Koalisyondaki tıkanma

Türkiye Cumhuriyetinin 9. Cumhurbaşkanı, Başbakanlık yapmış, önemli eserlere imza atmış, değerli devlet adamı Süleyman Demirel’i saygı ve rahmetle anıyoruz. Rahmetli Demirel demokrasiyi bazıları gibi atlama taşı olarak görmemiştir. Kendisi Cumhuriyete ve milli devlete bağlı, fikir ve düşünce hürriyetine saygılı bir devlet adamı idi. Taklitlerinin yapılmasından bile rahatsız olmazdı. İki defa hükümetine karşı askeri darbeler yapılmasına rağmen, TSK’ni siyasi hedef yapmamış, yıpratılmasından kaçınmış, paralel yapılarla işbirliği yaparak ve kumpaslar kurarak sözde dostlarımızı sevindirmemişti. Katılmadığımız bazı görüşleri olsa da, muhafazakarlık görüntüsü altında devletin geleneklerini yıpratmamıştı. Onun Büyük Türkiye’si, “büyü, genişle, ağabeylik yap ama Anadolu’da ufalan” şeklinde bir dış proje değildi.

Demokrasi uzlaşıdır ve imkânlar ölçüsünde çözüm üretebilmektedir. Ülkeyi de iktidarsız bırakmamaktır. Bunlara itirazımız olamaz. Politika da sivil toplum kulvarından farklı bir kulvardır. Bundan dolayı bazen politikacılar haksız saldırılara uğrarlar ve yadırganırlar. Partileri dernekler gibi yönetemezsiniz.

Gerginlikleri, kamplaşmaları ve şiddeti azaltıcı, hoşgörülü tutumlar taktirle karşılanabilir. Ancak uzlaşacağız diye milli devleti ve Türk Milletini inkar, onu etnik bir mozaik olarak görmek, milli kimliğimiz olan Türklüğü etnik seviyeye indirmek, ortaklık devleti arayışı, Anayasa ve hukuk dışılığı görmemek, egemenliği paylaşmak, Cumhuriyetten rövanş alıcı tuzaklara da hoşgörü ile bakamayız. Hiçbir devletin tartıştırmayacağı konuları gündem maddesi yapmakla daha çok demokratikleşemezsiniz.

Koalisyon kuracakların her şeyden evvel temel milli mutabakat maddeleri olmalıdır. Türkiye’deki eksiklik ve son dönemde koalisyonların önünü tıkayan budur. Farklı siyasi partilerin farklı hatta birbirine zıt programları olabilir. Ancak Yeni Türkiye adı altında rejimle ve demokrasi ile kavga, devletin kuruluş amacını red kabul edilemez. Milli kimliksiz bir Yeni Anayasa hedef olamaz.

Terör örgütüyle iç içe ve Türkiye partisi olması mümkün olmayan bir partinin iktidarın yanlış politikaları ve yasaların işletilememesi sonucu barajı aşması, Cumhurbaşkanına olan tepki oylarını alması, hatta koalisyon ortağı olması onu aklar mı?

Genel  Seçimlerde kamuoyunun içine düştüğü çelişki ve yanılgı; AKP’yi sağ muhafazakar ve merkezdeki bir kitle partisi olarak görmektir.  AKP, bir Adalet Partisi veya Doğru Yol Partisi değildir. Bu partilerin devletle hesaplaşması, Anayasayla ve rejimi değiştirici bir sorunu yoktu. Demokratik parlamenter sistemin alternatifi değillerdi. Paralel bir yapı olmadılar. Başkanlık sistemini savunmadılar. Devletlerini asimilasyon ile suçlama haksızlığı yapmadılar. 1923 ile kavgaları yoktu.

Bugün iktidarla koalisyon kuracak olanlar, Irak ve Suriye dahil başarısız dış politikayı sürdürebilecekler mi? Yolsuzluk iddiaları ne olacak? Hukuk devleti parti devletinden tekrar rayına nasıl oturacak? Bozulan kamu düzeni nasıl sağlanabilecek? Demokrasinin teröre yenik düşürülmesi sürecek mi? Kriz içindeki ekonomi iktidarla birlikte nasıl düzeltilebilecek? Keyfi kadrolaşmalar, Anayasa ihlalleri nasıl hazmedilebilecek? Koalisyon ortağı milli kimliği etniklik kapsamında görmeye hazır mı? Suriye’nin kuzeyindeki ABD + İŞİD + PYD + YPG + PKK ittifakınca Türkmen ve Araplara uygulanan etnik temizlik ve zorunlu göç ile Kerkük’de Güneydoğu’da bazı yörelerdeki göçe zorlamalar farklı mı? Ege’de 2006’dan beri Yunan işgali altındaki 16 ada ve adacığın durumu devam edecek mi? Mezhepçi bakış tarzı içerde ve dışarıda sürecek mi? Rıza Zarrab’a ödül verenlerle koalisyon nasıl yürütülebilir? Terör soslu ve sopalı sözde çözüm ve barış süreci ve açılımlar sürecek mi? Kerkük Peşmergenin savaş ganimeti mi? Acaba koalisyonla suç ortağı mı aranıyor? Koalisyona girsen de, girmesen de çözüm çok zor...

Yazarın Diğer Yazıları