" diyen Prof. Dr. Esfender Korkmaz şöyle devam ediyor:

"Siyaset bilimi ve demokrasi konum değil. Ancak her insan demokrasiyi yaşar ve hisseder. Demokrasi için militanlık gerekmez. Çünkü insanlar doğal olarak bağımsızdır. Demokrasiyi tartışmanın bile doğru olmaması gerekir. Aksi insan doğasına aykırıdır. Demokrasi insanlık vicdanında şekil bulur. Başka insanları siyasi, maddi veya manevi çıkarları uğruna kullanmaya tenezzül eden insanlar demokrasinin yolunu keser.Türkiye demokrasi yolunda çok yol almışken, son yıllarda tıkandı. Hatta insan hakları ve siyasi özgürlüklerde, uluslararası standartlara göre geri düştü. Kalkınma yolunda da 2007 yılına kadar ileri adım atmışken, özellikle yine son yıllarda çelişkiler içinde kaldı. Artık demokrasi cini şişeden çıkmıştır. Bir daha girmesi zor olacaktır."

Himalaya Yayınları

Tel:(0212) 287 10 15

***

0001693775001-1.jpgBir bedende iki kabiliyet

Genç araştırmacı Menekşe Özkaya, "İki Fırat İki Kızıltuğ" adlı eseriyle önemli bir kültür adamımızın portresini onun edebiyatçı ve bestekâr yönünü ayrı ayrı mercek altına alarak sunuyor. Şiire başlamasında Şehriyar'ın en önemli etken olduğuna işaret eden Fırat Kızıltuğ, edebiyat yolculuğuna çıkışını şöyle özetliyor: "Şehriyar, yeni Yunus Emre. Yahya Kemal'e ve şiir diline çok bağlıyım ama Şehriyar'ı okuduktan sonra şiir yazma ihtiyacı hissettim." Bestekâr Kızıltuğ ise babasından ve amcasından aldığı ilk müzik eğitiminden sonra Trabzon Öğretmen Okulu'nda geliştirdiği müzik bilgilerini, İstanbul'a geldiğinde Belediye Konservatuarı ve İleri Türk Müziği Konservatuarı'nda ilerletti.

Akıl Fikir Yayınları

Tel:(0212) 514 77 77

 

 

 

 

 

KÜTÜPHANEMDEN

yabanci-kelimelere-karsiliklar-ikinci-kitap20130423100516.jpgHer şeyin Türkçesini arayış...

Hacmi küçük ama önemi büyük bir kitapla tanıştırmak istiyorum sizleri. 1995 yılında Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu / Türk Dil Kurumu Yayınları tarafından basılmış olan "Yabancı Kelimelere Karşılıklar" Prof. Ahmet Bican Ercilasun başkanlığında uzman dilbilimcilerden oluşan bir komisyon tarafından hazırlanmış.

Yabancı kelimelere  Türkçe karşılıklar üretmek üzere kurulmuş olan komisyon, kitabın girişinde yer alan sunuşta çalışma yöntemleri üzerine de geniş açıklamalarda bulunuyor. Dilimize girmiş kelimelerin hangi ölçüler içersinde kabüllenilmesini ayrıntılı biçimde izah eden sunuşun bir bölümünde şöyle denilmekte:

Dil bilimine  göre kelimelerin bir dilin malı olup olmadığının ölçüsü köken değil kullanımdır. İşte bu anlayışla yüzlerce yıldır kullandığımız bu tür kelimeleri kökenleri ne olursa olsun bizim malımız sayarız. Son iki yüz yılda dilimize Batı'dan girmiş elektrik, atom, demokrasi gibi kelimeler de böyledir. Dilimizin kurallarına aykırı olarak türetilmiş kelimeler bile, eğer  halkın diline iyice  yerleşmişse, kavram kargaşasına yol açmıyor ve birkaç  ayrı kavram yerine kullanılmıyorsa artık dilimizin malı olmuşlardır. Kural, önem, bağımsızlık, bilinç gibi kelimeler böyledir. Tabii bu, yanlış türetmeyi hoş karşılamak,  ve bunun devam etmesini istemek anlamı taşımaz. Bu sadece halkın malı olmuş kelimeler, dilin de malıdır anlayışının tabii bir sonucudur. Bu anlayışın toplumda uzlaşma sağlayacağına inanıyoruz. Tabii yazarların ve dili kullananların kelime seçimi kendi tercihlerine kalmıştır. seçtikleri kelimelerden ötürü insanların kınanmasını doğru bulmayız.

              (Ahmet Yabuloğlu)