Kitleler her zaman sürü değildir!

Geri sayım Gezi’de başlamıştı! İktidarın yanlışlarına karşı toplumun tepkisini anlamak istemeyen dar kafalı kadro, Gezi eylemlerini yasa dışı örgütlerin, yabancı servislerin ve Alevilerin üstüne yıkmaya kalkıştığında çıkmaza girmişti! Dar oligarklar kucaklayıcı üslup yerine ötekileştirme söylemini, dönemin Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ve bakanlara rağmen Tayyip Erdoğan’a kabul ettirildi. Oysa bunun toplumu öfke sarmalına sokacağı ve sosyal dokuyu içten kemireceği biliniyordu!

Uluslararası güçlerle paralel çalışan bu dar kafalı kadro, 27 Mayıs darbesi ile  “Türkiye’de demokrasi kökleşmez ve sağlıklı bir siyasetin kurumsallaşmaz” saplantısını toplumun bilinçaltına işlemişti.Aynı zihniyet bugün de demokratik tepkilerle sonuç alınamayacağı algısını toplumun zihnine kazıyor! Süper güçler açısından toplumlar her zaman istenilen tarafa yönlendirilebilen kalabalıklardır. İnsanları bilinçsiz kalabalıklar haline dönüştürdüğü için devrimlerden nefret eden ve  “kitleler bir sürüdür”  tezini savunan Fransız sosyolog Gustave Le Bon’un,  “Kitleler Psikolojisi”  kitabını yüzyıldır ellerinden düşürmez bu odaklar. Hitler’in propagandacısı Goebbels de şu görüşteydi:  “Kitleler kadın gibidir; heyecanlı, kandırılmaya açık ve duygusaldır.” 
Müslüman-Hristiyan, doğulu-batılı veya Avrupalı-Afrikalı fark etmez her toplum; tepkisizleştirilir, yıldırılır yahut komşusunun kanını dökecek kadar canavarlaştırılabilir! Afrika’da LRA (Tanrının Direniş Ordusu) denen Hristiyan veya Boko Haram denen sözde Müslüman örgütün her ikisi de kız çocuklarını kaçırıp insan ticareti yaptırabilir. Myanmar’da Budist veya Sırbistan’da Hristiyan kitleleri Müslümanlara karşı soykırım gerçekleştirecek kadar insanlıktan uzaklaştırabilir! 
Dinler ve ahlaki öğretiler insanların kendi kültürlerinin farkına vararak bilinçlenmesini, ötekine insanca davranmayı emreder! Kur’an-ı Kerim’de Allah cc kendisine yüklenen akıl, benlik ve sorumluluk gibi emanetleri doğru kullanmayanları, Müslüman gayrimüslim ayrımı yapmadan  “İnsan çok cahil ve çok zalimdir”  diyerek tanımlar. Diktatörler ve otoriter yönetimler toplumları sert tedbirlerle belirli bir süre bastırabilirler ancak sosyal bağların zayıflaması ve insani duyguların zarar görmesi nedeniyle bir süre sonra toplumlar çok daha büyük çatışmalar yaşar. Hitler’in yenilmesiyle Almanya’nın bölünmesi, SSCB sonrası ‘Doğu Bloku’nun durumu, Saddam, Kaddafi ve Mübarek’in devrilmesi ardından ülkelerinde yaşanan acı olaylar bunun göstergesidir.
Yaşananlara bakıldığında, dar oligarkların kitleleri sürü gibi gören yöntemleri benimsediği anlaşılıyor. Peki dünyada yaşanan bunca acı hadiseye rağmen niçin bunu yeniden deniyorlar! Milletin sağduyusuna mı güveniyorlar? Anadolu insanı bundan önceki kutuplaşmalardan fazla zarar görmedi, bunu da atlatır diye mi düşünüyorlar?
Çözüm sürecine karşı çıkan CHP ve MHP bir biçimde sindirildi! Kaset operasyonlarıyla kendi içlerine kapanan bu partiler, kafasını başka yöne çeviremedi. Ergenekon, Balyoz ve Casusluk davalarıyla asker de kışlasına hapsedildi. Şimdi sıra PKK’nın paralel bir devlet kurduğu bölgeden çekilmemekte direnen Hizmet Hareketinde! Okullar, yurtlar, dershaneler ve etüt merkezlerinin kapısına kilit vuruluyor. Yetersiz kalınsa, PKK molotof bombalarıyla saldırıp yakıyor. 
Kendi toplumuna bu operasyonları çeken dar kafalı kadro işledikleri yanlışları, bulaştıkları pisliği ve bir gün hesap verme sırasının kendilerine geleceğini de elbette öngörüyor! Son 6 aydır çıkarılan tüm kanunlarda bunun izini görebilirsiniz. Savcıya baskı yapan Adalet Bakanı yargılanamayacak. Görevden uzaklaştırılan polis yargı kararına rağmen 2 yıl memuriyete dönemeyecek... Geriye dönük kayıtları siliyorlar. Şimdi kaçma zamanı, Bankasya operasyonuyla bankacılık ve finans sistemini de krize soktular mı doğacak karışıklıkla birkaç sene daha kazanmayı hesaplıyorlar! 
Bir de HSYK’yı ele geçirdiler mi, Anayasa Mahkemesi engelini atlayıp iç hukuktan paçayı kurtarabilirler! Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi sorun çıkarırsa, milli duyguları köpürterek AB’ye sırtlarına döner Şanghay İşbirliği Örgütü’ne yönelebilirler!
Nereye gidiyorsunuz? Toplum kesimlerini birbirine kırdırma yöntemiyle daha nereye kadar kaçabilirsiniz? Değerleri yıpranan ve hukuka saygısı aşınan toplum daha ne kadar dayanabilir? 
Uğruna devletin ve siyasetin bütün kurumlarını baltaladığınız  “çözüm süreci”  denen ucubeye bakın şimdi hiçbir bakan el sürmek istemiyor! Unutmayın milletin de günahlarınızı bir torbaya dolduracağı zaman gelecektir!

Yazarın Diğer Yazıları